TÜİK'e göre pandemide yoksulluk ve gelir eşitsizliği azalmış!

Her ne kadar TÜİK, bu araştırma sonuçları ile “gelir dağılımı güzellemesi” yapmaya çalışsa da; başta enflasyon ve işsizlik oranı verilerinde olduğu gibi bu araştırma sonuçları da TÜİK’in açıkladığı verilerin güvenilirliği ile ilgili soru işaretlerinin artmasına neden olmuştur.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020’yi referans alan 2021 “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” (GYKA) sonuçları yayımlandı. Araştırma sonuçlarına göre pandemiye rağmen geçen yıl hem yoksulluk hem de gelir dağılımında eşitsizlik azaldı! “Maşallah” en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine[i] sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,8 puan azalarak yüzde 46,7’ye düşmüş. Öte yandan en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,2 puan artarak yüzde 6,1’e yükselmiş. Üstelik gelir dağılımı göstergeleri olan Gini katsayısı[ii], P80/P20[iii] ve P90/P10[iv] oranları, son yılda Türkiye’de gelir dağılımında eşitsizliğin azaldığını göstermiştir. Medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre yoksulluk oranı 2021’de 0,6 puan azalarak yüzde 21,3 olarak gerçekleşirken sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,1 puan artarak yüzde 13,8 olmuş; maddi yoksunluk oranı ise 2020 yılında yüzde 27,4 iken 2021 yılı anket sonuçlarında 0,2 puan azalarak yüzde 27,2 olarak gerçekleşmiştir. Yıllık ortalama hanehalkı kullanılabilir geliri yüzde 10,6 artarak 76 bin 733 TL olmuş, yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri de bir önceki yıla göre yüzde 11,9 artarak 37 bin 400 TL’ye yükselmiştir. Yani anlayacağınız TÜİK’e göre “güllük gülistanlık” bir yıl geçirmişiz!

GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMIYOR!

Her ne kadar TÜİK, bu araştırma sonuçları ile “gelir dağılımı güzellemesi” yapmaya çalışsa da; başta enflasyon ve işsizlik oranı verilerinde olduğu gibi bu araştırma sonuçları da TÜİK’in açıkladığı verilerin güvenilirliği ile ilgili soru işaretlerinin artmasına neden olmuştur. Nasıl olmasın ki? Türkiye ekonomisi 2020’de sadece yüzde 1,8 oranında büyümüş, pandemi nedeniyle milyonlarca insan işini kaybetmiş; eksik çalışma ya da maaş kesintisi ile gelirleri önemli ölçüde azalmıştı. Üstelik izleyen tabloda rahatlıkla görüleceği gibi ne yazık ki Türkiye’nin gelir dağılımı eşitsizliği ile ilgili verilerin şeffaflık[v] karnesi hiç de iyi değil, en zayıf ülkelerden biriyiz. Ne yazık ki bu konuda da gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindeyiz.

Tabloda yer alan endeks değerlerine göre Türkiye 20 üzerinden sadece 3 puana sahip. Puanı bizden daha düşük olan ülkeler ise her açıdan geliş(e)memiş yoksul Afrika ülkeleri. “Belki İsrail’le aynı puana sahibiz diye övünebiliriz! Gelir dağılımı verilerinin şeffaflığı konusunda bu kadar geride iken TÜİK’in ürettiği gelir dağılımı ile ilgili verilerin gerçek durumu ne kadar yansıttığı bir soru işareti olarak kalacaktır! 

MADDİ YOKSUNLUK AZALMIŞ!

Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade etmek için kullanılan kavramlardan birisi “maddi yoksunluk” kavramdır. TÜİK maddi yoksunluk oranını, “Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan insanların oranı” biçiminde tanımlamaktadır. Maddi yoksunluk, “çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hanehalklarının algılarını” yansıtmak amacıyla kullanılmaktadır. Maddi yoksunluk oranı, yukarıda belirtilen dokuz maddeden en az dördünü karşılayamayanların oranıdır. İzleyen grafik 2016-2021 yılları arasında maddi yoksunluk oranının gelişimini göstermektedir.

Maddi yoksunluk oranı 2021’de 2020’ye oranla 0,2 puan azalarak yüzde 27,2 olarak gerçekleşmiş.

SÜREKLİ YOKSULLUK 2021’DE ARTMIŞ!

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı dikkate alınarak ve dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan sürekli yoksulluk oranı, “son yılda ve önceki üç yıldan en az ikisinde yoksulluk riski altında olanlar” olarak tanımlanmaktadır. İzleyen grafik, 2016-2021 yılları arasında sürekli yoksulluktaki değişimi göstermektedir.

Sürekli yoksulluk oranı, U-biçiminde bir gelişme göstermektedir: 2018’e kadar azalmış, 2020 ve 2021’de artmıştır. 2021’de, 2020’ye göre 0,1 puan artmış ve yüzde 13,8 olmuştur.

GELİR EŞİTSİZLİĞİ AZALMIŞ!

