Haydi, o zaman!

Yılın sonuna geldik.

İlginç bir zaman kesiti oldu…

soL Portal yazarı olarak başladığım 2014 yılını, İleri Haber'deki köşe yazılarıyla tamamladım.

Her iki emek yuvasını çok değerli buluyorum. Ne ki sadece benim bulmam yetmiyor. Hep beraber paylaşmak gerek…

Bu bakımdan kendi adıma küçük bir muhasebe yapmanın zorunluluğunu duyuyorum…

***

2013 Haziranı'nın siyasete getirisi, farklı enlem ve boylamlarda farklı sonuçlar doğurdu. Yani Haziran sonrası artık farklı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Batısıyla, doğusuyla; sağıyla, soluyla… Hem umuda dair; hem de eskisinden farklı bir gelecek ve beklenti içinde…

Geçişler kolay olmaz; hele devrim rüzgârının yoklayıp geçtiği bir coğrafya, artık farklı bir zaman-mekândadır.

Olan bitene baktığımda, kimi geçiş örnekleri hayli sarsıcı olmuştur… Anlaşılır, çözümlenebilir olanları var; kimilerine ise hayret rezervimi hala saklı tutuyorum.

Farkı anlatmak ne denli kolaysa, imeceyi kurmak o denli zordur. Bu kez de ve bir defa daha öyle olmuştur… Ne ki dünyanın sonu olmadığına göre hayıflanmak manasızdır. Hayat her dayattığında hayatı baştan kurmayı, bize hep hayat öğretmiştir. Önemli olanı, saflardan geriye düşmemektir…

***

“İleri” ve “soL” arasındaki ortaklık veya fark, esasen Haziran’a dayanan bir alan kırılmasıdır. Kısacası TKP, Haziran sürecinden ilkin örselenerek çıkmıştır.

Sonuçta 2014'ün Haziranı'ndan sonra, bir yayın aygıtı olarak “soL” iki kez susmuştur.

Önce gazetenin yayın hayatına son verilmiştir. Şimdilerde format değiştirmiş, yeniden haftalık dergi olarak devam etmektedir. Sonra soL Portal rölantiye alınmıştır. Haziran sonrası merkezi bir kararla, çoğunluk kalemlerine geçici olarak tezgah kapatılmıştır.

Vakit yeni güne durduğunda, portallar ikilenerek çeşitlenmiş, bana da ne yapacağım sorulmuştur. O anda durdum ve derin soluk aldım. Bir de, ortak yazgımızın, emek ve mücadelemizin bende baki kalan hukuku adına, kalemimi ayırımsız kullanma kararı aldım. Ne ki dileğim tutmadı. Sadece “İleri Haber” kucak açtı; şimdilerde “soL Portal” ın bir okuyucusuyum.

Olsun; ikisi de bizimdir. Hepsi kendi emeğimiz, kendi mücadelemiz ve kendi insanımıza dairdir. Ortak ter akıtılmış, ortak soluk alınmıştır. Hepimizin olan bir imece yaratılmıştır. Kitabın üstüne de “Mücadelemiz”  yazılmıştır. Bugün yan yana durulmasa da, hukukumuzun karşılıklı temelleri, güneşli bir dünya adına atılmıştır.  Bu bakımdan toplumsal kurtuluş adına, kararlılığı ortaklaştıran ve bizim olan emeğe saygı duymak gerekir. Kendi hesabıma, hala ve şimdilerde de yine buradan bakmaktayım.

Zira gövde, aynı gövdedir. O koca gövdeden şimdi iki sürgün dal çıkmıştır. Hangi dala su yürürse, baharlayıp çiçek açacak; yani kurumayan, bir daha hayatlayacaktır.

Yaşam diyalektiktir. Yani ve şimdi hayatın öğreticiliğine inanmak, beklemek ve gerçekliğine bakmak ve de mücadeleye devam etmek gerektir.

***

Kanadımızda kırılma demiştik; oysa aydınlığın maviliği şimdi daha parlaktır.

Haziran o muazzam basıncıyla, Türkiye’nin rotasına yeniden bir doğrultu vermektedir. Şimdi artık daha çoğuz; şimdi ayrıntıda boğuşmak yerine hayata ertelenemez tutunmanın zorunluluğunu daha çok duyuyoruz.

Haziran’ın sağladığı rota düzeltmesini daha iyi kavramak için, Marks’ın sınıfa atfettiği bir kavramdan yola çıkıp, özünü ödünç alalım. Alırken, geçmeden de not olsun: Hegel’in öne sürdüğü “kendi için şey” kavramını, Marks ayakları üzerine dikmiştir. Sınıf çıkarının farkına varan, dolayısıyla sınıf bilincine erişmiş proletaryaya “kendi için sınıf” tanımını atfetmiş; bu bilince erişilmemesi durumuna da “kendinde sınıf” demiştir.

Oysa ve şimdiyse öyle mi? Haziran rüzgârının saklılarda yeşerttiği umut, artık “Birleşik Haziran Hareketinde” tohum olup, toprağa düşmüştür. Sıra ortak yolu hep beraber döşemeye gelmiştir.

Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için; gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı yağma düzenine ve bunları temsil eden AKP rejimine karşı yola çıkan Birleşik Haziran Hareketi “Kendinde Birlik” olmaktan kurtulmakta, “Kendi için Birlik” olarak dönüşüp eksenine oturmaktadır. Yol bu kavşağa evrilmiştir…

Birleşik Haziran Hareketi ne diyor:

Düşülen şerh tekrar sayılmasın!

Neden mi?

Durup durup anlatılmalı ki, yaşananlar unutulmasın…

Hareketin çıkış bildirgesinde, bakın şu not düşülüyor:

Ülkemiz emperyalizmin bölge politikalarıyla uyum içinde, mezhepçi faşist bir diktatörlüğe sürükleniyor. AKP iktidarı baskı ve hileyle, sokak çeteleri kurup, devlet şiddetini sonuna kadar kullanarak bu yolda ilerliyor.”

Sonra Haziran Hareketi “kendi için birlik” olmanın nasıl bilince çıkarıldığına vurgu yapıyor…

“Bu gidişata dur demek, yarınımızı AKP’nin pençesinden kurtarmak için bir araya geliyoruz.

Ülkemizin bugününe ve geleceğine sahip çıkmanın,  direnmekten ve halkın birleşik örgütlü mücadelesinden geçtiğini biliyoruz. 2013 Haziran’ındaki büyük direnişin izinde,  şimdi de birleşik bir mücadeleyi birlikte yaratıp, Haziran barikatlarını ileri taşıyacağız.”

Tarihselcilik hem beynelmileldir. Hem de yaşanılan coğrafyanın kültürünü ve toplumsal izlerini taşır. Farkındalığın farkında olan “Birleşik Haziran Hareketi”, yaptığı tespitle, umudu ete, kemiğe bürümektedir.

Birleşik Haziran Hareketi sözünü şöyle söylüyor:

“Bu toprakların ortaya çıkarttığı ilerici ve devrimci birikimi sahipleniyoruz. Özgür bir geleceği bu birikimle Gezi-Haziran direnişinde buluşturarak kurabileceğimize inanıyoruz. Birleşik Haziran Hareketi, anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist ve gericiliğe karşı aşağıdaki ilke ve amaçlar doğrultusunda harekete geçecek bir halk örgütlenmesinin çağrıcısıdır.”

Çağrıcının kendine ilke edinip amaçladıkları ise şöyle sıralanıyor:

 “Ülkemizin faşist ve dinci/mezhepçi zorbalığa sürüklenmesine dur diyoruz. Emekçilerin insanlık dışı çalışma koşullarına mahkum edilmesine, taşeronlaşmaya ve güvencesizliğe karşı, insanca bir yaşamı savunuyor, iş cinayet ve katliamlarının önlenmesi için mücadele ediyoruz. Piyasacı talan ekonomisine karşı çıkıyor, özelleştirme yağmasına karşı halkçı-kamucu bir ekonomiyi savunuyoruz. Dinin siyasal ve toplumsal yaşamı belirlemesine karşı laik ve özgür bir yaşam için bir araya geliyoruz. Bölgemizdeki emperyalist boyunduruğa karşı direnen halkların yanında yer alıyor, ülkemizin Ortadoğu’da savaşa sürüklenmesine karşı barışı savunuyor, bağımsız bir ülke ve kardeşçe bir bölge istiyoruz. Kürt sorununun çözümünde özgürlük temelinde kardeşlik ve birlikte yaşama iradesine dayalı, adil, onurlu bir barışı ve eşit yurttaşlığı esas alan bir çözüm için güçlerimizi birleştiriyoruz. Her tür cinsel ayrımcılığa, şiddete ve baskıya karşı duruyor, kadın cinayetlerine son vermek için harekete geçiyoruz. Doğanın tahribine, kentlerimizin ve yaşam alanlarımızın kar amacıyla yağmalanmasına karşı

mücadeleyi her alana yayıyoruz.”

HAYDİ, O ZAMAN!

“Evimizi, ocağımızı, ekmeğimizi, doğamızı, aşımızı birlikte savunalım. Sokaklarımızı, okullarımızı, derelerimizi, özgürlüğümüzü geri alalım. Bu köhnemiş düzeni zalimlerin başına yıkalım. Eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, laik, kamucu, dayanışmacı yeni bir toplumsal düzenin kurucu iradesini birleşik direnişimizle inşa edelim.

Sokaklarda, Meclislerde, Forumlarda buluşalım”.

Bu çağrı 30 Ağustos’ta Türkiye’ye ‘Gericiliği ve Faşizmi Yeneceğiz’ iddiasıyla duyurulduktan sonra on binler forumlarda, meclislerde buluştu, toplandı. Girişim 19 Ekim’de, göbeğini kendi kesti, “Birleşik Haziran Hareketi” adını aldı. Şimdilerde yerel meclisler delegelerini seçti ve 27-28 Aralık kapıya dayandı. “Türkiye Meclisi” toplanıyor. Türkiye’nin ilericilik tarihinde yeni bir sayfa açılıyor.  

HAYDİ, O ZAMAN!..

nuriabaci@gmail.com