Karanlıkların arasından merhaba diyebilmek

Korku, insana dair en temel duygulardan biri. Yaşamlarımızı şekillendirirken farklı farklı noktalarda ortaya çıkan, bizi yönlendiren, zaman zaman yolumuzdan çeviren bir duygu. Korku genel olarak olumsuz bir şey gibi anlatılsa da yaşamlarımızın iyi yönlerine dokunduğu zamanlar da yok değil. Asıl meselenin ise korku veya başka bir duyguyu sahiplenmek, birçok alanda olduğu gibi bunu da yaşamlarımızda anlamlı kılmak, buraları çözümlemek olduğunu da biliyoruz. Ve çabamız en küçük yaşlardan itibaren bu duyguyu çocukların içlerinde ve yaşamlarının devamında onlara zarar vermeyecek bir şekilde yaşanabilir ve yönetilebilir kılmak.

Yaşadığımız coğrafya maalesef ki korkuların hiç de olağan bir biçimde yaşanmadığı, her gün üstüne yenilerinin eklendiği, baş etmenin yaş grubu veya herhangi bir durum fark etmeksizin herkesi oldukça zorladığı bir yer. Bireysel korkularımızın yanına birçok toplumsal korkuyu da ekleyip, bunları sıralarken o listenin sonu hiç gelmiyor. Fakat hal böyleyken sadece köşede durup korkularımızın üstüne yeni korkular eklenmesini mi bekleyeceğiz yoksa bir şeyler yapacak mıyız? Daha da ötesini sormakta fayda var: Korku, biçimi ne olursa olsun yaşamlarımızı bu kadar etki altına alırken ne yapabiliriz?

Yetişkinler için bu sorunun cevabının adresi burası değil. Fakat çocukları iyileştiren ve önlerini açan her şeyin yetişkinlere de birer ışık olduğunu düşünürsek yaşlarımızın sayısal karşılığını bir kenara bırakıp hep birlikte buraya dair konuşabiliriz.

Çocuklar, korkularını yetişkinler kadar net tanımlayamazlar. Onlar için korku daha çok belirsiz duygularla, çözümleyemedikleri ve anlamlandıramadıkları ve hatta cevaplarını alamadıkları anların toplamından oluşur. Bu anlar anlamlı bir şekilde karşılığını buldukça da onların kaygıları birer korkuya dönüşmeden çözülebilir. Bahsettiğimiz anların karşılığı ise ebeveynlerin ve temasta oldukları kişilerin onlara yeterliliği ile ilgilidir. Çünkü korkuların sebepleri ve meydana gelme biçimleri ilerleyen zaman dilimlerinde çözülebilse de genel olarak nerede ne zaman çocukların karşısına çıkacağı belli olmuyor. Bir yandan korkunun olağan bir tepki olduğunun, yukarıda bahsettiğimiz gibi yaşamlarımızda hep var olacağının altını çizmek gerekir. Çocukların korkularının belirsizlikle paralellik gösterdiğini düşünürsek yaşamlarının ilk yıllarındaki dünyayı anlama ve anlamlandırma yollarında yine tüm bu korkuları yoğun bir biçimde yaşamalarının en doğal durumlardan olduğunu söyleyebiliriz. Yeter ki yetişkinler olarak kendi korkularımız için de aynı şefkati göstererek onların karmaşıklığına çözüm olabilelim.

Çocuklar için sözel yönergeler elbette ki çok önemli. Fakat onların en fazla ihtiyacı olan şey “güven”. Bir adımı atarken, elini bir şeye uzatırken, o sokakta oynarken… Arkasına dönüp baktığında güvende olduğunu bilmek, daha da ötesi hissetmek ve bu yolla da özgüvenini oluşturabilmek… Bu kavramlar birbiriyle oldukça bağlantılı ve sarmal bir yapıda. Hissettikleri veya hissedecekleri bu güven duygusu ise çocukların karşılaşabilecekleri birçok problemi çözmekle kalmıyor, aynı zamanda ilerleyen yaşamlarında da sağlıklı birer birey olma yolunda da yanlarında oluyor.

