Sanayi üretiminin seyrini Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in aylık düzenlediği Sanayi Üretim Endekslerinden (SÜE) anlamaya çalışıyoruz. 2015 yılının 100 olarak kabul edildiği (baz yılı olduğu) bu endeksler ile sanayi üretimindeki aylık değişim ve sanayi üretiminin yıllık büyüklüğü hakkında bilgi ediniyoruz. TÜİK sanayi üretimi ile ilgili düzenlediği bu endeksleri üç şekilde açıklıyor. Bunlar, takvim ve mevsim etkisinden arındırılmamış yalın endeks; takvim etkisinden arındırılmış endeks ve takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış endekstir. Yalın endeks gerçek sanayi üretim düzeyini gösterirken, çalışılan gün sayısını eşitleme mantığına dayalı takvim etkisinden arındırılmış endeks, sanayinin bir anlamda performansını göstermektedir. Bununla birlikte esas olanın arındırılmamış endeks değerleri olduğunu unutmayalım. Ayrıca sanayi üretiminin, büyümenin öncü göstergesi olma gibi bir özelliği de vardır. Yani sanayi üretimi, ekonominin büyüme performansını belirleyen ana bileşendir.
TÜİK’in yayınladığı Ekim ayı SÜE verilerine göre, sanayi üretimi Ekim ayında, takvim etkisinden arındırılmış verilere göre yıllık bazda yüzde 10,2 artarken, aylık bazda yüzde 1,1 arttı. Arındırılmamış verilere göre ise yıllık artış yüzde 9,4 iken aylık artış yüzde 1,2 olmuştur. Sanayinin alt sektörleri itibariyle baktığımızda madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 11 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 5,5 artmış gözüküyor. Sanayi üretimindeki bu yıllık değişimler yanında aylık değişimlere baktığımızda, madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksinin bir önceki aya göre sırasıyla yüzde 0,6 ve yüzde 2,5 azaldığını; imalat sanayi sektörü endeksinin ise yüzde 1,4 arttığını görüyoruz. İzleyen grafik son iki yılda yalın ve takvim etkisinden arındırılmış endekslerin gelişimini göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
2020 yılının Nisan ayında en düşük değerini gören endekslerdeki yükselme Ekim ayında da devam etmektedir. Sanayi üretiminin Ekim ayı performansı, 2020 yılının 4. çeyreği ile ilgili büyüme beklentilerini de artıracaktır. Sanayinin son bir yıllık ve Ekim ayındaki performansını daha iyi değerlendirebilmek için izleyen tabloya başvuruyoruz. Sadece endekslerdeki artışlara değil yıllık ortalama endeks değeri ile aylık endeks değerlerini karşılaştırmanın bizi daha sağlıklı yorum yapmaya sevk edeceğine inanıyoruz.
Kaynak: TÜİK
Tablodan da görüldüğü gibi baz yılında 100 değeri alan endeksin 2019 yılı ortalaması 113,3 olmuştur. Arındırılmamış endeksin geçen ay 133,1 olan değeri bu ay 134,7 oldu. Sanayi üretimi bu ay hem bir önceki yılın ortalamasının çok üstünde gerçekleşti hem de aylık bazda da arttı. Ancak sanayi üretimi Ekim ayında umut vermesine karşın, yılın 10 aylık ortalaması geçen yılın ortalamasının altında kaldı. Bu da bize 2020 yılı büyümesi açısından, Kasım ve Aralık ayı sanayi üretimindeki gelişmelerin ne kadar önemli olacağını göstermektedir. Aşağıda ise ana sanayi grupları itibariyle üretimdeki yıllık değişimleri izleyebileceğimiz tablo yer almaktadır.
Kaynak: TÜİK
Tablo da dikkat çeken en önemli nokta ana sanayi grupları itibariyle tüm gruplarda değişen oranlarda da olsa her endeks için yıllık artışların gerçekleşmesidir. Bir diğer dikkat çeken nokta ise dayanıklı tüketim malları ile ara malı üretiminde artışın yüksek olmasıdır. Zaten açıklanan üçüncü çeyrek verilerinde de gördük ki, kredi ile uyarılan dayanıklı tüketim malları talebi artışı, üretimi de kamçılamış.
Bilindiği gibi, sanayi üretiminde artışın kalıcı olabilmesi için iç ve dış talebin artması gerekiyor. Tercih, dış talep artışının etkisinin sürekli artması yönünde. Ne yazık ki, en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’nde pandemiye karşı yeni tam kapanma önlemlerinin tekrar devreye girmesi, birçok diğer ülkede de benzer eğilimlerin olması; dış talep artışını sınırlayacak önemli etkenler gibi görünüyor. İçeride ise, öyle anlaşılıyor ki, kredi genişlemesiyle uyarılan iç talep artışının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırım kararıyla başlayan sıkılaştırma politikaları, iç talebe dayalı büyümenin de sonuna gelmiş olabileceğimizi gösteriyor. Ayrıca bizde kısıtlamaların Kasım ayının sonlarında başladığını ve dolayısıyla bunun etkilerinin Aralık ayı endeksine yansıyacağını da unutmamak gerekir.
