Karadağ seçimleri: 5 benzemez ne yapabilir?

Geçtiğimiz hafta Pazar günü Karadağ’dan gelen seçim sonuçları Balkanlar’da nur topu gibi yeni bir krizimiz olduğunu gösteriyor. Şimdilik 650 bin nüfuslu bu küçük ülkenin bir “iç sorunu” olarak görülse de, Balkan Kabare’sinde bu küçük sorunların birdenbire nelere yol açabileceğini biliyoruz. Dahası, tek amacın 29 yıllık bir iktidarı devirmek olduğu bir koalisyonun yaşayabileceği sıkıntılar için de ipuçları veriyor.

Seçim sonuçları oldukça karışık bir duruma işaret ediyor. Onlarca parti ve siyasi aktörün yer aldığı, bu parti ve aktörlerin sürekli olarak oradan oraya geçtiği, yeni partilerin kurulduğu, yeni  koalisyonların inşa edildiği dinamik ve kendine has yapısı olan bir siyasi ortam…

Karışıklığın bir nedeni ülkede değişik bir etnik dağılım olması. Karadağ’ın sadece %45’i kendini Karadağlı olarak tanımlıyor, %28,7’si Sırp, %8,6’sı Boşnak, %4,9’u ise Arnavut. Şu şekilde ifade etmek siyaseten çok doğru olmasa da, biraz basitleştirerek söylememiz gerekirse, dini kimliğin etnik kimliği belirlediği Balkan coğrafyasında durum zaten oldukça karışık bir hal alırken, hem Karadağlıların, hem de Sırpların Ortodoks olması ve buna rağmen farklı etnik kimliklere sahip olmaları durumu iyice kontrolden çıkarıyor. (Bununla ilgili olarak üç yıl önce bu köşede yayınlanan “Karadağca: Geleneğin İcadı” https://ilerihaber.org/yazar/karadagca-gelenegin-icadi-80415.html başlıklı yazıda Karadağ kimliğinin oluşum sürecini özetlemiştik.)

Ülkeyi 29 senedir yöneten DPS (Demokratska Partija Socijalista: Sosyalistlerin Demokrat Paritis) seçime tek başına girdi ve 81 sandalyeden 30’unu kazandı. Senelerdir DPS’le birlikte hükümete destek veren diğer partilerin milletvekilleriyle beraber 40 milletvekiline ulaşmış bulunuyor. Muhalefet ise 81 sandalyenin 41’ini alarak parlamentoda çoğunluğu ele geçirmiş oldu. Seçim sonrasında muhalefet partileri ortak açıklama yaparak bir koalisyon hükümeti kuracaklarını açıkladılar. Bu durumda 29 sene sonra Karadağ’da DPS dönemi sona ermiş gibi görünüyor ama siyasi dengeler tam tersini de gösterebilir.

Öncelikle 29 senelik DPS dönemine kısaca bir göz atalım. Yugoslavya’da ilk çok partili seçimin düzenlendiği 1991 yılında “Karadağ Komünistler Ligi” yöneticileri tarafından kurulan DPS 1991’deki ilk seçimi kazanarak bir anlamda 46 senesi Yugoslavya’da “Karadağ Komünistler Birliği” adı altında, 29 senesi de DPS adı altında toplam 75 yıllık bir iktidarın sahibi. Tam da bu bağlamda, Karadağ’daki bu iktidar değişikliğinin bu ülke için anlamı daha da açığa çıkıyor.

İlk altı yıl Momir Bulatoviç tarafından yönetilen parti, halen Karadağ’ın BM elçisi olan Militsa Peyanoviç’şin bir yıllık yönetiminden sonra 1998’den bu yana Kral Milo; Milo Cukanoviç tarafından yönetiliyor.

Siyasi kariyerinin ilk yıllarında sıkı bir Slobodan Miloseviç takipçisi olan Kral Milo yıllar içinde hem kendi duruşunu, hem de Karadağ’ın Balkan siyasetindeki yerini değiştirdi. Zaman içinde Miloseviç ve genel olarak Sırp siyasetiyle arasına mesafe koyan Kral Milo yönetimindeki Karadağ 2006 yılındaki bir referandumla seçmenlerin %55’inin kararıyla Sırbistan’dan ayrıldı. Bunu AB üyelik başvurusu ve 2017’de ülkenin NATO’ya girişi takip etti. Kral Milo ve Karadağ’ın Batı ile bu derecede yakınlaşmasının, Sırbistan ve Rusya’ya karşı kampta yer almasının sıkıntı yaratacağı biliniyordu. Nitekim 2017 yılındaki NATO üyeliğinden bir yıl önce, 2016 yılında Karadağ çapında ciddi bir operasyon yapıldı ve “darbe girişimi” gerekçesiyle içinde bazı Rusya vatandaşları olmak üzere, Sırbistanlı ve Karadağlı birçok polis ve asker cezaevine atıldı. Kral Milo darbe girişimini ülkenin Batı’yla entegrasyonunu engellemeye yönelik, Rusya yanlısı grupların kışkırttığını açıklıyordu. Türkiyeli okurların bu darbe girişiminden sonra Karadağ’ın NATO’nun kucağına daha rahat oturduğunu çok rahat bir biçimde tahmin ettiklerini düşünüyoruz.

Bu süreçte ülke ciddi bir yolsuzluk ve mafya batağına saplandı. Geçtiğimiz yıl Şubat aylarında yolsuzluk karşıtı yapılan gösterilen sert bir biçimde bastırıldı. Fakat Kral Milo’yu zorda bırakan yolsuzluk karşıtı gösteriler değil, Sırp Ortodoks Kilisesinin düzenlediği gösteriler oldu.

