İlk yazımda iktisatçıların en sevdiği yanının istatistiklerle yalan söylemek olduğunu yazmıştım. İktisatçı bunu kasten ya da yöntemsel olarak yapabilir ama iktidardaki siyasetçi genelde bunu bilerek yapar.
Damat, her karşımıza çıkışta (ki sık sık güzel adlı paketler ve egzantrik ekonomik modellerle çıkıyor) “cari açık veren ülkeden cari fazla veren ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz” diyor. Bunun bir kez dese çok üstünde durulmaz ama en son müjdeli kredi paket açıklamasında uzun uzun, bir sevinç dalgası yaratacak kadar bahsetti bundan.
Cari açık nedir? Ülkeye giren döviz miktarı, çıkan döviz miktarından fazla ise cari açık verirsiniz. Yani cari dengeniz açık vermektedir. En basit haliyle bizdeki cari dengeyi ise aşağıdaki gibi tarifleyebiliriz.
İthalat + yatırım giderleri + borçlara ödenen faizler = ihracat + yatırım gelirleri + turizm/hizmetler + kayıt dışı (artı/eksi olabilir)
Son dönem cari açık düşüyor derken kastedilen, diğer verilerin sabit olduğunu düşünürsek, ihracat ve ithalat dengesi.
Elbette cari açığın düşmesi sizin borçlanma ihtiyacınızı azaltan bir veri. İleriye yönelik bütçe dengenizi kurar.
Ancak cari açığı nasıl azalttığınızın da önemi var. Son bir yılın verilerine bakarsak ihracattaki artış neredeyse durmuş vaziyette (ki kur artışının yaratacağı maliyet düşüklüğünün ihracatı patlatacağı düşüncesi vardı ancak kısmen bir artışın ardından bu artış durdu) son bir yılda ihracat %5 oranında artmış. Ki bu artışın ana motoru, çelik ve kimyevi maddelerdeki %20’yi aşan artışlar. Bunların artma nedeni fiyatlardaki değişimlerdir. Diğer yatırım sektörlerinde bir artış olmadığı gibi düşen sektörler var (otomotiv, tekstil vb.).
İhracat artmadan cari açık azalıyorsa bunun nedeni ithalatın azalmasıdır. Nitekim ithalat %17 azalmıştır. Her ne kadar "Ne güzel, işte dışa bağımlı tüketim harcamaları azalıyor" dense de, Türkiye’de yine yanlış bilinen bir gerçek de ithalattaki ağırlığın çok büyük ağırlığının son tüketime yönelik değil, üretime yönelik olmasıdır.
Haliyle kendi ev ekonominizi düşünün. “Bütçemiz eskisi kadar açık vermiyor” diye ev halkıyla sevinç içindesiniz. Ama bunun nedeni evin gelirlerinin artması değil, evin tüketiminin azalması. Şayet bu tüketim de oğlanın/kızın arada bir aldığı ithal marka ayakkabıdan vazgeçerek değil, evin temel ihtiyaçlarının tüketiminin azalmasından kaynaklanıyorsa ortada sevinecek bir durumunuz yok. Harcayacak paranız yoksa ya da başka bir deyişle eskiden alabildiğiniz ürün artık kurdan dolayı pahalı geliyorsa elbette daha az harcarsınız, hesap bu kadar basit aslında. Ama gelirleriniz artsaydı güzel bir gelişme derdik.
Türkiye’de gelirin artmamasına bir örnek de banka kredilerindeki son bir yıldaki gelişim. Geliri artırmak için yatırım yaparsınız, bunun için bankalardan kredi çekersiniz ancak burada ciddi bir durgunluk var.
Banka kredilerinin son bir yıldaki TL bazında artış oranları aşağıdaki tablodadır1. Tablodaki veriler TL bazlı olduğu için TL kredileri enflasyon ile YP verileri kur artışı ile kıyaslamak daha anlamlı.
Yani özetle, enflasyonun %20 olduğu bir ortamda TL kredileri son 1 yılda hiç değişmemişse aslında reel olarak kredi kullandırımlarında %20’lik bir gerileme var demektir. Bankalar aslında kredi kullanımından kaçınmaktadır. Zaten piyasada genel kötümser beklenti nedeniyle kredi kullanmaya istek de azalmıştır.
Döviz kredilerinde artış görünmektedir ama bunun nedeni kurdaki artıştır. Kur artışını düştüğünüzde YP kredilerinin sabit kaldığını görüyoruz. Yani bu tarafta da bir artış yok. YP kredileri tahminen sürekli yüzdürülüyor, yani son bir yıldır ne kimse var olan kredisini kapatabiliyor ne de yeni kredi kullanabiliyor.
Tabi krediler artmazken hatta reel olarak gerilerken bankalardaki mevduatlarda da ilginç bir gelişme yaşanmaktadır. Özellikle YP mevduatların artışı artık görülebilir seviyededir.
Toplama baktığımızda ise krediler %8 artarken mevduatlar %20 artmış. Yani bankalardaki toplanan mevduatların krediye dönüş oranı azalmıştır.
Özetle, ithalatın azalmasından, kredi kullanımının düşüklüğüne, mevduatlardaki TL’den YP’ye kayışa kadar her veri ekonomideki kötü gidişatı göstermektedir. Ancak umudu yitirmemek lazım. Özellikle kamu bankalarına geçtiğimiz atanan kadayıf eski AKP’li bakan ve yöneticiler gelecek günlerin çok güzel olacağının göstergesi sonuçta.
1 30 Mayıs 2019 Haftalık Para ve Banka İstatistikleri TCMB raporundan derlendi.