Özgecan Aslan, Pınar Gültekin, Bensu Narlı, Gülşah Sarcan, Konca Kuriş...

İşte bu yüzden sessiz kalmamızı isteyen bir toplumda yapacağımız şey sesimizi bulup yükseltmek ve bugün sandığa giderek kızlarımıza temiz bir gelecek hazırlayabilmektir.

Öznur Özkaya

Dünyanın pek çok yerinde dinsel veya toplumsal teşvik yoluyla kadınlara sessiz olmaları, söylenen her şeyi onaylamaları, verilen her görevi yerine getirmeleri gerektiği öğretilir. Kadının özgürlüğü ahlaksızlık, fikirlerini müdafaa etmesi ukalalık sayılır. Konuşma, sorgulama, reddetme, isteme riskini göze aldıklarında kibirli / edepsiz olarak yaftalanacaklarından eylemlerinin bedelini ödeyecekleri salık verilir. Kadınlar korkularla, değersizlik hissiyle, çaresizlikle doğmuyorlar. Aile, toplum, din, siyasi erk, sevgili, eş öğretiyor bunları kadınlara.    

Tek tanrılı dinlerde bahsi geçen 'ilk günahın' farklı anlatımları var olsa da ceza Havva'ya ve kızlarına kesilir. Cennetten kovulan Havva acı ve kölelikle, Adem ise efendilikle özleştirilir. Bu meseli yol bilen ataerkil toplumlarda çocukluğunu bile düzgün yaşayamaz kız çocuğu. Oynasa & zıplasa ayıplanır, hor görülür. Okuma yaşı gelir, erkekler okula giderken onun işi çeyiz düzmek, anneye yardım etmektir. Büyür, olgunlaşır, gezmek ister ama 'kötü kadın' sözünü daha o yaşlarda öğrenir. Anne olur, kutsal annelik kavramı altında ezilir ama yine de erkek gözüyle küçümsenen bu biyolojik olgu karşısında boynu iyice bükülür.

Bir ağustos günü, Rusya'nın kuzeyindeki Kamçatka Yarımadası'nda biri yedi, öteki on bir yaşında olan iki kız kardeş kaçırılır. Aradan aylar geçer ama polis soruşturmasından somut bir şey çıkmaz. Bu olay, yaşanan acının öfkesini iliklerinde hisseden kadınları derinden sarsar ve yıllar önce birdenbire ortadan kaybolan bir genç kızın öyküsüyle birleşiverir. Toplumsal ve etnik gerilimlerin uzun zamandır biriktiği insanların unuttuğu bu bölgede akıl almaz bir suçu yine kadınlar elbirliğiyle ortaya çıkartır.

Bir gece vakti, tatlı uykusundan silah sesleriyle uyandırılan Maryam, okul arkadaşlarıyla birlikte Boko Haram örgütü tarafından kaçırılır ve ormanın içinde erkek egemen bir kampta barbarlığı ve dehşeti deneyimler. Zorla evlendirildiği militandan gebe kalır. Bir şekilde kamptan kaçıp tehlikeli bir yolu aştıktan sonra toplumsal yargılar ve bürokratik açmazlarla karşılaşır. Binlerce insanı öldürme, kiliseleri yakma, genç kızları dini gerekçelerle kaçırıp satma, ırzlarına geçip alıkoyma gibi pek çok illegal eyleme damgasını vuran ve kadınlar ile okulları düşman sayan Boko Haram'dan kurtulan Maryam her şeye rağmen parçalanmış hayatını yeniden kurmaya çalışır.

Evet, bu iki olay iki romana ait: "Kamçatka'da Bir Kayıp Vakası" ile "Kız". Ama şimdi anımsatacağım isimler romanlarda geçmiyor: Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Pınar Gültekin, Hüsne Aslan, Helin Palandöken, İpek Kovan, Türkan Sarıkaya, Necla Sağlam, Bensu Narlı, Melek Karaaslan, Gülşah Sarcan, Konca Kuriş... Bu isimler ve nicesi haberlerde geçiyor. 20 Mart 2021 gecesi 'tek imzayla' hukuksuz bir biçimde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin ardından da 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. İki hafta önce şaibeli bir seçim sonucunda, Müslüman kimliğe sahip Kürt vatandaşları temsil ettiği iddiasıyla siyaset yapan, kadını damızlık veya sahiplendirilmesi gereken olarak gören, kız çocuklarının eğitimini önemsemeyen, eğitimin dini esaslar çerçevesinde biçimlenmesini isteyen, medeni kanunun değişmesi gerektiğini söyleyen, anti-laik vekiller de meclise girdi. Dört gün önce Suudi Arabistan'da bir adam ve çarşaflı dört eşi satın aldıkları vatandaşlık vesilesiyle bizim geleceğimiz adına oy kullandı.

Görüyorsunuz ki, dinsel veya toplumsal teşvik yoluyla evlilik kurumu çatısı altına alınarak bedeni, cinselliği, fikirleri kontrol edilmeye çalışılan kadın, salt bir beden ve bu bedenin teslimiyetini sorgulamayacak bir itaatkar olarak hayata iştirak ettirilmek isteniyor. Kadının bedeni üzerinde koruma, sahiplenme, terbiye etme saikiyle işlenen her türden şiddet ataerkil yapının meşruiyetini pekiştirmeyi amaçlıyor. Kadının kanıyla, canıyla, anneliğiyle, bekaretiyle, bedeniyle uğraşılıyor, çünkü onlara göre kadın fikir üretmek için değil, süt ve göz yaşı dökmek için doğmuştur. Halbuki seks, evlilik, çalışma, eğitim, vb. kadının kendisine yapılan / bahşedilen edimler veya erkek istediği veya kabul ettiği yahut dinsel & toplumsal bir gereklilik olduğu için yerine getirilen görevler değildir. İşte bu yüzden sessiz kalmamızı isteyen bir toplumda yapacağımız şey sesimizi bulup yükseltmek ve bugün sandığa giderek kızlarımıza temiz bir gelecek hazırlayabilmektir.

Künye:

- Kamçatka'da Bir Kayıp Vakası, Julia Phillips, Çev: Duygu Akın, İthaki Yayınları, 2023.

- Kız, Edna O'Brien, Çev: Seda Çıngay Mellor, Can Yayınları, 2023.