Kredi paketleri bir şarkı olsaydı: 'Sermayenin gül döktüm yollarına'

Geçen hafta yapılan toplantıda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, İVME (İleri, Verimli, Milli Endüstri) Finansman Paketi ile üç ana faaliyet alanına üç kamu bankasının katılımıyla yıl sonuna kadar 30 milyar liralık bir finansman sağlanacağını belirtti.

Damat daha önce de “Kobi Değer-2” paketini 01 Mart 2019 tarihinde açıklamıştı. O da 17 bankanın katıldığı toplam 25 milyarlık kredi paketiydi. Hazine garanti veriyordu.

Damat, daha daha önce de “Kobi Değer-1” paketini (daha sonra açıklanacak olan 2 numarayı aldığına göre buna da 1 diyebiliriz) 10 Ocak 2019 tarihinde açıklamıştı. 13 bankanın katıldığı, 20 milyarlık kredi paketiydi. Elbette Hazine garantisi yine bonus verilmişti.

Damat, 31 Ağustos 2018 tarihinde de "Birlikte Kazanacağız: KOBİ Destek Kredisi Tanıtımı" yaptı.  Ama bu kredi desteği bir tuhaf Odalar ve Borsalar mevduatlarını bahsi geçen 8 bankaya yatırıyordu. Mevduat tutan bankalarda tutulan mevduatın 10 katı kadar kredi veriyordu. TOBB’da ne mevduat varsa artık. TOBB 10 Milyarlık kredi hacmi tahmininde bulunuyor. Arkasında koca TOBB var diyeceğiz ancak kredilerin meğer %85’i Hazine garantisindeymiş.

Damat, 26 Temmuz 2018 tarihinde müjdeyi bu kez Çin’den verdi. 3,6 milyar dolarlık kredi paketinin enerji sektörü için hazır olduğunun müjdesini verdi. Dünyanın en büyüklerinden Çin bankası ICBC bu kredileri verecekti. Elbette hazine garantisiyle…

Damat, 31 Ekim 2018 tarihinde sermayeye vergi müjdesi vermiş. Konuttan otomobile, buzdolabından mobilyaya ÖTV, KDV indirimleri sağlandı. Yani vergi yine tüketime haliyle satışı artsın diye işverene verilen gizli bir teşvik.

***

Damat sadece böyle tırı vırı paketler açıklamadı. 10 Ağustos 2018 tarihinde YEM (Yeni Ekonomi Modeli) açıkladı. İlk sunum yeteneği ile o zaman tanışmış olduk. Ancak esas yeni model bu derken bu kez 20 Eylül 2018’de Yeni Ekonomi Paketi (YEP) açıkladı. Paketin esas içeriği kamuda tasarruf, katma değer yaratacak sektörlere devlet teşviki… Doların beli kırılacak, ülke ihracat ile büyüme sağlayacaktı.

Damat 2019 yılında da seçimden sonra bir paket açıkladı ama nedense ona ad vermedi. Arada kaynadı gitti o. Aslında 31 Mart seçimleri sonrası acı paket olarak bekleniyordu. Ancak acı paketi seçmen AKP için açıklayınca, mahcup bir toplantı oldu.

***

Görüldüğü gibi ortalama 90 günde bir şahane ekonomi modeli, 50 günde de bir müjdeli kredi paketi açıklanıyor.

Damat bu kısacık 11 aylık bakanlığına nur topu gibi 5 kredi paketi sığdırdı. Toplamı 90-100 Milyar. Hepsi de Hazine garantili. Yani bankalara diyor ki; “Veriyorsun sanayiciye krediyi, battı mı? Üzülme kardeş arkanda kocaman devlet var. Batsın yine veririz.” Hazine garantisine rağmen son pakete sadece kamu bankaları katılmış. Çünkü 2015-2016 yıllarında Kredi Garanti Fonu ile dağıtılan 260 milyar TL’den sonra oluşan batık kredileri devlet ödemiyor. Bankaların batık krediler için gittikleri Kredi Garanti Fonu, ilgili şirketin yapılandırma istemediğine dair yazı istiyor. Yani firma batmış gitmiş bu yazıyı haliyle vermiyor ya da 6-9 yıla var olan sürelerde yeniden yapılandırma istiyorlar. Banka bilançoları batık kredilerde görünmeyen yüz milyara yakın krediyi “yapılandırılmış” olarak takip ediyor. Özel bankalar nasıl olsa devlet garanti veriyor diye o zamanlar yoldan geçene zorla kredi dağıtmışlardı. Tabi 260 milyar nere son açıklanan 25-30 milyarlık kredi paketleri nere?

