Kibir sadece kedilere yakışır...

Kibir; daima yanılmadır ve duygularımızın en beyhude olanıdır. Bu duygu savaşları, faciaları, nefretleri ve fiyaskoları doğurur.

Herkes başarılarıyla gurur duyar, herkesin kendini beğendiği bir yanı var ve bazen ailemiz, arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz veya patronlarımız tarafından takdir edilmek, kariyer yaparken veya sevgilimizin ilgisini çekmeye çalışırken etkileyici olmak isteriz. Gerçekten de özgüvenli bir duruş hayatta çok yol aldırır. Gereksiz tevazu ise eziklik olarak algılanır. Ancak kendimize saygımızı yitirmeden ve kırıp dökmeden başkalarının saygısını kazanmamız gerektiğini unutmamalıyız. Kendimizle barışıksak, kendimizi iyileştirmek ve geliştirmek için egomuzla savaşmak yerine, egomuzu vicdanımıza yoldaş etmeyi öğrendiğimiz zaman özgüven sahibi oluruz. Özgüvenli bir insan da kibirli olamaz.

Kibir; daima yanılmadır ve duygularımızın en beyhude olanıdır. Bu duygu savaşları, faciaları, nefretleri ve fiyaskoları doğurur. Hemen her dinde günah olduğu söylenen, mitlere / efsanelere konu olan, romanlarda, filmlerde, oyunlarda üzerinde durulan kibir; esasen hiç kimseye fayda sağlamaz. Kendine güvenen ve kibirli insanlar arasında büyük farklar vardır. Özgüvenli olanlar; başarılarından keyif alır, başkalarının başarılarını onaylar, hata yaptıklarında durumu kabul eder, hatalarından ders çıkarmaya ve başkalarını dinlemeye istekli davranırlar. Kibirliler; öğrenmezler, dinlemezler, kusurlarını ve başkalarının başarılarını kabul etmezler.

Ari Turunen, "Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun? - Kibrin Tarihi" adlı kitabında kibrin kültürel tarihini renkli biçimde, tarihsel ve modern örnekler vererek anlatıyor. İmparatorlukların ve insanlığın başına gelen felaketlerde kibrin, kendini beğenmişliğin, başkalarını küçümsemenin, kendisininkinden başka hiçbir sese tahammül edememenin nelere yol açtığını aktarıyor. Büyük İskender’den Berlusconi'ye, Asya imparatorluklarından papalara, Napoleon'dan İngiliz züppeliğine, tekelleşen enerji şirketlerinden tüm dünyayı ekonomik krize sürükleyen finans devlerine değinerek “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sorusunu mercek altına alıyor. 

Yazara göre, başarılı olmak; her zaman beceri veya yetenek gerektirmez, bazen insan doğru zamanda doğru yerde olduğu için şanslıdır. Bu tarz durumlarda başarı kafa karıştırabilir ve iktidar sarhoşluğu yaratabilir. Sarhoşluğu yaşayan kimse her alanda uzman olduğunu düşünebilir ama daimi olarak başarılarını yönetemez. Gerçekten de Dopamin bağımlısı olan bu kişiler tahttan, koltuktan, sahip oldukları yerden inmek istemez, aksine hep daha fazlasını ister ve kibirlerini kin ve öfkeyle beslerler. Güç ve iktidar sahipleri, sahip oldukları güç ile varlıklarını özdeşleştirir, güçten başka hiçbir şeyi umursamayan kibirden ibaret bir anlayışın tutkunu haline gelirler ise her alanda çürümeye çanak tutmuş olurlar.

Kibirliler; dünya kendi etraflarında dönüyor sanırlar. Her konuda uzmandırlar, her şeyi çok iyi bilirler, çalıştıkları alanda onlardan üstün kişi olamaz, karşılarındaki cahilleri kurtarmak için görevlendirildiklerini düşünürler. Halbuki bu tip insanlar gelişmeye kapalıdırlar; yetenekli olsalar bile kendilerini dev aynasında gördükleri için hayatın gerisinde kalırlar. İnsancıl acizliklerini, yaptıkları haksızlıkları, beceriksizliklerini gizlemeye çalıştıkları için son derece itici olurlar. Aşırı özgüvenli görünseler de gerçeklikle bağları kopuktur, dolayısıyla ciddi kişilik bozukluğu davranışları sergilerler. "Güç bende, çekil köle!" cümlesinden yol alıp hareket ettikleri için kibrin yanılgı olduğunu fark edemezler. Halbuki kibir insana yakışmaz. Kibir sadece kedilere yakışır.

Künye:

- Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun? - Kibrin Tarihi, Ari Turunen, Çev: Özge Acıoğlu, İletişim Yayınları, 2022.