Manşet enflasyonu bırak, halkın enflasyonuna bak!..

Manşet enflasyonun düşme eğilimine girmesi, geniş halk kesimleri için hayat pahalılığının bittiği, biteceği anlamına gelmez; ne yazık ki halkın enflasyonu artmaya devam ediyor.

Beklendiği gibi baz etkisiyle Kasım 2022 tüketici (manşet) ve üretici enflasyonlarında düşme başladı ve tüketici enflasyonu yıllık yüzde 83,39, üretici enflasyonu ise 136,02 oldu.[1] Aynı enflasyonlar, bir önceki ayda sırasıyla yüzde 85,51 ve yüzde 157,61 idi. Benzer baz etkileri, Aralık 2022 ile Ocak 2023’te de etkisini gösterecek; böylelikle yıllık enflasyon oranlarında düşme devam edecektir. Tabii ki büyük ölçüde baz etkisine bağlı bu düşme, enflasyonu azdıran etkenlerin aynı kalacağı -en azından- çok fazla artmayacağı varsayımıyla gerçekleşecektir. Yani; kur üç aşağı beş yukarı sabitlenecek, kamu zamları yapılmayacak, emtia fiyatları artmayacak, Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik riskleri artıran çatışmalar olmayacak, seçime giderken yapılacak asgari ücret, maaş ve ücret zamları enflasyon üzerinde baskı yaratacak şekilde olmayacak gibi. Bu arada belirtmek gerekir ki, baz etkisinden kaynaklı olarak enflasyon oranları düşse bile bu, fiyatların düştüğü anlamına gelmez; sadece fiyatların artış hızı yavaşlamaktadır. Öte yandan üretici ve tüketici enflasyonlarında görülen bu baz etkisi kaynaklı düşüşler, ne yazık ki halkın enflasyonunda görülmedi. Halkın enflasyonu üç haneli rakamlara ulaşarak yüzde 102,55 oldu.

Halkın enflasyonu artıyor:

Her ne kadar baz etkisiyle üretici ve tüketici enflasyonlarında düşme olsa da, halkın enflasyonu (gıda enflasyonu) artmaya devam ediyor. İzleyen grafikte tüketici enflasyonu, halkın enflasyonu ile bu iki enflasyon arasındaki farkın 2004 sonrası gelişimi yer almaktadır.

Hem tüketici hem de halkın enflasyonunda pandemi ile başlayan artış, hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmayan, sadece ve sadece finans-kapitale “yarenlik etmek” ve karşılığında da hazinenin borçlanma taleplerini ve dolayısıyla seçimi finanse etmelerini sağlamak amacıyla düşürtülen politika faizleri ile iyice hızlanmıştır. 2022 ile birlikte halkın enflasyonu, manşet enflasyona göre daha hızlı artmaya başladı ve Kasım 2022’de, 2004’ten bu yana zirvesini gördü. Üstelik; pandemi ile birlikte başlayan halkın enflasyonu ile manşet enflasyon arasındaki halkın enflasyonu lehine artan fark, Nisan 2021 hariç, devam etmektedir.

Bilindiği gibi TÜİK’in hesapladığı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) sepetinde gıda harcamalarının  payı yüzde 25,32’dir. Oysa işçi-memur-emekli gibi toplumun geniş bir kesiminin gıda harcamalarının toplam harcamaları içerisindeki payı TÜİK’in belirlediği oranın belki de neredeyse iki katıdır. Bu nedenle gerçekte bu kesimlerin tüketici enflasyonu, geçinme endeksi, açıklanan manşet enflasyonun çok ama çok üzerindedir. Kısacası bu kesimler, gelirleri enflasyon oranlarının çok altında arttığı için, sürekli olarak hayat pahalılığı ile yüz yüze kalmakta; her geçen gün daha da yoksullaşmaktadırlar. Üstelik yılda iki kez yapılan ücret ve maaş düzenlemelerinde, bu kesimlerin enflasyon oranları hiçbir zaman göz önüne alınmamaktadır.

