Lokumcu Davası ve bölge basını

Devletin güvenlik güçlerinin ve azmettiricilerinin yargılandığı böyle bir davaya yerel basını kendince çok güçlü olan Trabzon basını ilgi göstermedi.

Bir ülkenin demokrasisinin ve o ülkedeki özgürlüklerin sınırının ne kadar geniş olduğunun parametrelerinden biri de kitle iletişim araçları, yani medya dediğimiz olgudur. Ne yazık ki bizde medya, parametre ve medya olmaktan çıkalı çok oldu. ‘Üç maymunu’ oynayan bir garip parametrik ‘şebekle’ karşı karşıyayız açıkçası.

Medya kuruluşlarının bağımsızlığı, ülkenin demokrasisi ve yönetim şekli hakkında bize o ülke hakkında ilk bilgileri verir.  Basın özgür ise yurttaşların doğru haber alma özgürlüğü sağlanmış olur. Yurttaşlar özgür olmayınca basın da özgür olamıyor. Ya da tam tersi. Tavuk ve yumurta ikilemi bir türlü aşılamıyor.

Türkiye’de medyanın her zaman siyasi iktidar ile karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğunu biliyoruz. Özellikle son 20 yılda AKP-Saray Reimi’nin iktidar olduğu bu yıllarda, iktidarının varlığının sürdürülebilir olması için basına ‘ayar verilmesi’ gerekliliğini ilk icraatlarından biri olarak yapmıştır. Basın ‘yavru kurt’ olarak atılmaya hazır hale getirilmiştir.

AKP iktidarının ilk yıllarında ‘FETÖ’ ile yürüttükleri ikili iktidar döneminde bu alan şimdi ‘terör örgütü’ ilan edilen cemaate emanet edilmişti. Bu güç kullanılarak yurtta, vesayet rejimini kaldırma söylemiyle çeşitli kumpaslarla operasyonlar düzenlendi. (Ergenekon, Balyoz vb.)

İktidar partisi AKP, basın üzerinde siyasi baskı yoluyla tahakküm kurmuş, siyasi iltimas ve ekonomik kayırma pratikleri yoluyla kendisine tarafgir bir medya oluşturmayı başarmıştır. Basın dönüşüm zinciri böylelikle tamamlanmıştır.

Devlet baskısından duyulan korku, bağımsız bir gazetecilik pratiğinin bulunmayışı ve devletin mali desteğine bağımlılık, medyanın kendisini siyasi iktidarın yanında konumlandırmasına neden olmuştur. Siyasi iktidara bu bile yetmemiş medya kuruluşlarını devlet destekli kredilerle kendi yanında saf tutmuş yandaşlarına teslim etmiştir.

Görece bağımsız gibi görünen medya, bu el değiştirme ile iktidar medyası haline gelerek, iktidarın sesi olmuştur. Artık ülkede doğru haber alabilecek neredeyse medya kuruluşu kalmamıştır. Var olan birkaç TV ve gazete de bütün baskılara rağmen, yüksek para cezaları, ekran karartma, reklamlardan pay alamama gibi durumlara rağmen direnmeye devam ediyorlar. RTÜK de bu kuruluşların başında ‘gardiyanlık’ görevi yapıyor.

Ulusal basında yaşanan bu değişim aynı zamanlama ile yerel basına da yansıdı. Zor şartlarda yerellerde çıkan gazeteler, iktidarın teslim alma politikalarına yenildi. Kimi tamamen iktisadi nedenlerle böyle bir çizgiye kayarken kimileri de bölgedeki siyasi iktidarın temsilcilerine, AKP’ye yakın iş insanlarına satıldı. Böylelikle yerellerdeki gazetelerde susturulmuş oldu.

Bu yerelliklerden biri de Trabzon’dur. 6-7 Ocak 2022 tarihlerinde Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde Hopa olaylarında kimyasal biber gazından hayatını kaybeden doğa dostu, yaşam alanı savunucusu Metin Lokumcu' nun mahkemesi vardı.

Devletin güvenlik güçlerinin ve azmettiricilerinin yargılandığı böyle bir davaya yerel basını kendince çok güçlü olan Trabzon basını ilgi göstermedi.

Halbuki gazetecilik mantığına göre düşündüğünüzde ilk sayfada manşetten yapılacak bir haberdi.  Çünkü bir şekilde bu ilde devlet yargılanıyordu.

Bütün geçimini iktidar partisi ve Trabzonspor üzerinden sağlayan bu gazetelerin hepsi sınıfta kalmıştır.

AKP teşkilatlarında vakit geçiren bu gazetelerin sahipleri, yazarları, yöneticilerinin tek derdi ‘dönemin iktidarından nasıl beslenebiliriz’in ötesine geçmemektedir. Besin dönüşüm zinciri, basın dönüşüm zincirine dönmüştür.

Aralarında sokağa çıktıklarında kendilerini, solcu, demokrat, sosyal demokrat diye de tanımlayanlar da var bu arada.

Trabzon basınının halkla tek temas kurduğu nokta Trabzonspor’dur. Başka hiçbir konuda yerellikle bir temasları yoktur. Kendilerine ait üstenci bir bakışla halkla aralarına mesafe koyan bu kişiler, sosyal yaşamlarında da dar alanda kısa paslaşmalarla durumu idare ediyorlar.

Polislerin yargılandığı davada sanıkların “Emri kaymakam verdi” söylemlerine bile kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapayarak üç maymunu oynadılar. Yargılanan devlet nezdinde AKP-Saray Rejimi idi. Ve bunu görmek demek hepsinin ekmeğinden olması demekti.

Her yerde olduğu gibi Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’ni de dizayn eden AKP’nin kadrolarıdır. Yıllardır Trabzon’da gazetecilik yapan duayen isimler bırakın yönetime girmeyi, neredeyse basından tasfiye edildi.

Yine de bölgede kıyıda köşede kalmış hala bağımsız bir şekilde mesleğini yapmaya çalışan veya bunun için sosyal medyayı günlük haber sitesi gibi kullanıp bölgeden ses olmaya çalışan gazeteci arkadaşlarının hakkını teslim ederek yazıyı bitirelim.

Yeniden basının özgür olduğu, kalemini halkı için kullanan basın mensuplarının olduğu günlerin yaşanacağı bir ülke dileğiyle. Kalandar’ınız kutlu olsun.