Türk tipi faşizmle Felemenk tipi faşizm kavgaya tutuşunca aklıma Charlie Chaplin’in Büyük Diktatör filmindeki koltuk sahnesi geldi.
Mussolini ile Hitler’i yan yana getiren sahnede, oturdukları koltukların boyları iki faşist diktatör arasında gerilime neden oluyordu.
Kim daha yüksekte oturacaktı?
“Amma yaptın!!! Şimdiki mesele o kadar basit mi?” diyenler olacaktır.
O zaman da değildi…
Almanya ile İtalya savaşa birlikte girdiler ancak bu, iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilimli olmadığı anlamına gelmiyordu. İki ülkenin faşist liderleri yayılmacı siyasetlerinin başarısı uğruna taktiksel olarak yan yana geldiler ancak başarı halinde bir adım sonrası birbirleriyle savaşmaktı.
Dileyen Almanya’nın Avusturya ve Polonya’yı işgal etmesinin ardından iki ülke arasında yaşananlara bakabilir.
***
Gelelim Türkiye ile Almanya ve Hollanda arasında yaşanan güncel krize…
Görünürde, yıllardır kanunlara ve teamüllere açıkça aykırı şekilde başka ülkelerde seçim kampanyası yapan AKP bu kez istediğini yapamadı. AKP’nin Avrupa’da yapmayı planladığı “Evet” propagandası önce Almanya, ardından Hollanda hükümetleri tarafından engellendi.
Geçerken, bu konudaki tavrımızı da belirtelim… Eşitlikten ve özgürlükten bahsedildiği sürece herkesin her yerde propaganda yapma hürriyeti vardır. Ancak Hollandalı faşist Wilders, Alanya’daki Hollandalılara propaganda yapmaya gelse önce biz engelleriz. Erdoğan Hollanda’da faşist rejiminin propagandasını yapma isteğini de Hollandalı emekçilerin engellemesini isteriz. Özgürlük mü… Bunun adı direnme özgürlüğüdür… Faşizme direnme özgürlüğü…
Evet görünürde böyle oldu.
Ya arka planda neler oluyor.
Bu konuda, İleri Haber’de ve artık YÖN dergisinde yazılanları yan yana dizseniz buradan Amsterdam’a yol olur.
Emperyalizmin krizinde oluşan boşluklar, Avrupa’da ve Türkiye’de faşizan hareketlerin yükselişi… Gerçekten de çok yazdık çizdik. Evet, Saray Rejimi emperyalist hiyerarşide yukarı çıkmak için ittire kaktıra kendine yol açmaya çalışıyor. Bu çaba kimi zaman AB ülkeleri ile, kimi zaman Rusya ile, kimi zaman da ABD ile gerilime neden oluyor. AB’de ise hem iktisadi sıkışma, hem mülteci meselesindeki belirsizlik hem de Erdoğan’ın politikası ırkçı-faşist yönelimin önünü açıyor.
***
15 Temmuz’a ilişkin Erdoğan’ın ilk değerlendirmesi “Bu bize Allah’ın bir lütfudur” şeklinde olmuştu.
AKP+MHP blokunun oldukça zorlandığı bir referandum sürecinde Hollanda ve Almanya ile yaşanan bu gerilimi Erdoğan’ın “Allah’ın ikinci lütfu” olarak değerlendirdiği kesindir.
Aynı 15 Temmuz gibi, bu krizin de orta-uzun vadede Erdoğan’ın canını çok acıtacak yanları olduğu bir gerçek. Türkiye’nin AB’nin merkez ülkeleriyle yaşayacağı bir bunalımı finansal açıdan tolere edebileceği araçları bulunmuyor. Ekonomi Bakanı’nın hemen “Bu kriz ekonomiye yansımayacaktır” şeklinde açıklama yapması, bu sıkışmışlığa işaret ediyor.
Öte yandan, Saray Rejimi bugün yaşananları bir siyasi fırsata çevirme niyetinde. Ve bu konuda yol almadığı da söylenemez. Baksanıza memleketin dört bir yanında Saray sevdalıları hareket geçti bile… Hollanda Konsolosluğu’na bayrak dikenler mi dersiniz, portakalı sıkıp suyunu içenler mi…
***
Bir de AKP’yi “sola” çekmeye çalışanlar var. Bunların bir bölümü Milli Hükümeti birlikte kuralım diye Saray’a çağrı yapıyor… Bizi dinlemezseniz başınıza iş açılır diyorlar.
Bir bölümü ise, “Sosyalist bir iktidar olsa laleleri Hollanda’ya yedirirdik” diyor. Şaş kaza, Hollanda Büyükelçisi’ne biri lale yedirse ne olacak bilmiyoruz. Sosyalizm geldi diye sevineceğiz herhalde…
AKP’nin katliam ve savaş politikasıyla Saray Rejimi’ni sağlamlaştırma çabasına “üst akıl” kavramını türeterek hizmet edenler bunlardı.
15 Temmuz’dan sonra miting yapıp, bütün içeriği hazırladıkları FETÖ’yle mücadele kılavuzuyla dolduranlar bunlardı.
Şimdi de, Hollanda krizinde AKP’nin değirmenine su taşıyanlar da bunlar. Su değil pardon, lale…
***
Dün İleri Haber portalında birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız son 10 günde Saray Rejimi tarafından halka karşı yapılan saldırıları derledikleri bir habere imza attılar. Haber binlerce kişi tarafından paylaşıldı.
10 gün değil ama yaklaşık bir ay önce İleri Haber’in çok değerli yazarı “hocaların hocası” Korkut Boratav, Saray polisinin saldırısına maruz kaldı.
Türkiye’de yüzlerce gazeteci, muhalif siyasetçi, yazar Saray tarafından tutsak edilmiş durumda. Konuşan ya işinden oluyor ya içeri tıkılıyor.
Emekçiler 15 Temmuz’un ardından Türkiye tarihinin en ağır saldırılarına maruz kalıyor.
Bunlar mesele değil…
Dün AKP’ye FETÖ’yle mücadele kılavuzu hazırlayan, “üst akıl” hizmeti sunan arkadaşlar bugün Hollanda’ya nasıl lale yedireceklerini anlatıyor.
Referandum sürecindeki kampanya sloganları ise YETMEZ!
Biz mi?
HAYIR diyoruz…
AKP’ye, AKP faşizmine, AKP’nin Allah’tan dilediği lütuflara HAYIR!
Hollanda dolmuşunda biz yokuz!