Kuzey Irak

Yaşadığımız seçim gündeminin yoğunluğu nedeniyle bazı önemli gelişmeler göz ardı edilebiliyor. Normaldir bu. Ülkemizde 12 yıllık AKP iktidarının yaratmış olduğu tahribat sonrası bu seçimlere yüklenen anlam bu açıdan özgün bir durum yaratıyor. 

Seçim tartışmalarında, meydanlardaki seçim konuşmalarında en az üzerinde durulan konularından başında dış politika geliyor. AKP’nin, Mısır’da Mursi’nin idam kararına dönük çıkışı dışında neredeyse bu konu seçim polemiklerinde fazlaca yer tutmadı. 

Halbuki geçmiş seçimlerde örneğin Gümrük Birliği anlaşması, Avrupa Birliği’ne üyelik, İMF ile yapılan anlaşmalar, İsrail saldırganlığına karşı geliştirilen söylemler bizzat seçimlerde merkeze oturtulan polemiklerin ya da politikaların başında geliyordu. Örneğin Tansu Çiller döneminde Gümrük Birliği anlaşması büyük bir seçim kozu olarak kullanılmıştı. 

Bugün, yukarıda saydığımız başlıklar belki güncelliği yitmiş gözükebilir, ancak, bu gündemlerin ülkemiz açısından zararlarının sürmesi bir yana bu başlıklardan daha önemli başka dış politik sorunlar orta yerde duruyor. 

Örneğin, Suriye’de yaşanan iç savaşa dönük olarak ve hatta ülkemizin bir savaşa girme olasılığının bile bulunduğu bir tabloda seçime giren partilerin politikaları bugün toplumsal hafızada siliktir. Suriye’de yaşanan iç savaşta Türkiye’nin rolü açıktır. Eğit-donat adıyla ülkemizde terörist yetiştirilmesine rağmen bu konunun ele alınmaması ve bu konudaki sükûnet bir devlet mutabakatının olup olmadığını sordurması açısından değerlendirilmelidir. Bugün seçim gündemi, oy oranlarındaki anket sonuçlarına yönelik tartışma ve polemiklerden ibaret. Ancak Suriye’de yaşanan iç savaşın önlenmesi konusunda kimsenin somut bir politika önerisi ne yazık ki bulunmuyor. Ya da başat hale gelmiyor. 

Düşündürücüdür...

Türkiye’de artık gümrük birliği tartışması yapılmıyor. Ülkemizin emperyalizme bağımlılığı konusunda tek söz söylenmiyor. 

Ülkemizdeki üslere dönük olarak tek bir cümle edilmiyor. 1965 seçimlerinde bir sol parti olarak TİP’in politikaları akla geldiğinde bugün yaşanan bu “silikliğin” bir anlamı olmalı...

Suriye’de yaşanan iç savaşın bu ülkeyi ne hale soktuğunu gözlerimizle gördük. Milyonlarca Suriye’li göçmenin kentlerimizdeki acınası halini, sadece bir göçmen sorunu olarak ele almak en hafif deyimle garabettir. 

Aynı şekilde Irak’ta yaşananlara dair de benzer bir tablo var. Ülkemizin iç sorunlarıyla doğrudan bağlantılı olan Suriye ve Irak’taki gelişmeler üzerine net ve somut politikalar tartışmaya açılmalıdır. 

Herkes politikasını ve sözünü ortaya koymalıdır. 

Suriye gibi bugün Irak’ta bir parçalanma gündemdedir. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi başkanı Barzani’nin geçen haftalarda “bağımsız Kürt Devleti” arayışı için turlara çıktığı biliniyor. ABD’de yapılan görüşme sonrası “makul” açıklamalar resmi ağızlardan yapılsa da “bağımsız Kürt Devleti’ni görmeye ömrümüz yetecek, merak edilmesin” minvalli gayri-resmi ABD yetkililerinin yaptıkları açıklamalar da orta yerde duruyor. 

Kuzey Irak bölgesel yönetiminde siyasi güçler arasında politik farklar oluşuyor. KDP farklı, KYB farklı yaklaşıyor, peşmerge ile PKK güçleri arasında gerilimler yaşanıyor, Diyarbakır surlarına Barzani resimleri asılıyor...

Seçim sonrası benzer başlıklar ülkemizin gündeminde daha çok yer edinecek. Seçim meydanlarındaki bu konulardaki suskunluk ya da siliklik hali yerini daha ciddi tartışmalara bırakacak. Musul’a yönelik Türkiye’nin muharip güç gönderilmesi talebinin örneğin Barzani tarafından dillendirildiği unutulmamalı... 

Kuzey Irak’ta nasıl bir gelecek oluşur, şimdiden bilmek zor. Ancak açıktan ABD desteği ile iktidarını sürdüren, ABD özel  kuvvetleri aracılığıyla peşmerge yetiştiren Barzani yönetimine ve Kuzey Irak’taki gelişmelere yönelik sosyalistler sözünü oluşturmalı. 

Barzani ile ABD arasındaki ittifak açık. Buradan başlanmalı...