Lodosta motokurye olmak!

Her türden doğa olayının “felaket” olarak nitelendirildiği düzensizliğin, denetimsizliğin ve emek sömürüsünün olağanlaştığı bir ülkede, lodos, yağmur çamur demeden tabii ki birileri hizmet verecek ve bizleri memnun edecek(!)

Sıcacık veya doğal gaz yakmaya kıyamadığımız için serin evimizde, en azından yağmurdan ve lodostan uzak rahat rahat oturuyoruz. Valilik’ten de mesaj geliyor, 30 Kasım tarihi şiddetli lodos yüzünden eğitime bir gün ara veriliyor. İnanılmaz bir yağmur var dışarıda, dışarıya çıkmanız mümkün değil, yarın okula da gitmeyecek çocuğunuz, trafik de yoğundu eve geç geldiniz, bir keyif yemeği iyi olur değil mi? Pizza mı söylesek, kebap mı, nereden söylesek acaba? Acaba…

“Muhtemelen böyle bir gündü, 18 Ağustos 2019. Dürüm söylemişti yağmurda evinden çıkamayanlar ve onlara dürümü getirmek için motora atlayanın kim olduğunu da muhtemelen merak etmemişlerdi. O motora 16 yaşında, ehliyeti olmayan, bir çocuk işçi bindi. Yoğun yağış altında siparişi teslim etmek için yola çıktı ve bir dolmuşun çarpması sonucu TIR’ın altında kalarak öldü veya öldürüldü! Pek çok haber sitesinde ve gazetelerde ölen kişinin Burak Demir ve yaşının 18 olduğu yazdı. Ama Burak 16 yaşındaydı…”

Her türden doğa olayının “felaket” olarak nitelendirildiği düzensizliğin, denetimsizliğin ve emek sömürüsünün olağanlaştığı bir ülkede, lodos, yağmur çamur demeden tabii ki birileri hizmet verecek ve bizleri memnun edecek(!) Daha fazla satış yapmak için en önemli sözcükler müşteri memnuniyeti. Kar, yağmur, çamur, fırtına, aşırı sıcak, yoğun trafik bizi ilgilendirmiyor, istediğimizi sipariş edivermek, hemen elimize alıvermek istiyoruz. Ortada aslında bir “arzu sanayii” var, tüketim arzularını tatmin etmek isteyen yüz milyonlar, yağmurlu havada kapısında pizza görünce mutlu olan insancıklar.

“Pandeminin “resmen” başladığı Mart ayından beri 160 motokurye yaşamını yitirmiş. Adana Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Yalçın Parmak açıklıyor. 160’ın üzerinde motokuryenin yoğunluktan ve yorgunluktan dolayı kaza yaptığını ve yaşamlarını yitirdiklerini söylüyor. 2019 yılında ise 200’e yakın motokurye yaşamını yitirmiş, 250 motokurye de yaralanmış. Yine geçtiğimiz yıl motosikletli kurye sayısının 982 bin olduğu belirtilirken, bugün bu sayının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç değil. Her yüz trafik kazasının üçte birinden fazlasının motosiklet kazası veya motosikletlerin de yer aldığı kaza olduğu düşünüldüğünde ne kadar tehlikeli bir iş olduğunu, hele ki yetişme telaşıyla birlikte düşünüldüğünde, anlamamak mümkün değil. Ama bu işin tehlike sınıfına baktığımızda ise nedense “çok tehlikeli” sınıfta hala değerlendirilmediğini görüyoruz. Tehlike Sınıfı Tebliği içinde 53 Kodlu, “Posta ve Kurye Faaliyetleri” altında 53.20.08 koduyla Gıda, mobilya vb. satın alınan şeylere ilişkin evlere dağıtım faaliyetleri (şehir içi yük taşımacılığı ve evden eve nakliyat vb. hariç) tanımı yapılmış ve tehlike sınıfı “çok tehlikeli” değil “tehlikeli” olarak tanımlanmış! 53.20.09 altındaki kurye faaliyetleri az tehlikeli, 53.20.10 altındakiler de yalnızca tehlikeli olarak tanımlanmış. “