2020’nin referans olarak alındığı 2021 GYKA sonuçlarına göre, en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,8 puan azalarak yüzde 46,7’ye düşerken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,2 puan artarak yüzde 6,1’e yükselmiştir. Yani, en zenginlerin toplam gelirdeki payı azalırken fakirlerin payı artmış. “Allah’a şükürler olsun”, göreli yoksulluk oranı düşmüş!

GYKA sonuçlarına göre Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,009 puan azalarak 0,401 olmuştur. Yani -Gini katsayısına göre- milletin pandemi ile uğraştığı, işini ve aşını kaybettiği bir yılda; Türkiye’de gelir eşitsizliğinde iyileşme olmuş!

Sadece Gini katsayısı değil, P80/P20 ve P90/P10 oranları da gelir dağılımında az da olsa iyileşme olduğunu göstermektedir. Toplumun gelirden en fazla pay alan yüzde 20’sinin elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 20’sinin elde ettiği gelire oranı biçiminde tanımlanan P80/P20 oranı 8,0’dan 7,6’ya 0,4 puan; gelirden en fazla pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelire oranı olarak hesaplanan P90/P10 oranı ise 14,6’dan 13,7’ye 0,9 puan düşmüştür. İzleyen grafik gelir eşitsizliğinin 2006 ile 2021 arasında nasıl geliştiğini göstermektedir. 

TÜİK’in GYKA 2021 sonuçları, bir kez daha Türkiye’de ciddi bir veri güvenilirliği sorunu olduğunu gözler önüne sermiştir. Sayın Şeref Oğuz’un vurguladığı gibi “Türkiye, veri dürüstlüğünü kaybetmiştir.” Devletin en güvenilir kurumlarından birisi olması gereken resmi veri üreticisi TÜİK, bir anlamda “veri eşelemeciliği” yapmaktadır. TÜİK yoksulluk azaldı, gelir dağılımında eşitsizlik düşüyor dese ne yazar demese ne yazar: Görünen köy kılavuz istemez!..

 


[i]Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri: Hanedeki birey sayısı dikkate alınarak birey başına düşen gelirler arasındaki farklardan yola çıkılarak ölçülmektedir. Bu nedenle, hanehalkı düzeyinde toplanan gelirlerin birey başına düşen gelirlere dönüştürülmesi gerekmektedir. Hanelerarası doğru karşılaştırma yapabilmek için, bu hesaplamada, hanelerin yetişkin-çocuk bileşimlerindeki farklılıkları dikkate almak gerekmektedir. Bunun için, eşdeğerlik ölçeği olarak adlandırılan katsayılar kullanılarak, her bir hanehalkı büyüklüğünün kaç yetişkine (eşdeğer ferde) denk olduğu hesaplanmaktadır. Hanehalkı toplam kullanılabilir geliri eşdeğer hanehalkı büyüklüğüne bölünerek, o hanehalkı için eşdeğer fert başına düşen gelir, diğer ifadeyle eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri hesaplanmaktadır. Referans kişi için ‘1’, 14 ve daha yukarı yaştaki fertler için ‘0,5’ ve 14 yaşın altındaki fertler için ise ‘0,3’ katsayısının kullanıldığı OECD eşdeğerlik ölçeği kullanılmıştır.”

[ii]Gini katsayısı: Kişisel gelir dağılımını ölçmek için, yaygın olarak kullanılan dağılım ölçüsüdür. Gini katsayısı, Lorenz eğrisine bağlı ve eğri ile köşegen arasında kalan alanın, köşegenin altında kalan toplam alan oranına eşittir. Bu oran büyüdükçe, dağılımdaki eşitsizlik artıyor demektir. Gini ölçüsü ‘0 ile 1’ arasında değişir. Bir toplumda, gelir adaletli olarak paylaşılmışsa, Gini katsayısı ‘0’a eşit, toplumdaki gelirleri yalnız bir kişi almışsa, Gini katsayısı ‘1’ e eşit olmaktadır.”

[iii]Yüzde payları (P80/P20): Yüzde payları, kişisel gelir dağılımını ölçmede kullanılan ölçütlerden biridir. Yüzde 20’lik fert/hanehalkı gruplarının toplam gelirden aldıkları paylara göre; ‘Son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay/ İlk yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay’ formülünden hesaplanmaktadır.”

[iv]P90/P10 oranı: Kişisel gelir dağılımını ölçmede kullanılan diğer bir ölçüttür. Yüzde 10’luk fert/hanehalkı gruplarının toplam gelirden aldıkları paylara göre; toplam gelirden en fazla pay alan yüzde 10’luk grubun elde ettiği gelirin, gelirden en az pay alan yüzde 10’luk grubun elde ettiği gelire oranı olarak tanımlanmaktadır.”

[v] Bu şefaflık, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile Dünya Eşitsizlik Laboratuvarının ortaklaşa hazırladığı bir endeks ile ölçülmektedir. Endeks ile iktisadi eşitsizlik verilerinin kullanılabilirlik düzeyi ve kalitesi ölçülmeye çalışılmaktadır. Endeks 0 ile 20 arasında değişmektedir.