Gülümse, sakın vazgeçme, başaracağız!
Daniel Wille'ın ilk kitabı olan ve 1872’deki Pelsall Hall Kömür Madeni faciasında hayatını kaybeden madencilere adanan "Mercia'nın Bedeli"ni okurken de yine çocuklar düşüyor usuma. Michael bir madencidir, Sanayi Devrimi’nin en bunaltıcı zamanlarında İngiltere’de madencilik yapan insanların yaşam koşullarına onunla birlikte tanık oluruz.
Hayallerini gerçekleştirebilmekten ziyade yaşamak için mücadele etmeyi öğrenen çocukların hikâyelerini bilir misiniz? 23 Nisan’da cumhurbaşkanı olan çocuktan tek farkları yanlış coğrafyada doğmuş olmaları ya da emekçi çocukları olmalarıdır. Yoksul / yoksun çocuklar bu memlekette dayak yerler, hakarete / tacize uğrarlar, yetim bırakılırlar. Baklava çalan çocukları hapislerde çürütmeye, istismar edilenlerin tacizcilerini haklı göstermeye çalışanlara, çocukları darp edenlere, anasız - babasız bırakanlara şaşıramaz hale geldik. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınlara, 1 Mayıs’ta işçilere, Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı’nda çocuklara sövenler; zeytinini, fındığını, pamuğunu savunan çiftçisine, madenci babasının yasını tutan yetime de sövecektir.
Dünyada “çocuk bayramını” kutlayan tek ülke olmakla övünen ve 1995 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni kimi maddelere şerh koyarak imzalayan Türkiye'de devlet görevlileri tarafından son 24 yılda 569 çocuk katledildi, son üç yılda 298 çocuk tutuklandı. Soma'da yetim kalan 432 çocuğa ölümün güzellemesi yapıldı. Ceylan Önkol, Enes Ata, Halil İbrahim Oruç, Berkin Elvan, vb. nice vahşetle ilgili başlatılan soruşturmalara “gizlilik” kararları konuldu. Bayram günü dipçikle dövülen 14 yaşındaki Seyfi Turan'a “olayın gerginliği içinde dengesiz vurulduğu” söylendi, sanki çocukların kafasını dipçiklemek hakmış da dengesini tutturmak lazımmış gibi.
Daniel Wille'ın ilk kitabı olan ve 1872’deki Pelsall Hall Kömür Madeni faciasında hayatını kaybeden madencilere adanan "Mercia'nın Bedeli"ni okurken de yine çocuklar düşüyor usuma. Michael bir madencidir, Sanayi Devrimi’nin en bunaltıcı zamanlarında İngiltere’de madencilik yapan insanların yaşam koşullarına onunla birlikte tanık oluruz. Madende yasadışı çalıştırılan çocukları kederle izlerken babasından miras aldığı ve çocuk yaşta başladığı mesleğin kendisiyle birlikte son bulması için çocuğunu okutmak uğruna iki farklı madende çalışır, sonunda bir çıkış yolu gördüğünde de ayakta duramayacak hale gelir. Yaşadıkları evde, yerin bin kat altında, yollarda, limanlarda, Mercia’nın ondan aldıklarının telafisini, çocuğu için daha iyi bir gelecek arar. Micheal’la birlikte yoksulluk, sefalet ve umuda dair gerçek bir yolculuğa çıkarken en çok oğlu Luke'u bağrımıza basmak isteriz.
Bu kitabı okuyup Somalı 432 yetim çocuğu hatırlamamak mümkün mü peki? Evet, hatırlayalım. Tam 432 çocuk yetim kaldı Soma'da. 301 babanın faillerine müsamaha gösterildi. 432 evlat bir daha babalarına seslenemeyecek, babalarının kokusunu içine çekemeyecek, kömürden elleri kararmış olsa da gözleri ve yürekleri berrak 301 babanın eksikliğinden babalar günü nedir bilmeyecek, babalarından masal dinleyemeyecek, harçlık isteyemeyecek. Hiçbirimiz sağaltamayız acılarını. Başlarını okşayınca, ellerini tutunca geçmez bu çocukların içindeki sızı, sönmez yüreklerindeki yangın.
Ana akım medyanın, günlük telaşların, kaybolan adaletin, her yeni gün yaşanan haksızlıkların unutturduğu Soma; ceylan derisi üzerine oturup önerge reddedenlerin hesap vermediği bir vahşet alanıdır. Soma; ihmallerin, para hırsının, kapitalizmin tazecik umutları söndürdüğü kabuk bağlamış, her ani çarpmada kanayan, durmadan sızlayan bir yaradır. Ülkemizde her yedi dakikada bir iş kazası meydana gelirken ve her on saniyede bir işçi güya “kaza” sonucu hayatını kaybederken herkes elini taşın altına koymalı.
Yarın, 1 Mayıs. Emek, dayanışma, özgürlük, mücadele kelimelerini duvarlara, pankartlara, kalplere ve fikirlere kazıdığımız, savaşları, açlıkları, yoksullukları, cinayetleri, adaletsizliği, eşitsizliği bitirmek için direndiğimiz, direnirken yitirdiklerimizden ötürü durmadan kederlendiğimiz gün. El ele tutuşup kenetlendiğimiz, direncimizi perçinlediğimiz, sömürenlerin yüzlerine haykırdığımız gün. Ve 13 gün sonra sermayenin karanlık ve vahşi yüzüne, ölüme / adaletsizliğe / yoksulluğa güzelleme yapanlara kararlılığımızı göstereceğimiz gün. "Gülümse, sakın vazgeçme, başaracağız."*
*Modern Zamanlar / Charlie Chaplin
Künye:
- Mercia'nın Bedeli, Daniel Wiles, Çev: Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, 2023.