Siyasal eleştirinin yararları üzerine

Seçim sonrası için yaptığımız bu tahminlerin gerçekçi olup olmadığını bilemiyoruz. Neden sonuç ilişkileri konusunda kuşkucu bir tutumu daha doğru bulduğumuz için nerede yanıldığımız, nerede gerçeklere yaklaştığımız ancak seçimlerden sonra anlaşılacaktır.

Uzun süredir halk desteğini yitirdiği halde siyasal erki, gücü elinde tutan parti, hem kapalı yapısı hem de gücün verdiği menfaat dağıtımı nedeniyle iç eleştirinin dışarıya sızmasını ya da daha doğrusu etkin bir iç eleştirinin oluşmasını başarıyla engelleyebiliyordu, Giderek güçten düşen iktidar partisinde bu tür eleştirinin daha açık yapılır olması, iç çatışma ve tartışmaların gözle görülür hale gelmesi son yılların kaçınılmaz yeniliğidir. Bunun iyi bir gelişme olduğunu söylemekte hiçbir sakınca yok; tam tersine bu çelişki ve çatışmaların deşilmesi, arka planının açığa çıkartılması, sürekliliğinin sorgulanması çok iyi olacak, pek çok sırrın ortaya çıkmasına yol açabilecektir.

***

Solda ise iç eleştiri ikili bir karakterde gelişir. Bir yandan eleştiri hataların, yanlışların düzeltilmesi için sağlam bir zemin yaratır ya da öyle olmasını isteyenleri haklı çıkarırken öte yandan “rakiplerin” teoriden ve pratikten uzak olduğunu kanıtlama çabasına dönüşür. Bunun görece “sakin” zamanlarda bir tür yararlı fikir jimnastiği olması kimseyi rahatsız etmez, ama gerçekte bu sakin zamanlarda biriken ve açısı gittikçe genişleyen “farklılıklar” kökleşir, katılaşır. Bu katılaşmanın iktidarın zayıfladığı ve devrimci bir dönüşüm için kapıların açılma olasılığının güçlendiği zamanlarda eleştiri olmaktan çıkabilir, zarar vermeye başlar. Bu durumun solun genel karakterinin bir parçası olduğunu, solun tarihinin böyle farklılaşmalarla geliştiğini söyleyenler tarihsel olarak haklı olabilirler ama çözüm yolunu kapatan bu gerçekçi tahlilin pratikte hiçbir yararı yoktur.

***

Nesnel gerçeğin teorik çözümlenmesi, siyasetin kirli dünyasına girmeden adım atılamayacağının anlaşılması, sol siyasal hareket ve partileri bir ikilemle karşı karşıya bırakır. Ne yapacak sol? Kirlenmeyi göze alarak siyasetin içinde devrimci bir tutum almayı, riskleri bilerek göze almanın, ideolojik olarak yoldan çıkma tehlikesini bertaraf etmenin koşullarını yaratarak ilerleyecek mi, yoksa “temiz kalmayı” seçerek, daha uygun koşulları mı bekleyecek.

Bu tartışma tarzı uzun süre solu işgal etti ama artık büyük ölçüde aşılmış gibi görünüyor.

***

Gerçekten aşıldı mı? Emin değilim; ama en azından önde gelen parti ve hareketler bu tartışmaya artık dahil değildirler. Bunu neye dayanarak söylüyorum. Seçimlerle ilgili yaygın ve kabul edilen saptama, cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kabul edilmesi ve seçimlerde ona oy verileceğinin hemen hemen tüm sol tarafından kabul edilmesi bu gelişmenin somut belirtisidir, Üstelik Kılıçdaroğlu’nun politik tutumunun çok önemli parametrelerine onay vermek hiçbir şekilde mümkün olmasa bile, verilen bu karar solun genel çıkarları açısından tutarlı bulunmuş, çoğunluk tarafından onaylanmıştır. Bunun önemli bir gelişme olduğu kabul edilmelidir.

***

Parlamento seçimleri konusunda sol partiler farklı tutumlar aldılar ve bu da doğaldır; çünkü muhalefetin ana omurgası Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin ideolojik yaklaşımlarının sol tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin söylemleri eski zamanlara göre radikaldir, ki bu konjonktürde başka türlüsü mümkün değildir; iktidar aşırı sağda konumlandıkça muhalefetin radikalleşmesi de doğal bir gelişmedir. Ayrıca ülkenin durumu, ekonomik bunalım Millet İttifakı’nı oluşturan sağcı partileri kimi ideolojik görüşlerden taviz vermek zorunda bırakmıştır. Öte yandan İttifakın “solcu” partisi CHP ise sağcı kitleleri kazanmak umuduyla farklı bir strateji geliştirmiş bu da ideolojik olarak merkez sağa yaklaşması sonucunu doğurmuştur.

Bu somut durum, solun, sağa kayan Millet İttifakı’na koşulsuz ya da koşullu destek vermek yerine, kendi gücünü sınayarak ve birleşerek seçimlere ayrı girmesini haklı kalın bir gelişmedir. Peki bu tutum gerçekçi midir? Olumlu bir sonuç almak mümkün müdür? Sol açısından yüzde 7’lik baraj engelini çok parçalı ama solun ağır bastığı Kürt siyasal hareketiyle ayrı bir ittifak oluşturarak seçimlere katılmak gerçekçi bir adım olmuştur. Ne var ki bu birliğe belli bir güç sahibi kimi sol partiler katılmamış, Sosyalist Güç Birliği adıyla ayrı bir ittifak oluşturarak seçimlere bağımsız girmeyi tercih etmişlerdir, Kuşkusuz bu farklılaşmanın gerekçeleri vardır ve bu ayrılığı neden böyle yaptınız diye haksız bir soru ile eleştirmek mantıklı ve doğru olmaz.

