Haddini bilmek!

Son yirmi yılın siyaset sahnesine taşıdığı, halka ve çalışanlara karşı kullandığı seviyesiz dil kullanmanın bir örneğidir ‘haddini bil’ (!). Diğer bir deyişle “Ananı da al git” le başlayan maceranın son halkası.

Emekçi, çiftçi, işçi gibi alt sınıflardan birine aitsen bu retorik sana rahatlıkla kullanılabilir. Çünkü sen sınıfsal olarak bunu hak ediyorsun. Senin ne haddine devlete el uzatmak, ona ‘hoş geldin’ demek veya ‘geçinemiyoruz’ diye sitemde bulunmak. Devlet bu, sever de döver de. Hatta isterse ‘terörist’ de ilan eder. Bu çıkmazından payına ne düşerse ona razı olacak, devletin ‘şefkat elini’ uzatması için hazır kıta bekleyeceksin. Ne de olsa ‘hak verilmez alınır’dan  ‘hak verilmez varsa da geri alınır’ noktasına geldiğimiz şu günlerde, devlet aklının ideal vatandaş profili “Bekçi Murtaza”ya rahmet okutacak cinsten.  

En tepeden başlayarak devletin en alt yönetici kadrolarına kadar uzanan bir skalada hakaret etmek, azarlamak AKP iktidarı ile devletin normalleri arasına girdi. 2 bin yıllık devlet geleneği öz güveninden son yılların prematüre doğan devlet paranoyak hezeyanlarına geçişle birlikte kadim Anadolu’da çok kullanılan bir halk deyimiyle “o.. nem kapmak” da milli dava haline geldi.

Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde okul ziyaretlerinde bulunan Kaymakam M. Faruk Saygın, Kemalpaşa Çok Programlı Anadolu Lisesi’nde (ÇPAL) girdiği sınıfta kendisine 'hoş geldiniz' diyen ve elini uzatan öğretmeni 'Haddini bil, sınıftan çık dışarıya bekle' diyerek sınıftan kovdu. Öğretmen öğrencisini sınıftan kovamazken, kaymakam öğrencileri önünde öğretmeni sınıftan kovmakta sorun görmemişti. 

‘Hoş geldiniz’ demeyi hadsizlik sayan bir kaymakam ‘günaydın’ demeyi cahiliye devri adeti sayan Diyanet’in önüne burun farkıyla geçmişti birden. ‘Yeni Türkiye’ dedikleri, böyle tanımladıkları son 20 yılın AKP Türkiye’sinde, referansları tarikatlar, cemaatler olan ve liyakatlerine bakılmaksızın, kulluk geleneğinden gelen ve reisinin birer taklitçisi olan, biat kültürü ile yetiştirilen yöneticiler döneminden geçiyoruz. Yönetememe hali derinleştikçe yönetilene yönelen bir hiddet in arkasında Kemalpaşa kompleksi de olabilir tabi.

İşte böyle bir dönemde öğretmenin biri de çıkmış kaymakamına ‘hoş geldin’ diyor. Hâlâ öğrenemedin mi öğretmen, memur, işçi kardeşim? Senin yapman gereken önünde secde edip elini öpmekti! Bir selamün aleykümle cennet kapıları sonuna kadar açılırdı oysa. 

Olay kamuoyuna yansıdığında ilk tepki Eğitim-Sen’den geldi. Yetkili sendikalardan, üye sayısı olarak en kalabalık olan, korkunun örgütlendiği ve örgütlediği yandaş Memur-Sen’e bağlı öğretmen sendikasından ses çıkmadı. Onlar o tarihlerde Amerika’da devlet tarafından tatile götürülmüş, milli birliğimizin ve gücümüzün simgesi(!) olan Türk Evi’nin açılışının verdiği ‘manevi huşu’ ile uyku halindeydiler. Aslında görevleri uyumak ve uyutmaktı. Yine köre, sağıra, dilsize yattılar. Öğretmenin terörist ilan edilmesini beklediler. Ona göre yapacakları açıklama ellerine verilmişti muhakkak. İnşallah maşallah sendikacılığı da bunu gerektirirdi zaten.

Konuyla ilgili açıklama yapan Kemalpaşa Eğitim-Sen temsilcisi Koray Emiralioğlu, 'Kimse unutmasın kapıkulu değil öğretmeniz' diyerek tepki gösterdi. 

Emiralioğlu açıklamasının devamında şunları söyledi:

“Bugün ÇPAL'ye okul ziyaretinde bulunan Kemalpaşa İlçe Kaymakamı M. Faruk Saygın girdiği sınıfta kendisine ‘Hoş geldiniz’ diyen öğretmene ‘Bu ne hadsizlik’ diyerek sınıftan çıkmasını, dışarıda beklemesini söylemiştir.

Sınıfta bulunan diğer öğretmen arkadaşımızın bu yapılanın doğru olmadığını anlatmaya çalışmasına karşılık Kaymakam, sen kimsin, ücretli misin diyerek tehditvari konuşmuştur, ayrıca ücretli, kadrolu sözleşmeli de olsa onun bir öğretmen olduğunu unutmuştur. Bizler öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına ve tüm bu baskılara karşı onurumuza, haklarımıza ve emeğimize sahip çıkacağız.”

Ama olay öyle bir yerde gerçekleşmişti ki hükümet yetkilileri hızlı şekilde adım attılar. Ülkenin toplumsal duyarlılığı yüksek illerinden birinin ilçesinde gerçekleşmişti. İlçe sakinleri ve demokratik kitle örgtürleri anında öğretmene sahip çıkarak alanlarda açıklamalar yapmaya başladılar. 

Kaymakam baltayı taşa vurmuştu. Nerede görev yaptığını unutmuş, bu şekilde tepki alacağının hesabını yapamamıştı. Dünyanın etraflarında döndüğünü düşünen bu ‘Murtaza’ profilleri hayatın kimsenin etrafında dönmeyeceğini unutmuşlardı. Kendini öğrencilerin önünde küçük duruma düşüren kaymakam ertesi gün özür diletilmiş oldu.

Anadolu biriktirdiği binlerce yıllık kültürle pek çok anlamlı deyişler üretmiştir. Bu topraklar yaşadıkları acıları tecrübe ederek bu günlere gelmiştir. O deyimlerden bir tanesi de “Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın!’ Anadolu'da zalimler için böyle derler. 

Bu toprakların halkları zulmü asla kabul etmemiştir. Sözlerinde, türkülerinde dilendirmiş zalimlere geçit vermemiştir.