Neoklasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heteredoks yaklaşıma dair...

Edebiyat; kutunun dışını görmemizi, düşünmemizi, irdelememizi, olup biteni daha iyi anlamaya çabalamamızı sağlar.

"Otomatikleşme; giysileri, eşyaları, hanımlarımızı, savaş korkumuzu yavaş yavaş yiyip bitirir. Eğer çok sayıda insanın karmaşık hayatı bilinçdışı düzeyde gerçekleşiyorsa, bu hayat hiç yaşanmamış gibidir." der Viktor Şkolovski. Yani bir şeyleri hep aynı gözlerle görmek onları aslında hiç görmediğimiz anlamına gelir. Edebiyat; aşina olduklarımızı ilk defa görüyormuşçasına görmemiz için onları yabancılaştırır ya da onlarla ilgili alışkanlığımızı kırar. Elbette "hakikat" önemlidir, ancak edebiyat dünyayı yeni bir biçimde tuhaf kılarken bir başka biçimde de görünür kılar.

Edebiyatın önemsiz olduğunu varsayan, buna inanan ve edebiyatın potansiyelini hafife alan çok sayıda insan var. Bu insanlar genellikle bilim ve matematikle daha fazla ilgilenen kişilerin kariyer ve mevki sahibi olacağı, dil ve edebiyata yatkın kişilerin hayatta geri planda kalacaklarını düşünürler. Edebiyatın hiçbir önemi olmadığını söylerler. Oysa edebiyat tarih, sosyoloji, psikoloji vb gibi disiplinlerle kol kola girip dünya hakkındaki anlayışımızı genişletir.

Edebiyat; kutunun dışını görmemizi, düşünmemizi, irdelememizi, olup biteni daha iyi anlamaya çabalamamızı sağlar. Çünkü eleştirel düşünme ile satırların arasını okuyabilir, farklı semboller ve bağlantılar bularak derinlemesine anlama ve anlamlandırma becerisi elde ederiz. Edebiyat okurken aynı zamanda tarihi de inceleriz ve o çağın kahramanları, insanları, gelenek ve görenekleri, yaşam tarzı, modası ve ilgi alanları hakkında bilgi sahibi oluruz. Bu sayede karakterleri, sosyal ve politik meseleleri, tarihi, bizden önce gelip bizimle aynı yerde yürüyen insanları tanıma imkanına erişiriz.

Edebiyat, dünyadaki diğer yaşam sistemlerini ve kültürleri anlamamıza yardımcı olur, bizi daha iyi bir insan yapamasa da bu arayışta bize yardım etmede önemli bir rol oynar. Edebiyat, betimlenen sorunları ortadan kaldırmak için ne yapabileceğimizi sorgulamamıza yol açar. Psikoloji ve sosyoloji ile bağıntılı olduğundan, tepkilerimizi ve görüşlerimizi tartar, kendimizi ve çevremizi daha iyi anlamaya başlarız.

Robert P. Waxler'in "Okumanın Riski - Edebiyat Kendimizi ve Dünyayı Anlamamıza Nasıl Yardım Eder?" adlı kitabı da edebiyatı derinden, yakından okumanın kendimizi ve dünyayı anlamamıza yardımcı olabileceği fikrinin bir savunması niteliğindedir. Nitelikli eserlerin derinlemesine okunması yoluyla modern yaşamın çoğu açıdan daha anlamlı kılınabileceğini vurgulayan yazar, kurmacaya ihtiyacımız olduğunu, kurgu okumanın insancıl ve demokratik bir toplum inşa etmede rol oynadığını anlatıyor. Frankenstein’dan Harikalar Diyarı'ndaki Alice'e, Dövüş Kulübü’nden Yaşlı Adam ve Deniz’e dek pek çok metni inceleyerek dilin metaforik işlevi üzerine düşünmemizi sağlıyor. "Edebiyat, bize kendi hikayemizi bulmayı ve ötekilerin de anlatacak hikayeleri olduğunu gösterir." diyerek edebiyatın esas işlevine değiniyor.

İnsanlar edebiyatın ne kadar önemli olduğunu unutmaya meyillidirler ya da zamanın testine dayanma ve bilgilendirme yeteneğini hafife alırlar. Halbuki edebiyat anlam arayışına destek olmasının yanı sıra insanın kelime dağarcığını, yazma ve iletişim becerilerini geliştirir. Misal derinlemesine edebiyat okumayı becerir, eleştirel düşünmeye başlarsanız hiç değilse "Neoklasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heteredoks yaklaşım"dan bahsederken gülünç duruma düşmezsiniz.

Not: Bitmek bilmeyen işler yüzünden yazılarıma ara veriyorum. Bu bir ayrılık değil, bir mola. İki ay sonra tekrar buluşmak üzere... Bol kitaplı günler dilerim.


KÜNYE: - Okumanın Riski - Edebiyat Kendimizi ve Dünyayı Anlamamıza Nasıl Yardım Eder?, Robert P. Waxler, Çev: Peren Demirel, Kafka Kitap, 2022.