Halkın enflasyonunda OECD lideriyiz:

İzleyen iki grafikte Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkelerde[2] sırasıyla Ekim ve Kasım 2022 halkın enflasyonları yer almaktadır.

Grafiklerden de görüldüğü gibi, “maşallah” Türkiye; halkın enflasyonunda OECD lideri konumunda. Bu liderliği de öyle kısa zamanda kimseye kaptıracağa benzemiyor. Bizi izleyen ülke ise “meşhur” Orban’ın Macaristan’ı! Benim anlamadığım, her şeyin büyüğünü, uzununu, yükseğini yapmakla övünen iktidarın; neden bu enflasyon liderliği ile övün(e)mediğidir! Övünmek bir yana, halkın enflasyonundaki artışı, OECD liderliğini, dış güçlere bağlayamadıkları için; şimdi sorumlu iç güçler aramaya başladılar. TÜİK ve iktidar en kısa zamanda sorumlu iç güç ya da güçleri bularak seçim öncesi halkın enflasyonunda da bir düşme eğilimi yaratmaya çalışacaktır. Oysa sorumlu iç güçleri bulmak çok zor değil. En başta Dünya Bankası, IMF gibi ABD emperyalizminin iki kurumunun dayatmalarına boyun eğerek 1980’den beri tarımı ve köylüyü yok sayanlardır. İnşaatla bir an önce kalkınacağım diyerek doğayı, tarım alanlarını yok eden, tarım kesimini yerinden yurdundan edenlerdir. Türkiye’yi 20 yılda büyük bir tarım ürünleri ithalatçısı ülke konumuna indirgeyenlerdir. Ama gelin görün ki: Ülkeyi yönetenlerin oy deposu da bu kesimlerdir. Manşet enflasyonun düşme eğilimine girmesi, geniş halk kesimleri için hayat pahalılığının bittiği, biteceği anlamına gelmez; ne yazık ki halkın enflasyonu artmaya devam ediyor.


[1] OECD’nin 2021 yılı itibarı ile 38 üyesi vardır. Türkiye, ABD, Fransa, Kanada, Avusturya, İngiltere, Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda, İsveç, İspanya, Portekiz, Norveç, İzlanda, İsviçre, Danimarka, Yunanistan, İrlanda ve Lüksemburg OECD’nin kurucu üyeleri iken; Japonya, Güney Kore, Finlandiya, İsrail, Letonya, Kolombiya, Litvanya, Avustralya, Estonya, Yeni Zelanda, Çekya, Macaristan, Slovenya, Polonya, Kosta Rika, Şili, Slovakya ve Meksika OECD’ye daha sonra katılmıştır.

[2] Baz etkisi, bir önceki yılın aynı ayındaki enflasyonla ilgilidir. Eğer enflasyon oranı bir önceki yılın aynı ayında çok yüksekse, fiyat endeksindeki daha küçük bir artış aritmetik olarak düşük bir enflasyon oranı verecektir. Bu nedenle baz etkisi, birbirini izleyen iki yılın aynı ayları esas alınarak yıllık yüzde değişim hesaplanırken değişime referans alınan ayda (bir önceki yılın aynı ayı) normalden önemli ölçüde düşük veya yüksek bir gerçekleşme olması durumunda bu yılın aynı ayına yansıyan etkiyi ifade etmektedir. Örneğin Kasım 2022 yıllık enflasyonu hesaplanırken, Kasım 2022 tüketici fiyat endeksinin Kasım 2021 tüketici fiyat endeksine göre yüzde değişimi alınmaktadır. Kasım 2021 tüketici fiyat endeksi normal ortalamalara göre çok yüksek bir oranda arttığı için, Kasım 2022 yıllık enflasyonunu azaltan bir baz etkisi görülmüştür.