Önce Sırbistan’a gidelim. Sırbistan Cumhurbaşkanı’nın daha belediye başkanı olduğu dönemde ülkenin en büyük projesi olarak tanıttığı, tamamen topluma, mimarlık ilkelerine karşı ama tek amacı rant olan “Belgrad Waterfront, Belgrad Kordonboyu Projesi”. Kıvanç Eliaçık köşe yazısında çok çarpıcı örnekler veriyor.
İki işçi yirmi ikinci kattan düşüp ölüyor, ambulans çağrılmadan önce tüm çalışanlara paydos veriliyor, işçiler iş güvenliği önlemi alınmadan çalıştırılıyor, derme çatma iskelelerde, işçilerin sağından solundan beton parçaları, kiremitler, kalaslar düşüyor, işçiler fazla mesai yapıyor, işi bitirmeleri için sürekli zorlama oluyor, işçiler en basit tuvalet ihtiyaçlarını bile göremiyor, göçmen işçi çalıştırılıyor ve bu işçiler maaşlarını düzenli alamıyor… İşte mega proje!
Şimdi de Brezilya’ya gidelim, dünya kupası öncesinde Brezilya'da, stat inşaatlarında 9 ve stat yapımı bahane edilerek yerinden yurdundan edilen, anlamsız inşaatlara değil eğitim ve sağlığı kaynak ayrılmasını isteyen binlerce insanın yaptığı gösteriler esnasında 1 kameraman hayatını kaybetmişti.
Amazonas eyaletinin başkenti Manaus şehrindeki Amazonia Arena'da 6 işçi, Sao Paulo'daki Sao Paulo Arena'da 2 işçi inşaat çalışmaları esnasında yaşamını yitirmiş, Başkent Brasilia'da ise 2012'de Nacional Stadı'nın yapımı sırasında bir işçi hayatını kaybetmişti. Yine hatırlayalım, iki yüzlü FIFA yetkilileri başsağlığı diler, FIFA ve Brezilya'nın dünya kupası organizasyon komitesi LOC, yaptığı ortak açıklamada, "İşçi güvenliği bizim için en öncelikli konudur" diye demeçler verirken işin boyutu farklıydı.
Zira FIFA, daha önce birçok kez stadyum inşaatlarının gecikmesine dair Brezilya'yı uyarmış ve son tarih olarak 31 Aralık'ı vermişti. Aşırı hızlandırılmış inşaat projesi bu ölümlere yol açtı. 170 bin kişinin evinden çıkarıldı, elektriği suyu olmayan kulübelere yerleştirildi ve 10 iş cinayetinin yaşandı. İşte mega proje!
Yolumuzu Katar’a çevirelim şimdi de. Katar hükümeti tarafından oluşturulan komisyon 2011-2014 yılları arasında 1800 göçmen işçinin öldüğünü saptamış, bu şekilde sürerse 2022 yılında Katar’da gerçekleştirilecek Dünya Kupası’na kadar 7000 işçinin daha öleceği tahmin ediliyor Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu tarafından.
Katar'da çalışan çoğu Nepalli işçinin kalp krizi ve iş kazaları nedeniyle yaşamını yitirdiği konuşuluyor. Nepalli işçiler maaşlarını aylarca alamıyor, aşırı sıcakta, uzun çalışma saatleri (haftada 70 saati geçiyor) ve iş cinayetlerinde bu uzun ve yorucu çalışma saatlerinin büyük payı var. İşte mega proje!
Geçmişe baktığımızda Atatürk Barajı İnşaatı’nda 23 işçi ölmüş,
3. Köprü inşaatında 8 işçi ölmüş,
3. Havalimanı inşaatında ise şu ana kadar 39 işçi ölmüş… Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Marmaray’da ise kaç işçi yaşamını yitirdi net bir bilgimiz yok… İşte mega projeler
Mega proje dediğimiz şey nedir?
“Siyasetçiler ve Mega Projeler Üzerine” başlıklı sunumunda İlhan Tekeli pek çok tanım veriyor mega projelere ilişkin:
“Mega proje denildiğinde öncelikle, büyük ölçekte bir yatırımdan söz edilmektedir. İkinci olarak toplum üzerinde, çevre üzerinde ve devlet bütçesinde büyük etkiler/değişiklikler yapacağı için önemli ölçüde halkın ilgisini çekmesi üzerinde durulmaktadır. Üzerinde uzlaşılan üçüncü boyut, fiziki varlığıyla ve yer aldığı yörenin halkın yaşamındaki etkileriyle kamusal bir varlık olarak yer almasıdır.
