‘Hayata bazen dişlerini, bazen de kıçını göstermelisin!’

Verbeke'nin karakterleri duygudaşlık beslemekten kendimizi alamayacağımız, normal bir hayat sürme özlemleri yüzünden ıstırap çeken, o özlemler ve beklentilerle dışarıdaki yüzeysel hayatın kendilerini tatmin etmeyeceğini düşünen lakin beklentileri için çaba sarf etmeleri gerektiğini geç fark eden insanlar.

İnsomnia / uykusuzluk; uykunun kalite ve miktarının yetersiz olması olarak tanımlanır. Uyku için yeterli zamanınız ve fırsatınız olsa bile uykuya başlamada, süresinde veya bütünlüğünde yineleyici zorluklar yaşanması ve bunların günlük işlerinizde yavaş yavaş ve aniden bozulmaya yol açması ile sonuçlanır. Bir süre her şey yolunda gibidir. Daha çok vaktiniz vardır okumak, yazmak, yaratmak, düşünmek için. Fakat insomnia içinde depresyonu barındırır. Zihniniz gereğinden fazla çalışabilir ve kontrol edemeyeceğiniz durumlar üzerinde fazla düşünmeye başlayabilir, hiç düşünemediğiniz saçmalıklara imza atabilirsiniz.

Çaya, kahveye çamur atsak da uykusuzluk stresin, üzüntünün, kafa karışıklığının ve yalnızlığın ürünüdür. Uyuyamayanların bir tür ağrısı, sızısı, korkusu, öfkesi, derdi, ciddi kaygısı veya yarım kalmış hikâyesi vardır. Orantısız acı çeken bu insanların iç sesleri asla susmaz. Asosyal ve / veya obsesif davranışlar sergilerler; zamanla sevdiklerinden uzaklaşır, sevenlerini kendilerinden uzaklaştırır ve sonunda ya bir kelebekle konuşmaya başlarlar ya da uyuyabilenlerin huzurunu kaçırırlar.

Geçmiş, uyuyamayanların zayıf noktasıdır, çünkü tüm yaraları oradan gelir. Üzücüdür. Kötüyse yaşandığı, güzelse geride kaldığı için... Usanmaz ve uslanmaz bir aşık gibidir. Umulmadık bir yerde, umulmadık bir zamanda, bir kokuda, bir tatta, bir gülüşte, bir bakışta, bir kahkahada yahut taze bir acıda kapıları çalıverir. Geçmişini anımsayıp mutlu olan gelecekten korkar, sevimsiz bir hayat sürmüş kişi güvensizleşir, küser, kırılırken kırar, çabalamayan, umursamayan biri oluverir. Bunun için gelecek; kimine göre uzun sürer, kimine göre hiç yoktur, kimine göre ise mecazdan öte bir şey değildir. Umursamamaya başlayan uykusuzlar geleceğin hayal kurmak, umutlu olmak, riskli olsa da emek harcamak, kolaya kaçmamak olduğunu unuturlar.

Belçikalı yazar Annelies Verbeke de "Uyku" adlı romanında uykusuzluk çeken Maya ile gecenin içinde karşılaştığı benzeri Benoit'nın hikayesini anlatır. Maya önceleri yakınlarının önerdiği ballı sıcak süt, gevşeme terapisi ve benzeri yöntemlerle uyumaya çalışır ama başarılı olamaz. Kendisini anlayamayan ve yanında mışıl mışıl uyumaya devam eden sevgilisi Remco ile yolları ayrıldıktan sonra hayatı değişir ve kendisini daha da yalnız hissetmeye başlar. Çoğunluğun evlerinde, yataklarında uyuyarak geçirdiği gece saatlerinde Maya sokaklarda gezinir. Bu gezintilerden birinde kendisi gibi uyumayan Benoit ile tanışır. Bu iki uykusuz geceleri uyuyan, gündüzleri çalışan büyük çoğunluğun sürdürdüğü düzenli hayatın dışında kaldıkları ve geçmişleriyle / benlikleriyle olan çatışmaları sebebiyle yan yana düşer.

Verbeke'nin karakterleri duygudaşlık beslemekten kendimizi alamayacağımız, normal bir hayat sürme özlemleri yüzünden ıstırap çeken, o özlemler ve beklentilerle dışarıdaki yüzeysel hayatın kendilerini tatmin etmeyeceğini düşünen lakin beklentileri için çaba sarf etmeleri gerektiğini geç fark eden insanlar. Neyse ki sonunda uykusuzlar ironik ama sahici bir dayanışma girişiminde bulunurlar.

Evet, kimimiz kurtlar tarafından büyütülüyor, kimimiz kurtlara karışıyor, kimimiz de içimizde kurtçuklar biriktiriyoruz. Çocukken su gibiyizdir, içinde bulunduğumuz kabın şeklini alır, travmatik durumlar sayesinde de öylece donar kalırız. Ama geç de olsa çözülmek, kim ne derse desin yaşanmamışlıkları yaşamaya çabalamak lazım. Galiba unutmaya çalışmak yerine affetmeyi öğrenmek gerek. Hazmetmek... Önce kendimizi, sonra başkalarını affetmek... Başkalarını sevebilmek için önce kendimizi sevmek gerek. Dahası geçmişin kalıntılarından, geleceğin korkularından hayatı arındırmak gerek. Kimi zaman kafanızın içindeki bir şalter inmiyor olabilir. Ama yine de Benoit'in eski dostu Stan'in dediği gibi: "Hayata bazen dişlerini, bazen de kıçını göstermelisin!"

Künye:

- Uyku, Annelies Verbeke, Çev: Gül Özlen, Ayrıntı Yayınları, 2014.