Mehmet Şimşek’in keramati ne?
Sizin anlayacağınız Mehmet Şimşek ile “Aynı Hamam Aynı Tas” neoliberal politikalar devam edecektir. Gelir dağılımı daha da bozulacak, yoksulluk daha da artacak; ama itibardan ve sermaye yanlısı tefeci politikalarından ödün verilmeyecektir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bakanlar -adı bakan olanlar- listesini açıkladı ve beklenildiği gibi günlerdir “kurtarıcı” diye lanse edilen Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Bu Mehmet Şimşek’in ilk bakanlığı olmayacak. Daha önce çeşitli AKP hükümetlerinde; 29 Ağustos 2007 - 1 Mayıs 2009 arası Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı, 1 Mayıs 2009 - 24 Kasım 2015 arası Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı ve nihayet 24 Kasım 2015 - 9 Temmuz 2018 arası Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcılığı görevlerini yaptı. Mehmet Şimşek’in neden tekrar “kurtarıcı” rolüne “soyundurulduğunu” anlamak için yazımızı soru ve yanıtlarla devam ettirelim.
Soru: Daha önce, tabir-i caizse, kapı dışarı edilen Mehmet Şimşek’i tekrar “kurtarıcı” yaptıran iktisadi koşullar nelerdir?
Yanıt: Türkiye ekonomisi ağır bir bunalımdan geçmektedir. Her ne kadar muhalefet bu durumu seçim meydanlarında dillendiremediyse de, görünen köy kılavuz istemez. Çok ciddi yapısal sorunlarımız var. Cari açık almış başını gidiyor. Cari açığa bir de bütçe açıkları eklenmiştir. 2023 yılı Mart ayı itibarıyla yıllıklandırılmış cari işlemler açığı 54,2 milyar dolar, ilk dört aylık bütçe açığı ise 382 milyar TL olmuştur. 2023’ün ilk dört ayında enflasyon bir türlü düşmüyor, düşürülemiyor. 2022 sonu itibarıyla geri nasıl ödeneceği hesap edilmeden alınmış 459 milyar 30 milyon dolar toplam dış borcumuz ile bir yıl içerisinde “çevrilmesi” gereken en az 250 milyar dolarlık (203 milyar 330 milyon dolarlık “Kalan Vadeye Göre Kısa Vadeli Dış Borç Stoku” artı yaklaşık 54 milyarlık cari açık) vardır. Net rezervler negatife düşmüştür. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre brüt rezervler 26 Mayıs haftasında 98,5 milyar, net rezervler ise eksi 4,4 milyar dolardır. Swap hariç net ise eksi 60,5 milyar dolar olmuştur. Büyüdüğü söylenen ekonomi aş ve iş yaratamamaktadır. En son açıklanan 2023 ilk çeyrek büyümesi (yüzde 4,0), Türkiye’nin potansiyel büyümesinin (yüzde 4,8) altındadır. Yoksulluk almış başını gitmektedir. Seçim öncesi ücret ve maaş artışları ile emekçinin payında azıcık artış olmasına rağmen emekçilerin milli gelirden aldığı pay düşüktür. Merkezi yönetim borç stoku 30 Nisan 2023 tarihi itibarıyla 4.588,1 milyar TL’dir. Ama kötü olan bu borç stokunun büyük bir kısmının döviz cinsi borçlardan oluşmasıdır. Borç stokunun 1.736,7 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 2.851,4 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır. Türkiye net girdi ithalatçısı bir ülke iken, şimdilerde girdi ihracatçısı konumuna indirgenmiştir. En büyük ihracatçı sektörümüz olan imalat sanayimiz ithal etmeden üretim yapamaz durumdadır.
Soru: Peki bu tablo ortada iken Mehmet Şimşek’ten istenen ne?
Yanıt: Mehmet Şimşek’ten istenen ne yapıp edip tefeci parasını (siz sıcak para diye anlayın) Türkiye’ye tekrar çekmek. Bu sayede 9 ay sonra yapılacak yerel yönetim seçimlerine kadar kur üzerinde oluşacak baskıyı bir nebze hafifletmek. Çünkü Mehmet Şimşek’in gerçek kerameti buradadır: Dünyada tefeci parasını yönetme konusunda beceri sahibi ilk üç kişiden biridir. Sıcak paraya, cari açığa ve dolayısıyla da borca dayalı “suni” ekonomi yaratma konusunda mahirdir. Zaten bunu geçmiş bakanlık dönemlerinde dünya aleme kanıtlamış bir kişidir. İzleyen tablo Mehmet Şimşek’in geçmiş bakanlık dönemlerinde Türkiye’de sermaye hareketlerini özetlemektedir.
Tablodan görüldüğü gibi Mehmet Şimşek dönemi, Türkiye’ye her türlü yabancı sermayenin, ama özellikle, sıcak paranın aktığı bir dönem. AKP döneminde giren yabancı sermayenin neredeyse yüzde 73’ü onun döneminde gelmiş. Ayrıca onun döneminde portföy yatırımlarının payı yaklaşık yüzde 30 iken tüm AKP döneminde aynı oran yüzde 25 düzeyindedir. Bu nedenle tablodan çıkarılması gereken kıssadan hisse şu: Mehmet Şimşek finans kapital, özellikle Londra tefecileri, ile AKP iktidarının arasını yeniden yapmak amacıyla göreve getirilmiştir.
Şimşek’in gelişi ile geçici bir süre “nas” rafa kalkabilir, ortodoks iktisat politikalarına yeniden dönüş yapılabilir. Yani “düşük faiz-yüksek kur” yerine, “yüksek faiz-düşük kur” politikalarına geri dönüş yapılabilir. Çünkü tefeci parası sermaye kazancı yaşamayacağı ülkeye gitmez. Onlar için sadece yüksek nispi getiri yetmez ayrıca sermaye kazancı olup olmadığına da bakar. Yani parasını getirdiği zamanda yüksek kur, götürürken düşük kur ister. Unutmayalım ki “Nas’a” kadar da bu politikalar uygulanmaktaydı. Sizin anlayacağınız Mehmet Şimşek ile “Aynı Hamam Aynı Tas” neoliberal politikalar devam edecektir. Gelir dağılımı daha da bozulacak, yoksulluk daha da artacak; ama itibardan ve sermaye yanlısı tefeci politikalarından ödün verilmeyecektir. Belki Mehmet Şimşek’in gelişi ile düşme olasılığı olan ülke risk primi (CDS) ile yeniden dış borçlanmanın önü açılacak, “Al Gülüm Ver Gülüm” politikalarla Türkiye’nin “bekası” sağlanacaktır!..