…
Mega projeleri tanımlama çalışmaları sırasında üzerinde durulan niteliklerden birincisi büyüklük iken, ikincisinin çekicilik üzerinde yoğunlaştığı söylenebilir. Mimar İsa ve İsmail Efendi’lerin Tac Mahal’i ve Frank Gerry’nin Bilbao Müzesi’ni mega proje haline getiren büyüklükleri değil çekicilikleridir. Büyüklüğün gerisinde teknolojik bilgi ve örgütlenme becerisi bulunurken, çekiciliğin gerisinde ise tasarım becerisi ön plana çıkmaktadır.”
Kuşkusuz kaç milyar dolara mal olduğu, yaşamı nasıl etkilediği, ulusal veya uluslararası büyük etkinliklere ev sahipliği yaptığı gibi hususlar da eklenmeli. Mega projelerde Tekeli’nin altını çizdiği bazı hususlar önemli, teknolojik gelişmenin mega proje oluşturmak için sürekli baskı yaptığı, bu gelişmenin emeğin verimliliğini artırmak için özel olarak kışkırtıldıldığı, böyle bir durumun mega projelerin doğması için sürekli bir baskı yarattığından söz eder.
Bir diğer önemli nokta ise, bu projelerin yeni bilgiye ve teknolojiye dayandırılması sonucu yüksek riskler taşımasıdır. Bu risklerin en önemlilerinden birisi de bu yazının konusu olan işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin risklerdir.
Cihan Uzunçarşılı Baysal ise iktidarların siyasal tutumlarının desteklenmesi için gerekli ideolojileri üreten bir camianın altını çiziyor:
“Kimi akademisyenler, entellektüeller, basın mensupları, uzmanlar, hatırı sayılan şahsiyetlerin oluşturduğu bu camia, mega projelerin ardındaki gerçek niyetleri, çevresel ve toplumsal yıkımları, önemli riskleri, teknokratik , uzman bir dil vasıtasıyla gözlerden kaçırarak; büyüme/ gelişme odaklı bir söylemle ve her kesimin yarar sağlayacağı bir kamu yararı miti çevresinde rıza inşa eder. Burada sıklıkla başvurulan bir araç da şanlı geçmişe atıfla, büyük devlet / güçlü millet imajını yeniden üretmektir. Bunun için, nicelik niteliğin önüne geçirilir; mega peojelerin başına getirilen ’’en…. ‘’ sıfatları sayesinde milli gurur okşanır. Ancak ne yazık ki bu ‘’en…’’ lerin bedelini doğa, çevre ve canlılar ödeyecektir!”
Baysal’ın ve bazı yazarların referans gösterdikleri ilginç bir kitap var, yazarları Bent Flyvbjerg, Nils Bruzelius ve Werner Rothengatter. Bu kitapta, son 50 yılın mega projelerinin dökümünü çıkartmışlar ‘’Dev Projeler ve Risk: Hırsın Anatomisi” (Megaprojects and Risk: An Anatomy of Ambition). İnceledikleri 10 dev projenin 9’unda dört tespitin tekrarlandığını belirtiyorlar:
- Azımsanmış maliyetler
- Büyütülen gelirler
- Küçümsenen çevresel ve insani etki
- Abartılan bir iktisadi gelişim beklentisi
Mustafa Sönmez ise Mimarist dergisindeki konuyla ilgili yazısında 6 temel başlıktan söz ediyor
-Denetim Dışılık
-Makro Politikalardan Kopukluk
-Kamu Maliyesine Yükler
-Kayırmacı Ortak Seçimleri
-Finansmanda Sorunlar
-Çevre Tahripkârlığı, Arsa Spekülasyonu
Tüm bu söylenenler arasında işin insanı etkisi de tartışılıyor, ama daha çok yerinden yurdundan etme ve kent yaşamını etkilemesi bağlamında. Ben tüm bu başlıklara bir yeni başlak daha ekliyorum “Çok sayıda iş cinayeti ve bunun kanıksanması”!