***

Sosyalist Güç birliği bileşenleri Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan sol partilerin buradan ayrılarak kendilerine katılmasını böylece yüzde 7’lik barajın aşılabileceğini savundular. Bu, amaç için gerçekçi olabilir ama öte yandan Kürt siyasal hareketi ile iş birliğinin neden tercih edilmemesi gerektiği konusunda teorik ve pratik, kabul edilebilir bir açıklama şimdiye kadar ortaya konulamamıştır. Solun, ülke siyasetinin genel çıkarlarını, ülke geleceği açısından hayati önem taşıyan tek adam rejimine son verme amacını dikkate almadan, Kürt siyasal hareketine mesafeli yaklaşarak, değişikliği cumhurbaşkanı seçimi ile sınırlı tutarak seçimlerde kendi gücünü sınamalıdır yaklaşımı tek başına ikna edici bir argüman değildir. Sol parti ve hareketlerin tümü ülkenin her yerinde var olan ve oy alan Kürt siyasal hareketi ile birlikte davranmayı başarabilselerdi, Kürt partisi de zaman zaman itici olabilen bir tutum takınmasaydı kuşkusuz daha olumlu bir tablo ortaya çıkabilirdi. Yine de Sosyalist Güç Birliği önemli partilerden oluşuyor ve bu koşullarda alınacak oy, solun genel potansiyeli konusunda bir fikir verecektir.

***

Solda tartışma konusuna geri dönelim. Tartışmanın iki farklı ittifak arasında bir tartışma ile sınırlı kalmadığını biliyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı içinde de artık etkisizleştiğini ummak istediğimiz bir tartışma yaşandı. TİP’in kimi illerde ve seçim bölgelerinde kendi adaylarıyla seçime katılma talebi Kürt siyasal hareketinde hoş karşılanmadı. Bu durumun seçilecek vekil sayısını azaltacağı bu nedenle ittifak çatısı altında tek liste olarak seçime katılmanın doğru olacağı savunuldu. TİP ise bu kaygılara katılmadığını, sonuç alınabileceğini düşündüğü sınırlı sayıda yerde kendi adaylarıyla seçime katılmanın İttifakı güçsüzleştirmeyeceğini, tam tersine güçlendireceğini savundu. Daha önce HDP listelerinden seçilen, sonra kendi partilerine dönen vekillerle ilgili tartışma hatırlanırsa. TİP’in kendi gücüyle, ne kadar gücü varsa o kadar, bir temsiliyet için bu tür bir yolu seçmesine hak verilebilir. Kürt siyasal hareketinin yönetimi değil ama tabanında “ama siz bizim sayemizde baraj sorununu aşabildiniz” türü serzenişler ise herhalde tartışma dışı bırakılmalıdır.

Sonuçta İttifak bu durumu tartışmış ve sonuca bağlamıştır. Umulan ve beklenen seçim sonrasında da Emek ve Özgürlük İttifakı'nın genişleyerek sürmesi doğru bir tutum olacaktır.

TİP yönetiminin tutumunun parti içinde tartışma yaratmasını anlamak ise zordur ve bu yazının konusu değildir.

***

Genel tablo gelecek açısından nasıl bir duruma işaret ediyor? Çok farklı parçalı siyasi kutuplaşmalar, alt üst oluşlar, gerçek durumu yansıtmayan ittifaklar, birleşmeler ayrışmalar seçim sonrasının kaotik bir görünümde olacağını gösteriyor. İlk söylenecek olan seçim sonucu ne olursa olsun iktidarın aşırı sağa yöneliminin güçleneceğidir. İktidarın partisi ve ortaklarının seçimleri kazanması durumunda Türkiye İslamcı otoriter bir rejime teslim olacak, şeriat yanlılarının baskı ve egemenliği devlet politikasına dönüşebilecektir. Millet İttifakının seçimleri kazanması durumunda ise en büyük tehlike parçalı yapıyı oluşturan partilerin asıllarına rücu etmesi olacaktır. Bu İttifakın zoraki birliğinin kısa erimde değilse bile bir süre sonra çok parçalı tartışmalı bir koalisyona dönüşmesi ve kimi bileşenlerin sağ muhalefetle ilişki kurmaya yönelmesi, Cumhurbaşkanının bu yapıyı ayakta tutmakta zorlanması mümkündür. Bu tabloda parlamentoda ve parlamento dışında sosyal politik bir güç olarak yer alacak sol, kaotik ortamın tek tutarlı muhalefeti olma şansına sahip olacak, güçlenmek ve daha fazla etkin olmak için yeni olanaklarla karşılaşacaktır.

Seçim sonrası için yaptığımız bu tahminlerin gerçekçi olup olmadığını bilemiyoruz. Neden sonuç ilişkileri konusunda kuşkucu bir tutumu daha doğru bulduğumuz için nerede yanıldığımız, nerede gerçeklere yaklaştığımız ancak seçimlerden sonra anlaşılacaktır.