Gençlik ve sosyalizm mücadelesi

Sosyalizm mücadelesinde, işçi sınıfının yerine dair bir tartışma bulunmuyor. İşin temelinde bu yatıyor çünkü.

Sınıf mücadelesi söz konusu olduğunda ise sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyi, nesnel durumu ve yapısı hakkında onlarca söz söylenebilir. Bunlara girmeden, bugün ülkemize baktığımızda işçi sınıfının mücadeledeki yerine dair iki temel sloganı öne çıkartıyoruz. Yeni bir sınıf hareketinin ve yeni bir sendikal hareketin “yaratılması”. Kendiliğinden sınıf hareketini reddetmeden, ancak kendiliğindenciliğin sınırlarını bizzat temel almış, öncülük teorisini bizzat bunun üzerine kurmuş bir siyasal hattı temsil ediyoruz: Öncü parti, sınıfın genelini-ortalamasını değil, eşitsizliğini ve bu eşitsizliğin öncü unsurlarını veri alır.

İşçi sınıfının iktidar mücadelesine, diğer toplumsal  dinamiklerin bağlanması, işçi sınıfı partilerinin asli görevlerinin başında gelir. Toplumsal ve siyasal dinamikler, son kertede, sınıflar mücadelesinin, emek sermaye çelişkisinin tezahürlerinden başka bir şey değildir aslında.

Bugün ülkemizin eşitlik ve özgürlük mücadelesinde gençliğin yerine dair beylik laflar etmeden, birkaç noktanın altını çizmeye çalışalım.

Genel olarak siyasi mücadelede, toplumsal kesimleri tarif ederken, üretim sürecinde durdukları yer üzerinden bir tarif Marksistler açısından kavramsal bir değer taşır. Küçük-burjuvazi, orta sınıflar, köylülük, vb. gibi. Ancak, örneğin, kadınların özgürlük mücadelesi bağlamında yerlerini değerlendirip ve eğer siyasal bir hareket halini almışlarsa farklı düzlemleri de veri almak gerekir. Mesele bunun soyutlanması ile ilgili. Gençlik dendiğinde de, son tahlilde, belli bir toplumsal kesimi tarif etmek için kullanılan biyolojik bir dönemselleştirme olarak değerlendirmek yanlış sayılmamalı.

Ancak bu kadar basit değildir. Gençlik olarak ifade ettiğimiz ve sınıfları belli ölçülerde kesen bu özelliğin siyasette ayrıksı ve pozitif tarafları bulunuyor. Gençlik toplumun en dinamik, en canlı vs. gibi tanımlar yapmayacağım. 80’lerin sonunda yapılan bu tür değerlendirmeler bir tarafa, özünde gençliğin burjuva ideolojisi ile kurduğu ilişkinin yani düzene bağlanma katsayısı ile ilgili bir durum söz konusudur.

Türkiye işçi sınıfı genç bir sınıftır. Bu açıdan işçi sınıfı dendiğinde bıyıklı, kasketli, tulumlu bir işçi figürü kafalardan mutlaka atılmalıdır. Hizmet sektöründen, metal sektörüne kadar, eğitim emekçilerinden maden işçilerine kadar işçi sınıfının genç bir sınıf olduğu üzerine bir mücadele hattı tam da bu yüzen başa yazılmalıdır.

Hatta, yeni bir sınıf hareketinin ve yeni bir sendikal hareketin başlangıç noktası, işte böylesi bir kuşağın mücadele hattı örmesiyle mümkün olacak. Yeni bir işçi sınıfı kuşağı, fabrikalardan, sendikalardan ve emekçi mahallelerinden çıkacak. Parti, genç işçilere kapılarını sonuna kadar açmalıdır. Parti, eğer bir işçi sınıfı partisi ise, işçi sınıfı genç bir sınıf ise, sınıfın yeni bir hareketi bu kuşak üzerine kurulacaksa, gençliğin parti ile buluşturulması için zaman kaybedilemez.

Yeni bir kadın hareketi de böyledir.

Öğrenci gençlik daha da farklı. Üretim sürecinden belli bir süre kopuk olması ve emekçi sınıfların bir parçası haline geleceği asla unutulmadan veri alınmalı, ancak bu durumun yanına çok önemli başka bir nitelik eklenmelidir; aydınlanma özelliği... Hem de diğer toplumsal kesimlerden daha önce. Gençliğe dinamizmini katan işte bu siyasallaşma olanağıdır.

Öğrenci gençlik dinamiği her zaman vardır. Öğrenci gençlik hareketi ise her zaman çıkmaz. Toplumsal ve siyasal  krizlerin kırılma noktalarında ortaya çıkma potansiyeli yüksektir öğrenci hareketinin. Ancak ister siyasallaşmanın yoğun yaşandığı ister geriye çekiliş dönemleri olsun öğrenci gençliğin her zaman bir dinamik olarak ayakta olacağını bilelim.

En önde onlar vardır. Aydınlanma kuşağının bir parçası olduklarından... Bu açıdan öğrenci gençlik hareketi olarak ifade edilen şey bir yandan toplumsal sorunlara verilen karşılık ise diğer yandan bu sorunların sözcülüğünü üstlenmiş bir siyasal hareket olmasıdır.

68 gençliği tek başına gençlik sorunları üzerinden değil, ülkenin siyasal sorunları üzerinden bir kalkışma değil miydi? Milli petrol kullan kampanyası, onlar ortak biz pazar eylemleri, 6. Filo defol mücadelesi... Bu açıdan “salt öğrenci sorunları” üzerinden değil memleket sorunları üzerinden bir siyasallaşma yaşanmıştı. Salt gençlik sorunları üzerine doğacak bir dönem bekliyor muyuz peki? Örneğin eğitim sorunu, işsizlik sorunu vs. üzerinden bir hareketlenme elbette mümkündür ve sınav yolsuzluğuna karşı ayağa kalkan lise eylemleri ya da ataması yapılmayan öğretmenler gündemi tam da böyle bir hareketlenme idi. Ancak özgün sorunların bizatihi memleket sorunlarıyla ve ülke gündemiyle doğrudan bağı ortadır.

Bugün Türkiye’de, yaşanan gericileşme ve diktatörleşmeye karşı biriken bir tepki var. Bu tepkinin en fazla yoğunlaştığı yer ise öğrenci gençliktir. Öğrenci gençliğin, yakın dönemde siyasal mücadelede daha fazla öne çıkacağı bir dönem gelecektir.

Yakın tarihimizde, AKP gericiliğine karşı toplumsal bir dizi kesimin direnç gösterdiğini hatırlayalım. Taraftar eylemlerini, kent ve çevre mücadelelerini, kadın eylemlerini, Alevi mitinglerini... Sınav yolsuzluğuna karşı ortaya çıkan liseli tepkisi ve ODTÜ eylemleri ise öğrenci gençliğin verdiği direnişler olarak kayıtlara geçti.

Genç bir toplumuz. Bu topluma biçilmek istenen düzen dar geliyor.

Harbiye açık hava tiyatrosunda liseli ve üniversiteli FKF’lilerin buluşması, yeni bir öğrenci gençlik hareketinin işaretlerini fazlasıyla veriyor.

Umudumuzu güçlendirdiler… Selam olsun Türkiye’nin aydınlık geleceğine...