Erdoğan'ın bastonları ve 'sol'

İki 'sol' tez vardı.

Birincisi;
Üst akıl, dedi.
Tarihin en büyük liberal saldırısı var, dedi.
Erdoğan'sız AKP geliyor, dedi
AKP bitti, dedi.
 
İkincisi;
Kobane'de Türkiye'yle ABD savaşıyor, dedi.
Anti-emperyalist tutumumuz gereği ulusal çıkarlarımızı savunuruz, dedi.
AKP, ABD ekseninden çıktı, dedi.
 
Birincisi;
Emperyalist ilişkiler ağının genel kurallarını ve son dönemde yaşadığı tıkanma noktalarını anlayamadığı için AKP'nin nasıl ayakta durduğunu da anlayamadı.
Somut durumu analiz etme yeteneği sıfırlanmıştı. Arada, "faşizm geliyor" bile dedi.  
AKP ile mücadelenin önemsizleştiği algısının yaratılmasında çok işe yaradı.
 
İkincisi;
Yurtsever değil milliyetçiydi. Sınıf uzlaşmacılığı genlerinde vardı. Haziran'ın ardından içindeki son 'sol' dinamiği de etkisizleştirdi.
Nihayet, cumhuriyetçi dinamiği AKP'ye yedekleme uğraşının en önemli öznelerinden biri haline geldi. 
 
Düzen siyaseti açısından gelinen nokta; Baykal-Bahçeli bastonunu almış Erdoğan'ın liderliğidir. Arkasında ordu desteği vardır. Bölgeye dinamitlerin döşendiği bir dönemde sermaye egemenliği ve onun devlet aygıtı "güçsüz-kararsız" bir siyasi irade istememektedir.
 
Bu tablo, sosyalist seçenek için bir umutsuzluğa, yılgınlığa, yenilgiye işaret etmiyor.
Yalnızca görevlerimizi hatırlatıyor. 
Düzenin yapısal sorunları bulunuyor. 
Evet sermaye egemenliği güçsüz-kararsız bir irade istemez ancak onun kurulabilmesi, yerleşebilmesi için çok vakit var. 
Ekonomik bakımdan 2016 daha da zor geçecek.
Laiklik ve özgürlük hâlâ çok güçlü bir talep... Böyle olmaya devam edecek...
 
Yol açan 'sol' diye başlamıştık, öyle bitirelim.
Biri pasifizmle, diğeri yedeklenerek AKP rejimine yol açan "sol" öngörüsüzdür, korkmaktadır...
Bugünün meselesi, sosyalistlerin emekçi halkı örgütlü kılması, kendisini örgütlenebilecek siyasi bir alternatif haline getirebilmesidir.
Bunun için vakit de var, fırsat da...