Tehlikeler, tuzaklar

Saray Rejimi henüz yıkılmadı. Milyonlarca emekçi, AKP iktidarının saldırılarına muhattap oluyor. Ancak birileri ısrarla mücadelenin odağını değiştirme çabası içinde.

Doğan Ergün

Türkiye hızla bir yol ayrımına gidiyor. Emekçilerin yaşadığı ağır ekonomik yıkımın etkisiyle derinleşen yönetim krizi, siyasi tablonun eskisi gibi devam etmeyeceğini gösteriyor. Saray Rejimi’nin üzerinde yürüdüğü zemin büyük bir hızla daralıyor. Şimdilerde ipte yürüyen bir cambazı andıran bu iktidar düşmemek için, ayağına dolandığını düşündüğü “demokratik” yüklerden arınmayı tercih edebilir. İncelen ip kopabilir veya birileri tarafından koparılabilir. Bir başka senaryo ise hem iktidar ve hem de muhalefet cephesinin, tempoyu düşürmesidir. İlki, “çıkmadık candan umut kesilmez” diyerek, ikincisi de “görünen köy kılavuz istemez” diye düşünerek ilk hamlenin karşıdan gelmesini bekleyebilir.

Bu olasılıkları gündeme getiren mevcut siyasi durum, toplumsal muhalefet güçleri için kimi tehlikeler ve tuzaklar barındırıyor:

ODAKLANMA SORUNU

Saray Rejimi henüz yıkılmadı. Milyonlarca emekçi, AKP iktidarının saldırılarına muhattap oluyor. Ancak birileri ısrarla mücadelenin odağını değiştirme çabası içinde. Toplumsal muhalefete ve halka, sermaye sınıfı ve emperyalistlerin AKP’nin üstünü zaten çizdiğini ve asıl yapılması gerekenin diğer partilerle hesaplaşmak olduğunu öğütleyenler, kimliğinde ne yazarsa yazsın bugün Saray’a hizmet ediyor.

Birincisi, sermaye sınıfının yerli yabancı aktörleri bir masa etrafında buluşup karar vermezler. Sınıflar mücadelesi böyle bir şey değildir. Sermaye sınıfı içinde gündelik çıkarları farklı yönleri işaret eden kesimler bulunur. Dahası, her durumda önlerine çıkan en büyük fırsatı değerlendirmek isterler. Örneğin, yeterince döviz rezervine sahip büyük sermaye gruplarının, iktidarın son ekonomik adımlarından, üstüne üstlük emekçiler için öngörülen yarı kölelik koşullarından tamamen rahatsız olduğunu gösteren henüz yeterince veri bulunmuyor.

İkinci olarak, mücadelenin odağını Saray’dan düzen muhalefetine çekmek, murat edildiği gibi bu partilerle mesafe açmayı sağlamaz. Aksine, büyük bir yıkımın mağduru olan halkın biriken öfkesiyle mesafe açılır. Hatta, rejimle mücadele bayrağı, düzen muhalefetine teslim edilmiş olur. Cumhur ve Millet İttifakı’nda somutlaşan iki ittifak dışında açılacak üçüncü cephe, düzen muhalefetiyle kavga üzerine inşa edemez. İkinci ittifakla sağlıklı bir ayrışma ancak rejimle mücadelenin emekten, özgürlükten ve adaletten yana kodlarını yazarak, mücadelenin hep en önüne geçme inadını sergileyerek mümkün olur. Yoksa, seyirci konumunda oturmak da, arkada kalıp nal toplamak da birer ayrışmadır ama halka bir fayda sağlamaz.

KANIKSAMA SORUNU

Emekçiler, tarihin en ciddi ekonomik yıkımlarından birini yaşarken, toplumsal hareketliliğin verili halini kabullenmek büyük bir tehlike barındırıyor. Tarihte tüm radikal adımlar, tüm dönüştürücü hamleler böylesi dönemlerde atılmıştır. Yeni örgütlenme ve eylem biçimleri, yeni talepler, yeni sloganlar, yeni bir siyaset tarzı, bu tür ağır kriz koşullarına doğar.

Ama, yeniyi bulmak için önce onu aramak gerekir. Yeniyi, eskiyle tatmin olmayanlar, onu kanıksamayan, kabullenmeyenler arar. Kriz anları ölçeği büyütmeyi gerektirir.

Dahası, emekçi sınıfların mevcut örgütlülük ve eylemlilik seviyesini, azla yetinmenin bahanesi haline getirmek de işe yaramıyor. Halkın öfkesini daha güçlü ifade edecek örgütlenme türleri, eylem/hareket biçimlerini bulmaya çalışmak, ilerletici olan. On yılların ezberi haline gelmiş basın açıklamaları, basın toplantıları, birkaç (on, yüz) kişiye daralmış dışavurumcu eylem biçimleri, öfkeyi kavramaya yetmediği oranda zarar verici hale geliyor.

TEK BOYUTLULUK SORUNU

Saray Rejimi’nin halkın başına açtığı dertler, çok boyutlu, çok yüzlü, çok yönlü.

Bu kapsamlı ve karmaşık mesele, hakkıyla ele alınmalı.

Örneğin, toplumsal muhalefetin hamlesi, “sokağı” içermeli ama oraya indirgenmemeli.

Örneğin, entelektüel şiddet barındırmayan; ekonomiden kültür-sanata, dış politikadan sığınmacılar sorununa pek çok alanda üretken olmayan bir mücadelenin başarı şansı bulunmuyor.

Örneğin, toplumsal muhalefet, emekçilere sandıkta da güçlü bir alternatif üretebileceğini gösterebilmeli.

Örneğin, kadın ve ekoloji hareketleri gibi direnç odakları kendi başlarına bırakılmamalı, bütünlüklü bir mücadelenin en parlak unsurları haline getirilebilmeli.

Örneğin, gençliğe, harekete önderlik edebileceği kanallar açılabilmeli.

Örneğin, sosyal medyanın önemi arşa çıkarılıp, yurttaşlarla birebir temasın gücü hafifsenmemeli.

Tuzak, her biri çok önemli olan bu bileşenleri yok saymakta veya bunlardan birini mutlaklaştırıp diğerlerine gözlerini kapamakta.

Başta AKP’yi ipte yürümeye çalışan bir cambaza benzetmiştim. Orhon Murat Arıburnu’nun ipteki cambazı anlattığı “Zampok Eyin Pi” şiirine atıfla bitireyim.

“İp niye kopmaz?” diye sorar Arıburnu.

Biz tuzağa düşmezsek, ip bu kez kopacak…