Geçtiğimiz hafta Sırbistan seçimlerinde Vuçiç’in ezici bir oyla galip çıkmasını başta Belgrad, Niş ve Novi Sad olmak üzere Sırbistan’da birçok kentteki gösteriler takip etti. Acaba Bonapartizm Sırbistan’da da tutar mı? Durum onu gösteriyor.
Toplam 7,2 milyon seçmenin sadece %54,6’sının katıldığı 2 Nisan seçimlerinde oyların %55’ini alan Aleksandar Vuçiç seçimi ikinci tura bırakmadan cumhurbaşkanlığı yarışını kazandı. En yakın rakibi Saşa Yankoviç ise oyların ancak %16’sını aldı. Asıl sürpriz ise “Beyaz” lakaplı komedyen Ljubişa Preletatseviç’in aldığı %9’luk oydu. Siyasî yapıdan umudu kesen yüzbinlerce kişi bir komedyene oy verdi.
Seçim sonucunun açıklanmasıyla birlikte sokak gösterileri başladı. Seçimi protesto edip sokağa ilk çıkanlar öğrencilerdi ama sonrasında emekliler ve işsizler, hatta polisler ve ordu mensupları da protestolara katıldılar. Medya ise bütün olanlara karşı sessizdi. Miloşeviç döneminde enformasyon bakanı olan Vuçiç’in medyayı “kontrol altına almak” için farklı yöntemlerinin olduğu bir sır değil.
Miloseviç döneminde siyasi kariyer basamaklarını teker teker çıkan 5 Mart 1970 doğumlu Vuçiç 1993 yılında, savaş suçlusu Voyislav Şeşely’in kurduğu ve en temel hedefini “Büyük Sırbistan’ı kurmak” olarak belirleyen Sırp Radikal Partisi’ne üye oldu. Yaklaşık iki metreye varan boyunun getirdiği karizmatik yapısı ve kıvrak zekâsıyla, Sırbistan’ın “uzun adam”ı kısa sürede 1995 yılında partinin genel sekreteri oldu. 1998 yılında, 38 yaşındayken Kosova’da çatışmaların başladığı dönemde ise enformasyon bakanı olmuştu bile.
NATO müdahalesinden sonra rüzgâr döndü ve Vuçiç de yelkenlerini yeni rüzgâra göre açtı. 2008’de Sırp Radikal Partisi’nden ayrıldı ve bir önceki cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’le birlikte SNS’in (Sırp İlerici Partisi) kurucu kadrosunda yer aldı. Nikoliç’in cumhurbaşkanı seçilmesiyle 2014 yılından bu yana başbakanlık görevini yürütüyordu. (1)
Vuçiç eski radikal dönemi hatırlatıldığında kendisinin değiştiğini, daha da olgunlaştığını ve sorumlu bir birey olduğunu ünlü bir Sırp atasözüyle anlatıyor: “Sadece eşekler değişmez”.
Vuçiç on sene önce iktidarda olsaydı, günün koşullarında koltuğunu sağlama almak için katıksız bir liberal olmak zorundaydı. Ama artık o konuda da zorlanmasına gerek yok. Balkan ülkelerinde yeni eğilim bir yandan Rusya’ya göz kırpıp, öte yandan da AB ile iyi ilişkiler yürütmek yönünde. Bulgaristan ve Romanya’da bu sistem henüz oturmadı ama örneğin Macaristan’da Orban, Makedonya’da Gruevski, Putinli Rusya ya da Erdoğanlı Türkiye kadar parlak Bonapartizm örnekleri sergiliyor.
Çok açık ki, Miloseviç döneminde enformasyon bakanıyken basını sindirme konusunda staj yapan Vuçiç, yeni milenyumda farklı taktiklerle bu işi daha iyi beceriyor. Trollerden oluşan bir ordu Vuçiç’in rakiplerinin sosyal medya paylaşımlarına anında yanıt veriyor. Vuçiç’in sosyal medya icraatları bununla da sınırlı değil: Blogları kapatıyor, yüksek vergi yükleriyle büyük medya kuruluşlarını “hizaya” sokuyor, yandaşları mamalıyor... Tanıdık geliyor değil mi?
Vuçiç’e dur diyecek kimse yok.
Liberal ekonomiden vazgeçmediği müddetçe Batı bu yeni Bonaparte’a sesini çıkarmaz. Batı Erdoğan’ı nasıl büyüttüyse, Vuçiç’i de büyütür. Putin’in zaten umurunda değil. Yaklaşık üç ay önce bu köşede Rusya’nın Doğu Avrupa’daki otoriter iktidarlara verdiği desteği değerlendirirken, Rusya’nın uyguladığı dış politika stratejisinin daima kuşkuyla taklip edilmesi gerektiğinin altını çizmiştik. (2)
Vuçiç her ortamda çok yönlü bir dış politika izleyeceğini ifade ediyor. AB üyeliği hedefinden kesinlikle vazgeçmeyeceklerini ama tarihsel dostları Rusya ile de uzak olmayacaklarını, ekonomik dev Çin’le de ticaretlerini geliştirmek için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor. Dış politikada herkese, hatta Türkiye’ye bile gülücük atmakta imtina etmeyen, hatta saldırıya uğrama pahasına Srebrenitsa Anması’na katılabilecek kadar “geniş yürekli” olan Vuçiç, iç politikada hamasi milliyetçiliği konsolidasyon malzemesi olarak kullanmaktan da çekinmiyor. (3)
Bonapartizm her yerde aynı taktikleri izliyor.
Hatta kent politikalarında bile… Bonapart’ın kendini imparator ilan ettikten sonra Paris’i dümdüz etmesi gibi, ya da RTE’nin kentsel dönüşüm rantını ekonominin belkemiği yapması gibi Vuçiç de Belgrad’ı yeniçağa taşıyacak projeleri uygulama peşinde. Körfez sermayesiyle yapılması planlanan “Beograd na Vodu” (Su üstünde Belgrat) projesi “Belgrat’ı suda boğdurmayacağız” diyen çapulculardan dolayı bir türlü inşaata başlayamadı ve Vuçiç bu projeye başlamakta artık kararlı. (4)
Başarılı olur mu? Görünen o ki olur. Bir Mayıs’ı piknik alanlarında mangal başında, 8 Mart’ı anneler günü olarak kutlayan bütün eski Yugoslav ülkeleri gibi, Sırbistan’da da sınıf siyasetinin sesi cılız. Bir haftadır Sırbistan’ın bütün önemli kentlerinde devam eden protestoları bir adım öteye taşıyabilecek bir irade yok.
Hikâye çok tanıdık…
- Tomislav Nikoliç’in cumhurbaşkanı olduğu seçimle ilgili analiz için: http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/search/label/Tomislav%20Nikoli%C3%A7
- “Doğu Avrupa’da Rusçuluk” başlıklı yazı için http://ilerihaber.org/yazar/dogu-avrupada-rusculuk-66867.html
- Srebrenitsa anmasında Vuçiç’in saldırıya uğramasıyla ilgili İleri Portal haberi için: http://ilerihaber.org/icerik/sirbistan-basbakani-aleksandar-vucic-saldiriya-ugradi-18477.html
- “Su üstünde Belgrat” projesine karşı protestolar hakkındaki İleri Portal’daki haber için: http://ilerihaber.org/belgradda%C2%ADkentsel%C2%ADdonusum%C2%ADprotestosu/14312/
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/