Dünkü yazımızda Makedonya sorununun tarihsel köklerine değinmiştik. Özetlememiz gerekirse söylenecek olan şey kısaca şudur: Makedonya sorunu kesinlikle tarihi verilere dayanarak çözülebilecek bir gerçeklik değildir. Balkan coğrafyasında tarihe referans vererek tasarlayacağınız her türlü çözüm, sorunu daha da karmaşık hale getirecektir.
Geçtiğimiz hafta Makedonya’nın isminin “Kuzey Makedonya” olarak değiştirilmesi Kosova’nın bağımsızlığı ya da Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Barışı gibi çözümsüzlüğü daha da karmaşıklaştıran, dahası milliyetçiliği daha da azdıran bir soytarılıktan başka bir şey değildir. Zoran Zaev ve Aleksis Tsipras liderliğindeki “sol” hükümetlerin uzlaşması Balkanlar’da uygulamaya sokulan bir NATO projesidir.
Öncelikle, şu sorunun sorulması gerekiyor: Bu uzlaşma gerçekten de Balkanlar’da barış için ivedilikle çözülmesi gereken bir soruna mı işaret ediyordu?
Bu sorunun yanıtı basit: Makedonya ve Yunanistan arasında “Makedonya” ismi üzerindeki uzlaşı kesinlikle acil olarak çözümlenmesi gereken bir sorun değildi. Hem Yunanistan’da hem de Makedonya’daki milliyetçi meczuplardan başka kimsenin siyasi gündeminde var olan bir sorun değildi.
Anlaşmanın Makedonya’nın uluslararası alanda tanınmasını sağladığı ise bir palavradır. Makedonya’yı hali hazırda 140’a yakın devlet resmi ismiyle tanıyor. Geri kalanlar da geçici olarak “FYROM (Former Yugoslav Republic of Macedonia)”, yani “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya” olarak tanıyor ve bu durum ülkenin egemenliğine dair siyasi bir sorun yaratmadığı gibi, iktisadi sorunlara da yol açmıyordu.
“Makedonya isim sorunu” uluslararası, hatta bölgesel bir sorun olmak şöyle dursun, Yunanistan-Makedonya arasındaki ilişkilerde bile etkili değildi.
2017 yılı rakamlarına göre Yunanistan, Makedonya’nın en çok ihracat yaptığı dördüncü, Makedonya’ya en çok ithalat yapan üçüncü ülkedir.
Makedonya’nın dış politikada yaşadığı en büyük sorun AB ve NATO üyelik sürecinde isminden dolayı Yunanistan’dan veto yemesiydi.
AB ve NATO için bu durum şimdiye değin önemli bir sorun teşkil etmiyordu ama son yıllarda Rusya’nın Balkanlar’da daha da etkin bir politika izlemesi birdenbire özellikle NATO’nun ilgisini Kiril alfabesini kullanan, çoğunluğu Ortodoks olan ve Rusya’nın doğal etki alanı olan Makedonya’ya çevirdi.
İki sene önce özellikle Zoran Zaev liderliğindeki sosyal demokratların Makedonya’da iktidara gelmesinden bu yana Makedonya’nın Batı ile ilişkileri zaten oldukça iyi bir duruma gelmişti. Zoran Zaev’in seçimlerden önceki çalkantılı süreçte NATO’nun olurunu aldığını da yeniden hatırlatmamız gerekir.
Zaten, Zoran Zaev Yunanistan’la yapılan anlaşmanın ardından beklenen açıklamayı yaptı: “İsim sorununu çözmemizle birlikte artık NATO üyesi olabileceğiz.” Bu açıklama anlaşmanın ne için yapıldığını göstermektedir.
Anlaşmanın imzalanmasıyla Zaev ve Tsipras’ın gülümseyen fotoğrafları “27 yıllık sorun çözüldü” manşetleriyle haberlerde yer aldı. NATO’nun, AB’nin kurmayları tebrik mesajları gönderdi. Artık bir etkisi kalmayan sorunun çözüldüğü tüm dünyada olumlu bir etki yarattı. Fakat her şey bu kadar tozpembe değil. Hem Yunanistan, hem de Makedonya’da anlaşmaya çok ciddi bir muhalefet var.
Makedonya Cumhurbaşkanı sağcı Gjorge Ivanov anlaşmayı imzalamayacağını bildirdi. Fakat, bu Makedonya için bir sorun olmayacaktır. Makedonya Anayasası’na göre en nihayetinde imzalamak zorunda. Fakat asıl sorun Yunanistan’da. SYRIZA’nın küçük koalisyon ortağı aşırı-sağcı ANEL anlaşmayı onaylamayacağını şimdiden bildirmiş durumda. Dahası kamuoyu yoklamaları Yunanistan halkının %68’inin anlaşmaya karşı olduğunu söylüyor.
Hem Yunanistan’da, hem de Makedonya’da aşırı-sağcılar ayaklandı. Bu anlaşma ile Yunanistan ve Makedonya’da yolsuzluk, işsizlik, yoksulluk gibi sorunlar yine gündemin alt maddelerine itilmiş oldu. Bundan en büyük zararı ise yine elbette Yunanistan ve Makedonya emekçi halkları görecek. Neden? Makedonya önce NATO üyesi olsun, sonra da AB aday ülkesi diye! Bu ikisinin Makedonya’nın siyasi ve iktisadi refahına bir katkı sunmayacağı ise gün gibi aşikâr.
Pekiyi, neden bütün bunlar? İki nedeni var:
Birincisi, Rusya’nın Balkanlar’da etkinliğini azaltmak.
İkincisi, milliyetçiliği, milliyetçilik ekseninde yürütülen siyaseti sürekli olarak diri tutarak Balkanlar’ın dış müdahalelere açık, kontrolü kolay bir coğrafya olarak elde tutmak.
Var olmayan Makedonya Sorunu çözüldükten sonra şimdi gözler Kosova’da. Rusya’nın da etkin olduğu bu coğrafyada Kosova sorununun çözülmesi ile birlikte Sırbistan ve hatta Kosova’nın da NATO üyeliği yolu açılmış olacaktır. Belgrat’ın “Kuzey Makedonya” anlaşmasında “kutlayacak bir şey” olmadığını açıklaması da dikkatlerden kaçmıyor.
Görülen o ki, sönümlenen, etkisini yitiren “Makedonya Sorunu” yine, yeniden önümüzde duruyor. Sorunun çözümü kuşkusuz ki emekçi halkların birliğinden geçiyor. Fakat bir dönem daha milliyetçi politikalar emek eksenli siyasetin önünde bir engel oluşturmaya devam edecektir.
dirimozkan@gmail.com
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/