İç talep demişken, iç talebin nasıl gelişeceğine öncülük edecek en önemli gösterge, perakende satış hacim ve ciro endeksidir. Rahmetli Güngör Uras, ‘perakende satış hacim endeksi, piyasanın aynasıdır’ derdi! TÜİK verilerine göre, Ekim ayında perakende satış hacmi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12 arttı. Ciroda ki artış ise yıllık yüzde 24,3. Ekim ayında gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 14,8, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 12,8 ve otomotiv yakıtı satışları da yüzde 6,5 yükseldi.
Ekim ayında perakende satış hacmi bir önceki aya göre yüzde 4,2 arttı. Gıda, içecek ve tütün satışlarında yüzde 4,3; gıda dışı satışlarda (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 4,7 ve otomotiv yakıtı satışlarında ise yüzde 2,7 artış söz konusu oldu. Ayrıca cari fiyatlarla perakende ciro 2020 yılı Ekim ayında bir önceki yılın Ekim ayına göre yüzde 24,3 arttı. Gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 28,5, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 28,9 ve otomotiv yakıtı satışları yüzde 6 oranında arttı.
Yine TÜİK verilerine göre toplam ciro, Ekim ayında yıllık yüzde 30,9 artış gösterdi. Toplam cironun bileşenleri bakımından, yıllık olarak sanayi sektörü ciro endeksinde yüzde 38,5, inşaat ciro endeksinde yüzde 21,5, ticaret ciro endeksinde yüzde 34,6 ve hizmet ciro endeksinde yüzde 8,8 artışı işaret etmektedir. Bu yıllık artışlara karşın, toplam cirodaki aylık artış yüzde 3,9 oldu. Toplam cironun alt detayları itibariyle aylık sanayi sektörü ciro endeksi yüzde 5,7, inşaat ciro endeksi yüzde 1,3, ticaret ciro endeksi yüzde 2,8 ve hizmet ciro endeksi yüzde 5,1 arttı. Hem perakende hem de ciro verileri piyasadaki canlanmanın kısa vadeli etkilerini göstermektedir diyebiliriz. Her iki endeks de Ekim ayında satışların iyi bir performans gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Nasıl SÜE’ye bakarak üretimin seyri hakkında bilgi alıyorsak, tüketimdeki gelişmeleri de Perakende Satış Hacmi Endeksi’ne (PSHE) bakarak anlamaya çalışıyoruz. Ayrıca bu iki göstergenin birlikte incelenmesiyle de ekonominin gidişatı ve özellikle gelecek dönem büyümesi konusunda önemli ip uçları elde etmemiz mümkün. İstikrarlı bir ekonomide üretim ile tüketim faaliyetleri arasında benzerlikler olmasını bekleriz. Yani bunların benzer bir görünüm sergilemesi gerekir. Üretiminin az bir kısmını ihraç eden ülkelerde üretim ile tüketim arasında güçlü bir bağ beklenir. Bununla birlikte, üretimde ihracatın payı yüksek olan ülkelerde bile, üretim ile tüketim arasında yakın bir ilişki görülebilir. İzleyen grafikte sanayi üretimi ile perakende satış hacminin yıllık değişim oranlarının gelişimi yer almaktadır.
Kaynak: TÜİK
Genelde birlikte hareket eden bu iki gösterge normalleşmeye geçildiği Haziran ayı ile birlikte ayrışmaya başlamış. Sanayi üretimindeki aşırı dalgalanma perakende satışlarda görülmemekte. Ayrıca sanayi üretimindeki canlılık aynı oranda perakende satışlarda görülmüyor. Sanayi üretiminde artışın yönü azalmaya dönmüşken, perakende satışlarda eğilim artış yönündedir. Perakende satışlarda son aylardaki canlı artış, tüketimin üretimden daha hızlı yükseldiğine işaret ediyor. Bu da izleyen aylarda enflasyon üzerinde ek baskı oluşturacak ve enflasyonla mücadelede zafiyet yaratacak niteliktedir. Öte yandan, bu iki göstergenin uzun dönemde paralel hareket etmesini beklediğimizde, yeni sıkılaştırma önlemleri ile birlikte tüketimde de ileriki dönemlerde azalma beklememiz gerekecektir. Bu ise iç talebe dayalı büyüme açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Artan hayat pahalılığı, düşen reel gelirler ile giderek yoksullaşan geniş halk kesimlerini, belirsizliğin ve ‘acısı’ bol dönemlerin beklediği muhakkak. Ekonomide başta büyüme olmak üzere bütün iktisadi göstergelere istikrar kazandıracak yeni bir anlayış ve politika tercihlerine olan gereksinim her gün artıyor. Bizden söylemesi!