Işıl Adıyaman | Utkan'ın gözleriyle...

Işıl Adıyaman | Utkan'ın gözleriyle...

Bir tek çocuk bile gülebilecekse çıkın o duvarlarınızın ardından. Siz o yolda yürürken bir gün kolunuza gireceğim, Utkan’ın eli elinizi tutacak! Tekrar kesişecek yollarımız.

Işıl Adıyaman

Ben yazarken 88, siz okurken 90. gün!

Utkan yok!!!

“Sensiz eksik olur ama zaten hep eksiğiz” dedi Önder, “Utkan’sız hiçbir şey tam olmasın zaten, her şey eksik kalsın” dedim! Lakin Adıyaman’ın 15 yıllık hayat arkadaşı olarak hepinize söylemem gereken birkaç önemli şey var.

Benim için hayat o arabada durdu! Ve yaşamak laneti asılı kaldı boynumda.

Ama Utkan demişti ki “kadının sesi bile titremedi Işıl”; değil sesimin titrememesi düşünceler ve sözcükler bile boğazımda takılı kalıyor hala. Bundandır zaten sesimin hiç çıkmaması. Lakin hepinizi temin ederim, Adıyaman’ın hayat arkadaşı olarak, her ne kadar 7 Mayıs günü o arabada bana da kamyon çarpmış ve henüz tek bir serum bile vermemiş de olsalar; işe gidip geliyor, çocuklarla ilgileniyorum, öncelikli vazifelerimin başındayım. Ve bilin, hepinize Utkan’ın gözleriyle bakıyorum.

Utkan’ı henüz 37 yaşında kaybettim. Kaybettik!!!

Oğlumuz 8 aylıktı, şimdi emekliyor. Ve şimdi o’nu tanıyan hepinizin çok ciddi bir sorumluluğu var!

Biliyorum, Utkan varken benim için bile hayat daha hafifti. Ve ancak, artık; Utkan’ı tanıyan hepimizin iyi ve adaletli olması, yani haksızlığa sesini çıkartması lazım. Öyle korunaklı köşelerinize saklanmadan!!!

Utkan’la bir kez el sıkışmış hepinizin çevresindeki herkese çok daha sıkı sarılması, hem de öyle hemen ilk tökezlemede gözden çıkarıp vazgeçmeden (biz ne kavgalar ettik de vazgeçmedik birbirimizden).

Utkan’la bir sofrada oturabilmiş hepinizin, çocuğumun payı diye bile düşünmeden tüm emekçilerle paylaşması lazım.

Utkan’ın bir kez bile kahkahayla güldüğünü gören hepinizin yaşam ne getirirse getirsin deyip, kolları yine emekten yine adaletten yana sıvaması ve öyle ikirciksiz işe koyulması lazım, orta yolculara ve tüm koltuk sevdalılarına rağmen.

Ve eğer Utkan’ın gözünden yaş aktığını bir defa bile gördüyseniz, her şeye rağmen yaşama tüm gücünüzle sarılmanız lazım; iyi, doğru ve adil olanın yanında durmaktan hiç kimse ve hiçbir şeye rağmen vazgeçmeden…

Ezber ve bilindikti: “Utkan’a sözümüz devrim olacak”. Şimdi hepiniz, hem de Utkan olmadan, kendi hayatlarınızın devrimini yapmaya hazır mısınız?

Utkan öldü!

Bu herhangi bir şey değil!  Ya bir kıyamet alameti ya da çocuklarımız için hayalini kurduğumuz dünyayı getirecek olan kavganın alevi!

Ben henüz nefes alamıyorum, ama bilin hepinize Utkan’ın gözleriyle bakıyorum!

Mesleğine çok aşık öğretmenler olmak ve iyi insanlar yetiştirmek zorunda tüm öğretmen arkadaşları.

Kendi çocuklarını nasıl düşünüyorsa komşunun çocuğunu da öyle düşünmeli tüm öğrenci velileri.

Tuzla’da bir tırın kasasında çay içebilmeli ve kavgaya dört elle sarılmalı tüm çalışma arkadaşları.

Sinirlendiğinde nasıl gözünün döndüğünü en iyi ben biliyorsam, sinirlendiği şeylerde nasıl haklıydı yine ben biliyorum. Ne yaşamaktan, ne sevmekten ne de kavgadan vazgeçti.

Adını bile yoğun bakımdaki o inanılmaz günlerde öğrendiklerim dahil hepiniz; Utkan damarı yırtılmış, beyne giden tüm damarları kan dolmuş, kafa basıncı kalbini durdurmuşken bile tüm organlarıyla direnip, dayanıp o 6 insana can oldu!!!

Bir tek çocuk bile gülebilecekse çıkın o duvarlarınızın ardından.

Siz o yolda yürürken bir gün kolunuza gireceğim, Utkan’ın eli elinizi tutacak!

Hepinizi örgütlü mücadeleye çağırmıyorum! İyi yaptığınız şey kek pişirmekse onu yapın, ama mahallenin çocuklarıyla paylaşın.
 
Tekrar kesişecek yollarımız.

DAHA FAZLA