Şu seçim meselesi

Konumuz yine siyaset ve bugün gündemimiz genel seçimler…

Her siyasi parti, aynı insan gibi, doğruları ve yanlışlarıyla birlikte büyür ve gelişir. Hayatın durdurulamaz değişim ve dönüşümü içerisinde kendini yenilemeyi, koşullara ayak uydurmayı başaran siyasi partiler daha uzun ömürlü olacaktır. Siyasi mücadelenin gelişimi de, pek çok kulvardan ilerleyen bütünlüklü bir süreçtir. Aynı insanın gelişiminde olduğu gibi… Özellikle bir sosyalist parti için, ideolojik-politik çerçevenin ve bunlardan hareketle parti program ve tüzüğünün olgunlaşması, analiz yeteneğini artırma, ülke sathında örgütlenme, iç işleyişin sağlamlaşması, katılım mekanizmalarının gelişimi, temsilciliğine soyunduğun işçi ve emekçilerle ilişkilerin güçlenmesi, siyaset dilinin ustalaşması, propaganda araçlarının zenginleşmesi gibi her biri ayrı ayrı öneme sahip pek çok görev ve sorumluluk bulunur.

Siyasi partinin gelişimini, bir çocuğun gelişim sürecine benzeteceksek, kazanılması gereken böyle pek çok beceri olsa da, karşılaşılan kimi sorunlar diğerlerine göre daha karmaşıktır. Örneğin, çocuk için tuvalet eğitimi, kendi yatağında uyumak gibi sayabileceğimiz bu majör sorunlar, hem kendi başlarına yaratacakları etki ve yeni bir gelişim evresine geçişin anahtarı olmaları nedeniyle hem de arkalarında birden fazla neden yatması nedeniyle özel bir dikkat gerektirir. Kendi yatağında uyuma alışkanlığının kazanması sürecini ele alalım. Bu başlık, hem çocuğun anne ve babasıyla kurduğu hem de ebeveynlerin kendi aralarındaki ilişkiye dair çok şey anlatır. Bu geniş alandaki sorunlar tespit edilebilmişse, çocuğun kendi yatağında uyuması da bir süre içerisinde mümkün olabilecektir. Ve bu kazanım, çocuğun gelişimi ve anne-baba ilişkisi gibi açılardan yeni bir evreye geçişe işaret eder.

Siyasi partiler için de bazı görev ve sorumluluklar (veya sorunlar) diğerlerine göre biraz daha karmaşıktır. Politika belirleme, seçim yeterliliği kazanma, kampanya yürütme ve nihayet başarılı bir sonuç alma aşamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde genel seçimler, işte bu karmaşık sorunlardan bir tanesidir.

Öncelikle bir seçim politikası belirlemeniz gerekir. Bu politikanız, seçime katılım, boykot, ittifak, başka bir partiye oy isteme gibi kararlardan birini beraberinde getirir. Bu aşamada daha çok mevcut durumu analiz edebilme yeteneğinizi sınarsınız.

Hangi kararı alırsanız alın, ülke sathında örgütlenmeyi başarmış olmanız gerekir. Böylece örgütsel kabiliyetiniz gelişecektir.

Üreteceğiniz politikalar ve propaganda araçlarınız ile toplumun en azından bir kesimini bir konuda taraf olmaya davet edersiniz. Bana kalırsa, siyasetin en temel meselesi de budur.

Seçim başarısı, işte ancak bu aşamalar tamamlandığında mümkün olacaktır. Veya tersinden, sonuçta bir başarısızlık varsa, bu sizin yukarıda saydıklarımızdan en az birinde yetersiz olduğunuzu gösterir.*Ben söyledim ama halk anlamadı”, Siyasetimiz doğruydu ama örgüt hareket etmedi” gibi gerekçeler safsatadan ibarettir.

Görüleceği gibi, ön aşamaların her biri oldukça yaşamsal olan bu süreç partinin zaten pek çok konuda olgunlaşmasını sağlayacak, seçim sonucu da başlı başına bir yeni evreye geçişin işareti olacaktır.

Seçimler elbette siyasetin tek enstrümanı olmadığı gibi sosyalist bir partinin tek gündemi de değildir. Çocuğun sağlıklı beslenmek, çevresindekilerle ilişkilerini geliştirmek, düzenli uyumak, öğrenmeye açık olmak gibi ihtiyaçları olduğu gibi, sosyalist bir partinin de mücadeleci olmak, teorik-politik bakımdan kendini geliştirmek, işçi sınıfına nüfuz etmek gibi görev ve sorumlulukları vardır. Ancak bu noktada bazı sorunların çözümü diğerlerine göre dönemsel olarak daha fazla önem kazanabilir veya majör sorunlar diyebileceğimiz başlıklara yoğunlaşmak aslında sizin bir dizi sorunu da çözmenizi sağlayacaktır. Önemli olan sorunlar arasındaki dönemsel hiyerarşiyi tespit edip ilerleyebilmektir.

Türkiyede sosyalist hareketin seçimler gibi başlı başına büyük bir sorunu bulunuyor. İktidar hedefine sahip bir parti içinde yer almayan biri için bu sorun önemsiz görünebilir. Başka işlere ağırlık vermek gerektiğini düşünebilir. Elbette, başka işler de yapılacaktır. Ancak, başka sorunların yanı sıra, çocuğumuz henüz kendi yatağında uyuması gerektiğini öğrenememiştir. Bunun farkında olmalıyız. Ve bu sorunu aşarken yapacaklarımız, aslında iç yaşantımızdan, halkla kurduğumuz ilişkiye kadar birçok alanda yetkinleşmemizi sağlayacak.

Seçimler her şey değildir ama bugün öncelikle çözmemiz gereken bir majör sorundur. Türkiye sosyalist hareketi, başı sonu anlaşılır, hedefleri ve yol haritası doğru şekilde belirlenmiş bir seçim politikasıyla, Saray Rejimnin yıkılışında ve bir yeniden kuruluşta kitle ölçeğinde siyaset yapabilen bir toplumsal güce dönüşebilir.
Seçim sonuçlarına güven olur mu?”, Bu rejim Türkiyeyi seçime götürmez, karışıklık çıkarırlar…” vb. karşı tezler gelmektedir, daha da gelecektir.

Bizim tezimiz de şudur: Ancak ülke sathında örgütlenmiş, yurttaşlara derdini anlatabilir hale gelmiş, politik analiz yeteneği gelişkin ve halkın bir bölümünü seferber etmeyi başarmış bir parti, rejimin olası hamlelerine yanıt verebilir. Gerisi kumda oynamaktır.

Türkiye sosyalist hareketinin oyun oynayacak bir günü dahi kalmamıştır.


* Burada başarı kavramını, seçimden birinci sırada çıkmak olarak değil, partinin başta koyduğu hedefe ulaşması veya yakınlaşması olarak kullandığımı belirtmek isterim.