Tartışmalar amacı gölgelemesin
Engeller ne kadar çok olursa olsun hedefe ulaşmak, her zamandan daha çok politikleştiği gözle görülebilen kitlelerle geleceğe ilerlemek mümkün olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı konusunda soldan merkeze, merkez sağa kadar uzanan geniş bir yelpaze anlaştı. Rejimin adayı ile Kılıçdaroğlu dışındaki öteki iki adayın, varsaydıkları boşluğu temsil etmek üzere seçime katılacakları ama herhangi bir varlık göstermelerinin beklenmediğini de belirtelim. Demek ki rejimin adayını yenilgiye uğratması umulan geniş yelpazede fikir ayrılıkları cumhurbaşkanlığı konusunda değil, parlamentoda temsil konusundadır.
***
Sol Parti’nin ve TKP’nin Sosyalist Güç Birliği ittifakıyla ama kendi listeleriyle seçimlere katılacaklarını, Emek ve Özgürlük İttifakıyla birlikte seçimlere katılmayı düşünmedikleri ya da bu konudaki çabaların sonuçlanmadığını biliyoruz. Bu durumun sonucu Sosyalist Güç Birliği’nin yüzde 7 barajını aşmak gibi zor bir engelle karşılaşması olacaktır. Ama baraj aşılamasa bile Sosyalist Güç Birliği’nin alacağı oylar genel olarak sosyalist solun gücünü, gelecekte bir birlik oluşturulması durumunda potansiyelini gösterecektir. Sonuçta haklı olarak seçime kendi listeleriyle katılan partilerin aldıkları oyların pratik olarak vekilliğe dönüşmesinin zor olduğu, baraj sorunu yaşamayacağı varsayılan Emek ve Özgürlük İttifakının, daha önemlisi genel olarak solun bu ayrılıktan zararlı çıkacağı söylenebilir. Gönül isterdi ki bu geniş birliktelikte Sosyalist Güç Birliği bileşenleri de yer alsın ve solun gücü daha etkili bir şekilde parlamentoya yansısın.
***
Öte yandan Emek ve Özgürlük İttifakı’nda da tüm illerde ortak liste seçime katılmayı savunan HDP (YSP) ile kimi illerde farklı liste ile seçime katılmak isteyen TİP arasında daha çok yanlış anlamaya, anlaşılmaya dayanan ama sanki derin bir ayrılık varmış izlenimi yaratan bir tartışma var. Bir taraf TİP’in belli seçim bölgelerinde, illerde ayrı liste ile girmesinin İttifakın alacağı toplam vekil sayısını olumsuz etkileyeceğini ileri sürerken TİP, ayrı liste ile girilecek illerde özellikle CHP tabanından ve rejimden yakınan kesimlerden alacağı oylarla varlık gösterebileceği, buralarda alınacak sonucun toplam vekil sayısını azaltmayacağını, tam tersine artıracağını savunuyor. Bu durum değerlendirmesinin ya da tutumun Kürt düşmanlığı olarak yorumlanması ise Emek ve Özgürlük İttifakı’nı zedelemekten başka bir işe yaramıyor. Hiç kuşkusuz tartışmalı yerlerde yapılacak gözlem, bu tartışmayı olumlu bir şekilde sonlandırabilir. Zaten TİP de böyle bir gözleme dayanarak sınırla sayıda il ve bölgede ayrı liste oluşturmak istediğini açıklamıştı.
***
Kısaca özetlemek gerekirse TİP, tutumunu üç farklı kategori içinde somutlaştırdı. HDP’nin güçlü olduğu illerde ayrı liste çıkarmayarak desteğini sunmak. HDP’nin vekillikleri kıl payı kaybettiği illerde destekleyerek bu kaybı önlemek ve üçüncü kategoride vekil çıkarabileceği sınırlı sayıda ilde ittifak çatısı altında ama kendi adaylarıyla seçime katılmak. TİP yöneticileri bu stratejinin toplam vekil sayısını artıracağı kanısındalar. Neyse artık bu tartışma kırgınlıklara yol açmış olsa da sonlanmış sayılabilir. Umulan, sosyal medyada kimi zaman ağır ifadelerle yaygınlaştırılmaya çalışılan tartışmanın da sona ermesidir.
***
Kuşkusuz bu savların hangisinin haklı çıkacağını ancak seçimlerde, sonuçlar açıklandığında öğrenebileceğiz. Ama her koşulda İttifakın asıl yoğunlaşması gereken konu bu değildir. Asıl sorun seçim güvenliği, rejimin seçimleri ne olursa olsun “kazanma” konusundaki sınır tanımayan, meşruiyet kaygısı gütmeyen propagandası ve eylemidir.
Rejim partilerinin seçim öncesinde sertleşerek, baskıyı yasaklarla, muhalefetin gösteri ve yasal eylemlerini engellemeye, gözaltılarla korkuyu beslemeye, durumdan vazife çıkaranları desteklemeye çalışacağı anlaşılıyor. Propaganda da provokasyonlara dayalı sert bir üsluba ağırlık vereceği de görülüyor. Seçim sırasında ise sandık başlarında gerginlik yaratarak oy verenleri sindirmeye vazgeçirmeye çalışmaları olasıdır. Sayımda da muhalefetin oylarını kusurlu, hatalı gibi kabul edilemez gerekçelerle geçersiz sayma girişimleri de görülebilir. Oyların dijital ortama aktarılması sırasında da belki de en fazla bu aşamada hileye başvurulması mümkündür. Bu nedenle muhaliflerin güç birliği yaparak ıslak imzalı tutanaklara önem vermeleri, bu tutanakları esas alan itirazlarla hile girişimlerini önlemeleri gerekecektir. Hepsinden önemlisi halkın, seçmenlerin seçim gününden önce ve seçim sırasında sonuçlara kitlesel olarak sahip çıkacağını göstermesi, provokasyonları önlemeye kitlesel ve demokratik çıkışlarla ağırlık vermesi doğru tutum olacaktır.
***
Bu seçimler, seçim sonrasında siyaset nasıl şekillenirse şekillensin rotanın, önü açık bir demokrasiye evrilmesini sağlayabilir. Kuşkusuz anahtar, geniş bir uzlaşmayla Cumhurbaşkanın seçilmesi ve muhalefetin çoğunluk olacağı parlamentonun demokratikleşmesinin sağlanması olacaktır.
Engeller ne kadar çok olursa olsun hedefe ulaşmak, her zamandan daha çok politikleştiği gözle görülebilen kitlelerle geleceğe ilerlemek mümkün olacaktır.