Ekvador olayından sonra, dünya halkları Türkiye'yi nasıl bir zorbanın yönettiğini bir kez daha görmüş oldu.
Ve o zorba, bu güzel Latin Amerika ülkesinde korumalarını kadınlara saldırttıktan birkaç saat sonra, 13 yıl önce partisine TBMM oylamasında geçirtmeyi başaramadığı 1 Mart Tezkeresi hakkında konuştu.
1 Mart Tezkeresi, Türkiye'nin Irak Savaşı'na katılımı için TBMM'den istenen vizeydi.
Henüz Siirt'te düzmece yollarla milletvekili seçimi yenilenmediğinden, Başbakanlık koltuğuna oturamamış olan Erdoğan, Türkiye'nin Irak işgalinin ortağı olması için bastırmış, ancak başarılı olamamıştı. Yalnız Erdoğan mı? Patronlar, Milliyet'i, Hürriyet'i, Sabah'ıyla tüm burjuva medyası Türkiye'nin ABD ve İngiltere'nin yanında Irak'a girmesi için seferber olmuşlardı.
1 Mart günü Ankara'daydık. Savaşa ve işgale karşı çıkmak için onbinler Sıhhiye Meydanı'ndaydı.
TBMM'deki tezkere oylamasında, evet diyenler, hayır diyenlerden sayıca fazla olmasına rağmen, gerekli nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için tezkere geçmedi.
Türkiye, Irak İşgali'ne katılmadı ancak daha sonra çıkan bir tezkereyle ABD askerlerinin Türkiye topraklarını kullanmasına izin verildi.
İşgalle ilgili birkaç bilgiyi hatırlatalım:
- İşgal nedeniyle, Irak'ta yüzbinlerce sivil öldürüldü. (Tam sayı vermek çok zor, farklı kuruluşlar farklı rakamlar açıklıyor. Ancak verilen en düşük rakam yüz bin iken en yüksek rakamlarda milyondan bahsediliyor.)
- ABD ve İngiltere tarafından işgal için gerekçe olarak sunulan kitle imha silahlarının Irak'ta var olmadığı anlaşıldı. Yüzbinlerce insan, uyduruk bir bahaneyle katledildi.
- Irak ve Afganistan müdahaleleri ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme, enerji kaynaklarını ve yollarını denetleme, Rusya'yı çevreleme gibi planların bir ürünüydü. Türkiye'nin bu geniş plan içerisinde ABD'yle uyumlu bir ılımlı İslam ülkesi olarak "Yeni Osmanlı" yeniden kurulması hedefleniyordu.
- Irak işgali ve diğer kanlı emperyalist müdahaleler IŞİD gibi terör örgütlerinin kitle tabanı bulmasının en önemli nedenlerindendir. (Dikkat edilirse, bu örgütlerin kitle tabanından bahsediyorum, kuruluşundan ve hedeflerinden değil...)
İşte Erdoğan'ın, Türkiye'nin parçası olamadığı için üzüldüğü şey budur.
Yüzbinlerce Iraklının katillerinin, tecavüzcülerinin, işkencecilerinin arasına kendi isminin yazılmamış olmasına üzülmektedir.
Tezkere olayı ve daha sonra yaşananlar, Türkiye-emperyalizm/Erdoğan-
1 Mart Tezkeresi olayı, TSK'nın aktif olduğu bir gündeme ilişkindir ve AKP iktidarının ilk yıllarında, Erdoğan'ın ise başbakan olamadığı bir ortamda meydana gelmiştir.
Tezkere'nin geçmeyişinde TSK'nın payı olduğunu düşünen ABD ile Erdoğan 1 Mart'tan hemen sonra, bu kurumu düzleme operasyonuna girişmiştir. Erdoğan'ın çizgisinden emin olan ABD, bu çizgiye diğer unsurları da çekmek istemiştir.
Bu çizgi, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi tarihi ve paradigmaları açısından ezber bozucu olduğu için güçlü bir politik önderliğe ihtiyaç duyulduğu açıktır.
Türkiye burjuvazisi ve emperyalistlerin Erdoğan'a mahkum olduklarını görmeleri açısından, 1 Mart Tezkeresi önemli bir vakıadır.
Kitlesel kıyıma cüret edebilmek, hem işgalcilerin yanında saf tutup hem "müslümanlara zulüm ediyorlar" diye salya sümük ağlayabilmek, hem Bush'a ortak olup hem Rabia işareti çekebilmek, emperyalist düzen için önemli meziyetlerdir. Hem sahtekârlığı, hem de katilliği böyle soğukkanlı bir şekilde sergileyebilmek herkesin harcı değildir.
Merkel'in ziyaretinden önce ve Kerry'nin ziyaretinin ardından Erdoğan bir kez daha hatırlatmak istemiştir.