Kent hakkı

Kent Hakkı kavramı ilk kez Henri Lefebvre tarafından ortaya atıldığında elbette gündelik yaşamın insanı yabancılaştıran etkisi bu boyutlarda değildi. Bugün kentlere yönelik başlıca iki bakış açısı var. Birincisi; sermayenin kâr temelli bakış açısı ve ikincisi kentleri sermayenin istekleri doğrultusunda değil kent emekçilerinin bakış açısı doğrultusunda geliştirmek isteyen yaklaşım. Belki de bu iki ana akıma ilave olabilecek ve kentsel toplumsal talepleri sermaye ve devletle bir pazarlık zemini olarak kullanan reformcu yaklaşım eklenebilir.

Sermayenin yaklaşımına Antalya’dan birkaç örnek vermek mümkün.  

1- Gazipaşa’daki doğal sit alanı statüsündeki Selinus sahilini 5 yıldızlı otellere açma plan uygulaması Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. Turizm Bakanlığı Kadriye Belek sahillerindeki halk plajlarını otellere tahsis etti. Aynı yerde 3 ayrı otele yapılaşma imkanı sağlayan imar planı değişikliği yapıldı. Manavgat Ulualan bölgesinde kamuya ait alanlarda 4 otel ve golf sahası yapılmak isteniyor. MUÇEV vakfına verilen birkaç alan şöyle sıralanabilir: Manavgat Belediyesi'nin yaptığı tüm plajların büfe kullanım hakkı ve su sporları, Alanya Aysultan plajı, Üçağız’da yaklaşık 13 hektarlık denizalanı ve iskele.

2- Yukarıdakilere ek olarak dere yatağının doğal yapısını bozan ve kamu zararına neden olan Boğaçayı projesine Büyükşehir Belediyesi devam edeceğini açıkladı. Konyaaltı Belediyesi’nin onay verdiği kent planlama ilkelerine aykırı inşaat ruhsatı ile karma proje yapan Fenix Center inşaatı.

3- Korkuteli Dereköy mevkiinde açılmak istenen maden projesi ve diğer taraftan mermer ocaklarının yarattığı zararların gösterilen tüm çabalara rağmen önünün alınamaması.

Yazının boyutlarını çok aşacağından yukarıda sadece birkaç çarpıcı örneğini verdiğim kent ve doğa yıkımı örneklerinin çok daha fazlasına ve detaya ulaşmak isteyenler Kent İzleme Platformu’nun 2020 Antalya Kent Hakkı İhlalleri raporuna bakabilirler.

Sadece Antalya’da sadece 2020'de gerçekleşen sermayenin kente saldırıları sayfalarca süren bir rapora konu oluyor. Türkiye’de 81 il var ve bu saldırılar tümünde hız kesmeden devam ediyor. Kâra dayalı ve sermayenin çıkarlarını kollayan bir yaklaşımla kente bakanlar her geçen gün içinde yaşadığımız kentleri yaşanılmaz kılmaya devam ediyorlar.

Olaylara reformist gözlerle bakanlar için ise bu yıkımları bir uzlaşma zemini kurarak yavaşlatmak mümkün. Oysa görüyoruz ki bu tip çabalar en ufak bir fayda sağlamadığı gibi sermayenin bazı duyarlı insanları da yedeklemesine yol açarak esas sorunun gölgelenmesine hizmet ediyor.

Olaylara kent emekçilerinin gözünden bakmak ilk planda kamusal alanların ve tüm kamu haklarının güvenceye alınmasını, ardından sermaye karşıtı bir siyasal ve ideolojik içerikle bütünleştirilen mücadelenin ülke çapında yürütülen genel haklar mücadelesine eklemlenmesini gerektiriyor. Kent emekçilerinin tüm toplumsal taleplerini bir bütün olarak gören yaklaşımın içinde kent ve kent hakkı kavramları da anlamını buluyor, aksi takdirde bağlamından koparılmış reformist istek ve talepler görüldüğü gibi sadece sermayeyi besliyor.

Kendilerini kentlerinden sorumlu gören herkes bu kıyıma dur demek için tüm kent emekçilerini bulabildikleri her kanaldan kentlerine sahip çıkmaya çağırmalıdır. İçinde yaşadıkları kentlerin sorunlarına duyarlılık kazanmış her kent emekçisi sermayenin karşısına dikilmiş bir duvar için gerekli tuğlayı oluşturacaktır. Kent emekçilerinin haklarına dayalı kurulan her birlik sesimizi duyurmak için önemli birer araçtır. Kent sendikaları, dayanışma örgütleri, çevreci oluşumlar, kamusal hakların savunulmasına yardım eden hukuki yapılanmalar, işçi sendikaları ve halkların yaratıcılıklarıyla ortaya çıkarılacak çeşitli dayanışma ve savunma yapılarının koordinasyonu haklarımızın savunulması ve sermayenin saldırılarının durdurulması için en önemli gündemimiz olmalıdır.

Siz hiç cenneti anlatırken 50 katlı bir gökdelen hayal eden gördünüz mü? Ya da duble yollar, köprüler, TOKİ evleri? Cennet için ağaç gerekir, pınarlar, taze meyveler gerekir. Cennete sahip olmak için doğaya sahip çıkmak gerekir, betona değil.