Amaç satmak, daha fazla satmak, satmak için her yolu denemek. Cep telefonunuzdan istediğinizi, belki de istediğiniz süre zarfında satın alabiliyorsunuz, teknoloji, internet, büyük veri, bulut teknolojisi, yapay zeka … Canımız gecenin bir vakti dürüm istiyor geliyor, Kara Cuma kampanyası’ndan tablet alıyorsunuz, iki gün içinde elinizde, ıslak imzalı bir evrak bir saat içinde şehrin öte yakasına yetiştirilmek zorunda hemen kuryeniz hazır, kahveyi bile dışarıdan söylüyor keyfini sürüyorsunuz. Daha fazla satış yapmak için en önemli sözcükler müşteri memnuniyeti/arzuları tatmin etmek. İşte bu arzu ekonomisi internetten satış yapan onlarca şirketin giderek global marka olmasını da beraberinde getiriyor, özellikle pandemiyle birlikte. Çoğu kez çalıştırdıklarına köle muamelesi yapan veya onları “freelancer” olarak görüp “işçi-işveren” ilişkilerinin bağlayıcılığından kaçan onlarca firma giderek daha fazla öne çıkıyor.

Oysa moto kuryeler hem tam gözümüzün önünde hem de hiç görmediğimiz emekçiler. Ama giderek daha görünür hale geliyorlar. Üç hafta önce Almanya’da büyük bir yürüyüş gerçekleştiren “Gorillas” kuryeleri, 4 gün önce kontak kapatarak Bağcılar’da bir araya gelen 100 Trendyol kuryesi ve pek çok yerde, kimi zaman da sosyal medyada giderek örgütleniyor motokuryeler. Hakları için değil yalnızca, yaşamak, ölmemek için de direniyorlar. Talepler tüm dünyada ortak, hemen hemen aynı “verilen primlerin azaltılması”, “yoğun saatlerde sipariş dayatması”, “siparişin her koşulda en kısa sürede yerine ulaşması”…

Konuyla ilgili yapılan bir çalışmada da zaten motokuryelerin bu talepleri ve sorunları gündeme gelmişti. Söz konusu çalışmada mülakat yapılan motokuryelerin anlattıkları, aslında onların neden öldüklerinin de ipuçlarını veriyor bize:

Bakımı yapılmayan, lastikleri yenilenmeyen motosikletler,

Sipariş yetiştirme telaşı (yemek soğumayacak, pizza tam 30 dkda gidecek, yoksa maaştan kesilecek),

Yoğun iş temposu ve yorgunluk,

Olumsuz hava koşullarında çalışma,

Kasksız, eldivensiz çalışma,

Ehliyetsiz işçi çalıştırma,

Çocuk işçilik (Burak Demir 16 yaşındaydı!)

Tüm bu sorunlara karşı üzülüyor, sinirleniyor, kinleniyorsunuz. Ama sonra bir anda iki metrobüs şoförünün, dört motosikletliyi (biri motokurye) Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken lodoston etkilenmemeleri için aralarına aldıkları videoyu görüyor ve yine umutlanıyor, dayanışma yaşatır diye bağırmak istiyorsunuz!


Kaynaklar

https://ilerihaber.org/yazar/siparis-vermeden-once-moto-kuryeleri-dusunmeye-ne-dersiniz-103314.html

https://portal.myk.gov.tr/index.php?option=com_meslek_std_taslak&view=taslak_listesi_yeni&msd=2

ÖZDEMİR, A. Tüketim Toplumunda Müşteri Memnuniyeti ve Çalışanların İş Güvenliği: Moto-Kuryeler Üzerine Bir Alan Araştırması.  Sakarya Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Seçme Yazılar, 249

https://www.aa.com.tr/tr/zorlu-meslekler/iki-teker-bir-can/1193449