***

Finans dünyasını iyi kötü takip eden bizler için tabi bunlar biraz komik rakamlar. Bankaların sonuç olarak ticari kredileri zaten hep var, değişik oranlarda zaten bankalar kredi veriyorlar. “Ama bunlar daha iyi koşullarda” denebilir. Elbette öyledir ama bir kamu bankasından daha iyi koşulda bir kredi alabilme şartının “inovatif canavar gibi fikriniz” olması değil “hamilinden yakınım Sarayda soframda oturmuştur”un daha etkili olduğunu zaten kestirebiliyoruz. Ama yine de son bir yılda KOBİ’lere kredi müjdesi diye açıklanan 55 milyarlık kredi paketini hali hazırda bankaların 800 milyarlık KOBİ kredisi portföyüne bakarak insan komik buluyor. Yine daha kurumsal krediler için açıklanan ve bakanın deyişiyle Türkiye’nin cari açığını kapatacak 30 milyarlık krediye baktığımızda insanı yine bir gülme tutuyor. Hali hazırda “proje ve yatırım kredileri” denen KOBİ üstü firmalara kullandırılan kredilerin toplam varlığı zaten 1.5 trilyon TL civarında. Yani müjde denen krediler Türkiye’de şirketlerin kullandığı kredi portföyünün %2’si bile değil.

***

Peki AKP neden can havliyle hala kredi paketleri açıklıyor? Neden sermayeye yeniden kaynak vermek ekonomik krizin bir çaresi olarak görülüyor? Bu da AKP ve benzeri sermaye partilerinin pratiği işte. Çözüm denince akla gelen hep sermayeye teşvik vermek. Peki sermaye yıllardır ne yaptı? Artık çalışanlarından daha az vergi veren bir sermaye var. Yıllardır borçlulukla yükselmiş büyüme oranları ile karlarına karlar eklediler. Ama o karlar şimdi bankalarda mevduat olarak ve hatta döviz mevduatı olarak duruyor. İlk olarak 2015-2016 yıllarında verilen kredi garanti fonlu kredilerin en az yarısının döviz mevduatına gittiğini anlamak için grafiklere bakmak yeterli.  Yani karlar patronun zarar devletin. Tabi burada devletin kendinden menkul bir varlık olmadığını biliyorsak bu zararların kamuya yüklenebileceğini görebiliriz.

Örneğin, ekonomik kriz var diye AKP’nin işsizlik sigortası ödeneklerini artırma planları yok, ekonomik kriz var diye temel gıda tüketimindeki ürünlerinde KDV düşümü yok, ekonomik kriz var diye toplumun en alttakilerine yönelik yeni sosyal programlar yok. Misal 2019 bütçesinde eğitime ve sağlığa yapılan yatırımlar %30 seviyesinde düşürülürken, savunma sanayine yatırımlar %20 artırılıyor. Devlet okuluna deterjan alamıyor ama suda sekerek giden tank projelerimiz var. Sermaye kendisine teşvik isterken onun temsilcisi güvenlik önlemlerini artırıyor. 

***

AKP gibi partilerin sermaye partisi olduğunu ve tüm meşruluk ve iktidarlarını sürdürme süreçlerinin sermaye onayına bağlı olduğunu görmek gerekiyor. Elbette bu onay mekanizmasını daha organik hale getirerek yandaş sermaye yaratma çabası olsa da yandaş sermaye bile çıkarının AKP değil, başka bir sermaye partisi olması durumunda tercihlerini hemen değiştirebilir.

AKP, yine de 2001 krizi sonrası Dünya Bankası tavsiyelerini dinleyerek toplumun en alttaki kesimlerine yapılan sosyal yardımları her geçen yıl arttırdı. Ancak ekonomik kriz bu yardımlara ihtiyacı olan kesimlerin sayısını hızla artırıyor. TÜİK verilerine göre geçen yıla göre çalışan insan sayısı %10 azaldı, ayrıca geri kalan %90’nın ücret artışı ortalama %14 artarak enflasyonun gerisinde kaldı.

Türkiye ortalamasını baz alarak basit bir hesap yapalım. 2018 yılında tüm Türkiye 16 kişilik bir aile ve bu ailede 10 kişi çalışıyor olsun. Her çalışanın geliri de 1000 TL, bu ailenin tüm ihtiyacı da 10 bin TL olsun. Yani başa baş geçindiklerini varsayalım.  2019 yılında artık bu ailede 10 kişi değil 9 kişi 16 kişiye bakıyor, her bir çalışanın da geliri 1000 TL’den 1140 TL’ye çıkmış yani toplam hanenin geliri artık 10 bin 260 TL iken aynı ihtiyaçları %20 enflasyon yüzünden artık 12 bin TL’ye alabiliyor (haliyle alamıyor). Basit bir hesapla bu ailenin geçen yıla göre %20 daha yoksullaştığını söyleyebiliriz.

Bu yoksullaşan kesimleri ikna için sermayeye güzel adlarla süslenmiş kredi paketleri veriyorsunuz. Evet, çok ikna edici! Bu kadar geniş yoksullaşmanın basit sosyal yardımlarla giderilemeyeceğini de görmek gerekiyor. Sermayenin önüne gül dökenlerin yoluna taş döküldüğünü göreceğiz yakın bir zamanda.