Haydi…

Son yirmi dört saat…

Bir ülke ki, o coğrafyanın her boy ve soydaki halklarının, insanlarının ayrıştırıldığı ve birbirine göre ötekileştirildiği bir zaman ayrımında ve aralığında, kendi geleceğini ve varlığını oylamak ve diktatörlüğe kolayca savrulabilecek bir tek adam yönetimine karşı durulacak kavşağa sadece ve sadece bir yirmi dört saat kaldı…

İnsanlar gergin, ülkenin her yanı, yöresi keman yayı…

Sokaklar boş, bankalar, mağazalar boş; caddelerde kırık rüzgârın kendini savurduğundan başka ne var ki…

Ve yaşam alanlarımızın tümü değilse, çoğunun solukları çekilmiş, kesilmiş…

Ve artık sadece bekliyor; bekliyoruz…

Ya teslim olacağız veya…

***

Kenan Evren, 12 Eylül faşizminin anayasası oylanırken, karşı duranları vatan haini ilan etmişti…

Karşı duranlar, hayır diyeler sandıktan sadece %2 çıkmıştık. Faşizm ve korku böyle bir şeydi ve yani payımıza düşen katmerli vatan haini olarak yaftalanmaktı.

Ve ben de onlardan birisiydim ve gençtim o sıralar.

Şimdi de öyle oldu…

Şimdi yaşımı ve başımı çoktan almış birisi olarak sandık başına aynı suçlamayı, aynı damgayı yiyerek gidiyorum ve bu coğrafyayı, insanlarımı elbette daha da fazla severek o gün ne yaptıysam, sonrasında yurtseverliğimi kimseye hiç sorgulatmadan şimdi de vatan hainliğine devam ediyorum…

Evet vatan hainliğimiz, yani Nazım o şiiri yazdığından bu yana katmerlenerek devam ediyor…

Eğer, yarınlarımızda güneşli ve aydınlık bir Türkiye’yi istemek vatan hainliğiyse…

Eğer, emeğin hürriyetinin, memleket sokaklarında serbestçe ve özgürce dolaştığı bir ülke dilemek vatan hainliğiyse…,

Eğer, eşitli okyanuslar gibi engin dilemek ve sömürünün olmadığı bir dünya ve coğrafya düşlemek ve bunun uğrunda bir ömür boyu mücadele etmek vatan hainliğiyse…

Eğer, bu coğrafyanın ahalisini ayrımsız sevmek, kimliğine, inancına bakmadan kendim kadar birbirimize eşit ve kardeş görmek vatan hainliğiyse…

Eğer, bu coğrafyada akan her damla kanın ardında, gölgesi bulunan emek sömürüsüne hayır demek vatan hainliğiyse…

Eğer, el kapısında, sermaye kapısında insanın insana köle olmasına karşı durmak vatan hainliğiyse…

Eğer, ovadaki, tarladaki çiçeğin, hasadın ortakçısı, fabrikadaki emeğin yaratıcısı, okulda, üniversitede yeniden yaratılan kafalarda yeni bir gelecek kurmanın düşünü görmek vatan hainliğiyse…

Eğer, tek adamlığın, diktatörlüğe yol döşeyecek her türlü otoriterliğin karşısında göğsünü germek vatan hainliğiyse…

Eğer bunlara benzer ne kadar eğer varsa ve bunların hepsi vatan hainliğiyse, yeminim olsun ki bu putlar, bu baskılar, bu insanı-insanlığı karanlığa gömen diktatörlükler yıkılana kadar vatan hainliğine devam edeceğim…

***

Şimdi hiç geri basmadan, geleceğimize sahip çıkmanın alnı açık sükunetiyle ve kendimize, geleceğimize olan özgüvenle, varlığımızın bitirilmek istendiği sandıkların nabzı olmaya gidiyoruz…

Karanlıkların dağılacağı bir sabahın alacakaranlık şafağındayız ve tek adamcıların giderek artan rahatsızlığı işte bundandır ki karanlıkları yıkmaya, menzile varıyoruz…

***

Artık söz bitti…

Haydin güneşli bir yarına ve ülkeye…

nuriabaci@gmail.com