Çocuklara bahsettiğimiz güven duygusunun koşullarını hazırlayıp, onlarla birlikte karşılıklı olarak bunu hissederken yaşadıkları duyguların sadece onlara özel olmadığını, başkalarının da bunları yaşayabileceğini fark ettirmek oldukça önemli. Çocuklar özellikle kendi yaş gruplarıyla herhangi bir an, bir materyal, bir görsel ve bir kitapla özdeşim kurduklarında yalnız hissetmezler. Bu sebeple onlarla paylaştığımız her şey duygu dünyalarında oldukça anlamlı izler bırakır. Çabamız ise tüm o izlerin iyileştirici, yol açıcı ve olumlu bir biçimde ilerlemesi.

 “Bazen korkularımızı da alıp hep birlikte oyun oynuyoruz.” diyor Arkadaşım Korku1 kitabında hikayemizin kahramanı. Kurulan bu cümle, bu duyguyu kabul etmenin en net ifadelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor belki de. Diğer duygularımız gibi yaşamlarımızda hep var olacağını fakat tam yanı başımızda duran korkuya rağmen devam edebileceğimizi… Hatta onunla oyunlar oynayabileceğimizi! Ve elbette tam da karşısına koyduğumuz cesareti… Çocuklarla birlikte bu kitabı okurken tıpkı kitabın kahramanı gibi korkuları ve cesareti keşfetmeye başlıyor çocuklarımız. Duyguların karşılıklarını ve yaşamlarımızda o duyguları nasıl anlamlı kıldığımızı. Bu anlamlılıkla birlikte adımlarımızı atarken cesareti ve güveni...

Korkma, Korkma Düşmekten, Bak Yanındayım Ben!2 ise yine korkular ve güven duygusunu yaşamın doğallığında ve kendini keşfetme sürecinde ele alan kitaplardan biri. Bir yandan korkunun kolektif olduğunu da sezdiriyor çocuklara. Aynı şekilde çözümlerinin de bazen birileriyle yan yana olmaktan geçtiğini. Dayanışma ve cesareti, birilerine ve en önemlisi kendimize uzattığımız elin ne derece kıymetli olduğunu…

Ve farkındalık… Birçok yolun başı, bizlerin ve elbette çocukların en çetrefilli sancısı. Fakat yine ne olursa olsun karanlığın ışığı... Karanlık korkusu, çocuklarda en sık rastladığımız korku biçimi. Buranın psikolojik temel ve çözümleri başka uzmanlık alanlarının konusu olmakla birlikte çocuklarda sıklıkla gözlemleyebildiğimiz bu korkuyu bir cümleyle -ve elbette altında yatan mesajlarla- onların yaşamlarında bir farkındalık anına çevirmek mümkün belki de.

“Karanlık, ‘sana bir şey göstermek istiyorum’ dedi.” diye yazıyor Karanlık3 isimli kitapta. Korkularımızla yüzleşirken bizi saran karanlığın aslında başka noktaları işaret edebileceğini hatırlatıyor çocuklara bu kitap. Aynı zamanda bu yüzleşmenin bir merhaba ile başlayabileceğini… Bir farkındalık anının, karanlığın bizi odamızda ziyaret etmesiyle birlikte nasıl da apaçık karşımızda durabileceğini anlatıyor çocuklara.

Çocuklar korkuyla baş etmeye çalışırken onları kitapların cümleleriyle sarıp sarmalamak, umudu ve güveni tam da yanı başlarına iliştirmek bu karanlığı dağıtmanın en güzel yollarından bir tanesi belki de. Ve belki de bu yüzden sıralanıyor cümleler onulmaz karanlığın ve korkuların arasından, tıpkı kahramanımız gibi “Merhaba!” diyor çocuklara:

“Sen karanlıktan korkuyor olabilirsin ama karanlık senden korkmaz. İşte bu yüzden hep yakınındadır. Sen kafanı kaldırıp gökteki yıldızları seyrederken o da aşağıya sana bakar.”


 

KÜNYELER:

1. Arkadaşım Korku,  Francesca Sanna, Çev. Zeynep Sevde, Taze Kitap, 2018.

2. Korkma, Korkma Düşmekten, Bak Yanındayım Ben!, Mark Sperring, Çev. Ali Berktay, İş Bankası Yayınları, 2015.

3. Karanlık, Lemony Snicket, Çev. Gözde Kurt, Res. Jon Klassen, Hep Kitap, 2018.