Aralık 2019’da çıkan “Din ve İnanç Özgürlüğü ve Dini Cemaatlerin Hukuki Statüsü” kanunu ile birlikte 1918 yılından önce inşa edilen yaklaşık 750 kilisenin mülkiyeti devlete verildi. 1993 yılında Sırp Ortodoks Kilisesi’nden ayrılan Karadağ Ortodoks Kilisesi’nin Sırp Ortodoks Kilisesi ile yaşadığı rekabette elini güçlendiren, daha doğrusu Sırp Ortodoks Kilisesinin gücünü önemli ölçüde törpüleyen bu kararın ardında yatan en önemli nedenlerden birisi olarak Kral Milo’nun yolsuzlukları ve mafya ile ilişkisinin üstünü örtme çabası olarak görülüyor. 1918 yılında Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı kurulduğunda Sırp Ortodoks Kilisesi tarafından el konulan bu kiliseler yeniden Karadağlı oluyordu. 

Sırp Ortodoks Kilisesinin mallarının kamulaştırılması ciddi bir protesto dalgasına yol açtı ve bu ivmenin muhalefette yarattığı dinamizm farklı partilerin ZBCG (Za Budućnost Crne Gore : Karadağ’ın Geleceği İçin) çatısı altında birleşmesini doğurdu. Bu çatı altında Yeni Sırp Demokrasisi, Değişim için Hareket, Demokratik Halk Partisi ve Gerçek Karadağ gibi sağcı partilerin oluşturduğu Demokratik Cephe ile geçtiğimiz yıl Sosyalist Halk Partisi, Birleşik Karadağ ve İşçi Partisi’nin bir araya gelerek oluşturduğu Halk Hareketi (Ya da diğer adıyla Da Svako İma: Herkes İçin) ve eski DPS lideri Momir Bulatoviç tarafından kurulan Sosyalist Halk partisi yer alıyor. Toplam 27 sandalye çıkaran ZBCG’ye 10 sandalyesi olan MNN (Mir je naša nacija: Ulusumuz Barış); 4 sandalyeyle URA, (Ujedinjena Reformska Akcija: Birleşik Reform Eylemi) Sosyal Demokratlar ve Sosyal Demokratik Parti’nin 5, Boşnak ve Arnavut partilerin 5 milletvekili de eklenince 41 kişiyi buluyor.

Bir dolu farklı siyasi partinin isminin zikredildiği yukarıdaki paragrafı anlamanın okuyucu tarafından ne derecede zor olduğunu biliyoruz. Bir de bunun üstüne birçok partinin ismiyle ilgisi olmayan bir siyasi konumda olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Bu şekilde “Beş Benzemezler”in oluşturacağı koalisyon hükümetinin tek amacı var, o da 29 yıllık DPS hükümetini, Kral Milo’yu devirmek. Bu motivasyonla bir araya gelen beş benzemezin bu işi nasıl kotaracakları ise tam bir muamma. Bu partilerin bazıları NATO taraftarı, bazıları ise NATO karşıtı, bazıları aşırı milliyetçi, bazıları ise oldukça liberal, bir yandan çok az sayıda olan ve siyaseten ciddi bir bunalımdan bir türlü çıkamayan ve ismiyle pek de müsemma olmayan komünistler de destekliyor, ama öte yandan köktendinci Ortodoks rahipler de.

Öte yandan koalisyon hükümetinin hemen yanı başında duran ekonomik kriz ve COVID-19 krizi var, ki bu ikisi de gün geçtikçe birleşerek daha büyük bir toplumsal krize yol açma potansiyeli taşıyor.

Bu süreçte partiler arasında geçişlerin olması da ihtimal dahilinde. Örneğin, 34 yaşındaki, akademisyen kökenli ve kariyerinin bir kısmını Bilgi Üniversitesi’nde yapmış olan Dritan Abazoviç liderliğindeki URA veya MNN bu kadar şovenist, dinci ve milliyetçi arasından beklediğini bulamayıp yolsuzluğa karışan birkaç DPS yöneticisinin kellesinin alınması karşılığında DPS’e yanaşabilir. Bu arada ZBCG’nin Boşnak ve Arnavut partilere de davetiye gönderdiğini de unutmamak lazım. Bu nasıl olacak bilmiyoruz çünkü ZBCG içinde yer alan bazı unsurlar 90’ların kâbusunu hatırlatan eylemlerde bulunabiliyor, kanlı Çetnik sembolleri taşımaktan geri durmuyorlar.

Henüz kurulmamış olmasına rağmen, koalisyon krizinin kokusunu alan Cukanoviç şimdiden bir anti-faşist blok kuracağını açıklamış. Tabii ki bu girişimin ardında “Ben gidersem ardımdan etnik çatışmalar gelir, faşizm hortlar, Miloseviç dönemi gibi olur” tarzı bir tehdit var. Zaten seçimden hemen sonra Pljevlija’da Boşnaklara ait bir camiye saldırı düzenlenmesi, Boşnaklara ve Arnavutlara karşı ırkçı yazılamaların yapılması da bir provokasyon işareti olarak görülüyor. 

Karadağ’la ilgili analiz yazılarına Batılı “analist”ler daha şimdiden Karadağ’da parlayan, Rusya tarafından körüklenen ve Bosna’ya, Kosova’ya hatta Makedonya’ya da sıçrayan bir savaşın “müjdesini” veriyorlar. Bu satırlarda sürekli yazdığımız gibi, yeni milenyumdan bu yana her mevsim önümüze sunulan bu “müjde”nin bir türlü gerçekleşememesinin nedeni, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin saltanatlarını sürdürebilmeleri için Balkanlar’ın güncel siyasi durumu, destabilizasyonun kronik hale gelmesi. Karadağ emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin istediği gibi bir ülke olma statüsünü korumaya devam ediyor.

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/

Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/