Bu projeler o kadar “büyük” ki ve o kadar “zorunlu”, “gerekli” ve “ülkeyi şaha kaldıracak” projeler ki, neredeyse bir savaştan söz edilir gibi. Burada yaşamını yitirenler kimi zaman bu büyük “kazanımlar”ın yanında küçük bir ayrıntı, kimi zaman ise “şehit” olarak nitelendirilebiliyor. Bu projelerin “milli menfaatler” için yapıldığı, buna karşı çıkmanın, bu projeleri geciktirmenin, bu projelere laf söylemenin neredeyse suç olduğu bir atmosfer yaratılıyor. Bu söylediklerimiz Türkiye için değil, “mega proje” ideolojisinin kamuoyuna dayatıldığı her yerde yaşanıyor, yaşatılıyor.
Mega projelerdeki iş cinayetlerinin de bazı temel nedenleri ve özellikleri var. Birincisi, bu projeler hızla başlamak ve kısa sürede kendisini topluma “göstermek” zorunda. Bunun benim gibi inşaat proje yönetimi alanında uzman birisi için anlamı şu; projenin ilk evrelerinde yoğunlaştırılan bir çalışma, ki inşaat projelerinin ilk evreleri genellikle kazı, dolgu ve hafriyat işleridir, bu yoğunlaştırma ve üretim zorlaması ile iş cinayetlerinin bu evrelerde artması.
İkincisi ise, bu projelerin söz verilen sürede tamamlanma “zorunluluğu”. Çünkü burada siyasal ve ideolojik bir hedef ve başarı söz konusu, özellikle de belli tarihsel anlamlı günlerle de çakışmak suretiyle bu sözler, hedefler yerine getirilmek zorunda. Bu da özellikle projelerin son evrelerinde (ki bu evrelerde daha fazla iş kaleminin, daha fazla işçinin, daha fazla taşeronun/alt yüklenicinin olduğu dönemdir) yine yoğun çalışma/üretim zorlamasının kendisini göstermesini beraberinde getiriyor.
Örnek olsun, 3. Havalimanı projesinde özellikle projenin başlarında, sürekli olarak yaşanan kamyon “kazaları” bunun net bir sonucu. Daha yolları, sinyalizasyon sistemi yapılmamış, sağlam olmayan zeminde çalışan sayısız ağır tonajlı iş makinası ve kamyonun hızla, güvenliksiz bir şekilde seyretmesi bu ölümlerin temel nedenleri arasında. Projenin yapım sürecinde, özellikle de son bir yıl içinde işin yoğunlaştırılması ve çalışma sürelerinin uzaması, sürekli işçi rotasyonu ile iş ekiplerinin işe ve birbirlerine alışmasının zaman alması, iş güvenliğinin göz ardı edilmesiyle birleşince iş cinayetleri kaçınılmaz hale geldi ve gelmeye devam ediyor, sayılar da bunu doğruluyor.
Kapitalizm, mega projeler olmadan yapamıyor. Dünyanın dört bir yanında kullanılmayan stadyumlar, üzerinden araç geçmeyen devasa otoyollar, köprüler, viyadükler, kapasitesinin çok küçük bir kısmı kullanılan havaalanları, alışveriş merkezleri ve her türden tesisler bulunuyor. Hepsinin ortak özelliği topluma ait olan kaynakları kullanarak doğaya, topluma ve onları üreten yapan işçiye düşman olmaları…
Kaynaklar
http://gazetekarinca.com/2018/11/mega-projede-isci-olumleri-yolsuzluk-ve-zorbalik-kivanc-eliacik/
https://ilerihaber.org/yazar/rio-2016-olimpiyatlarinda-is-cinayetleri-tarihin-tekerruru-57995.html
https://ilerihaber.org/yazar/katar-bir-isci-cehennemi-72763.html
http://www.mimarist.org/wp-content/uploads/yayinlar/mimarist/pdf/58.pdf
http://everywheretaksim.net/tr/ozgur-universite-oyunbozanlik-vakti-ulus-atayurt/
http://www.academia.edu/32529143/Mega_Projeler_ve_%C4%B0stanbul
http://www.ekoyapidergisi.org/2375-kimin-icin-bu-mega-projeler.html