1 Kasım’a şurada ne kaldı…
Bakacağız ve göreceğiz…
Yegâne belli olan manzara, resmi olarak ‘seçim sath-ı maili’ne çoktan girildiğidir; ne ki, çıkılıp çıkılmayacağı hiç belli değildir…
***
Fizikte, iki ucu arasında yükseklik farkı olan yüzeylere ‘eğik düzlem’ derler…
Bu da ne alaka demeyin; ‘sath-ı mail ya da mail satıh’ işte tam da bu anlamdadır…
Demek ki seçim denilen hadisenin meşrep ya da fıtratında, eğik düzlem üzerinde cambazlık yapılması bulunmaktadır ya da bu sonuca varılabilir…
Arkeolojik buluntular, eğik düzlem meselesinin, yazılı olmayan tarihimiz döneminde bile, insanoğlu tarafından keşfedilmiş ve kullanılmakta olduğunu gösteriyor. Bu türden düzlemin kendisi, kuvveti azaltarak işlerin yapılmasını kolaylaştıran bir tür basit makine sayılmıştır… Yani, sistemin çalışma ilkesi, yoldan kayıp varken, kuvvetten kazanç sağlamaya dayanır…
Sonuçta, burada hareket fiziğine giriş anlatılmayacağına göre, isteyeni bir lise fizik kitabından bilgisini derinleştirebilir…
Benim demem şudur ki, bu eğik düzlem işi, seçim denilen insanoğlu keşfinde hayli yaygın kullanılagelmiştir… Kısa yoldan tek başına ve mutlak iktidara ulaşmada seçim nasıl bir araçsa, eğik düzlem de, bu hedefe varışta o denli gereklidir…
Eğik düzlemin fizik bilimindeki anlamı, ekonomi ve siyaset bilim alanlarının jargonunda da, içeriği bakımından etkili olmuştur. Yani olayların eninde sonunda varacağı noktayı ifade eden mecazi bir anlama tebdil olmuştur.
1 Kasım, Türkiye seçim tarihinin en eğik düzlemli seçimlerinden birisidir. Belki de en önde geleni olacaktır…
Seçimin yapılacağı ilan edilmiştir. Ne ki ahali seçimin yapılıp, yapılmayacağını, yapılırsa sonucun ilan edilip edilmeyeceğini, ilan edilmiş bir seçimin sonucundan, yapılmamış gibi nasıl vazgeçileceğini, olası bir sonucundan çok, daha fazla merak etmektedir…
7 Haziran başta RTE, AKP şürekâsına adeta bir tokat olmuştur…
Orasına burasına bin bir eleştiri yapılsa da, 2013 Haziranın, sokağa çıkmasını beceren halkı, “hükümet istifa” şiarını merkeze koymuştur. Hükümet her şeye değin istifa ettirilememiş ve işin geldisi Haziran Direnişinde bitmeyen işin 7 Haziranda yeniden hesaplaşılmasına gelmiştir. Bu kez de Haziran halkının karşısına, merkeze konulabilecek bir siyaset öncüsü çıkarılamamıştır. Direnişin kendisi de Birleşerek bir Hareket olmuşsa da koşulların gerçekliğiyle bu öncülüğe soyunamamıştır. Haziran halkı da eldeki aparatlar olan üç burjuva siyaseti aracılığıyla karşı cenaha yüklenmiştir. Nitekim eğik düzlemdeki bu çok merkezli kuvvetten sağlanan kazanç AKP’nin tek başına iktidar sultasına son vermiştir.
Bilineni tekrarda gerek yok…
RTE de karşıdan yükleniyor…
Biliyor ki, kendisini koşulsuz iktidar yapacak vekil sayısına erişemezse; yani bir koalisyon durumu bile, başına çok işler açabilecektir. Bastırarak kapatamaya çalıştığı siyasi açılım ve saçılımlarından ve Karun gibi zenginliklerinin birikme mekanizmaları üzerine örtülmüş şal birden kayabilecektir… Eh işte o zaman, yani çok farkındadır ki, yandı RTE’nin keten helvası…
Seçim sonrası çabalanan savaş ondandır…
Seçime çeyrek kala Kürt açılımı ve saçılımından birden vazgeçilmesi ondandır…
Kürt hareketinin içindeki istihbarat merkezli kadroların kaosu artırmak için harekete geçmesi ondadır…
Yani memlekette savaş gerekiyorsa, savaşın sahibi olmak da devletin tepelerine yaraşmaktadır…
Şehit haberleri, terör lanetlemeleri, anket sonuçlarını an itibariyle değiştirmemektedir…
En çanak şirketlerin zorlama sonuçları bile, AKP’ye umut verecek bir tırmanışı henüz göstermemektedir. Yani kâbus eğik düzlemde aynen devam etmektedir…
Ne mi olur?
Ne olacağından önce neyin oldurulmaya çalışıldığına bakmak gerekir…
Anayasa fiilen askıya alınmıştır!
Bu da şu sözlerle ilan edilmiştir: “Anayasa bekleme odasındadır. Türkiye’de artık rejim değişmiştir, hukuki durum da buna uygun hale getirilecektir”…
İstenenin ne olduğu da, iç savaş provaları sırasında mealen açığa konmuş, “400 vekilli bir iktidar çıksaydı, bunlar olmazdı” ile bel altından vurulmuştur…
Göstergeler şimdilik koşulların hiç değişmediğini göstermektedir.
AKP’nin iktidar hülyaları HDP’nin baraj altında kalmasına indirgenmiştir…
Öyleyse ve önümüzdeki günlerde, bu partinin itibarsızlaştırılması bağlamında akla gelmedik yeni hamleler beklemek abesle iştigal olmayacaktır…
Kürt siyasetinin içindeki farklı siyasi erk ve iktidar mücadelesinden en büyük payı da, AKP adına çıkartmaya çalışılacaktır…
Türkiye’nin Diyarbakır ve sonrası memleketin Gazze’si olmuştur…
Buralarda sandığa kimin nasıl gidebileceğinden ve hayatın bir garantisi olup olmadığından kimsenin bir malumatı yoktur…
İşin iç savaş boyutunun senaryoları üzerinde mutlaka bir yerlerde çalışılıyordur…
Ne ki bir iç savaş yetmez; sınır ötesi meclis yetkisini kullanacak bir fırsat yakalanması gerekmektedir…
Yani hangi oyun kartı açılırsa açılsın, şimdilik iktidarın eli “döper” bile değildir…
Öyleyse kaotik günler seçime kadar galebe çaldırılacaktır.
Ne var ki istikrar diye sermayenin asude liman arayışları da giderek zorlaşmaktadır. Faiz hadleri; dolar avro paritesinde kur farklarında destabilizasyon, sermaye zeminini zıvanadan çıkarmak üzeredir. Şirket iflasları sıcaklaşmakta, döviz bazında iş yapanların gizli iflasları da açığa çıkmayı beklemektedir. Bu kelamı memleketin iktisatçılarından ayrıntılarıyla öğrenmek için ise kısa bir internet turu kâfi gelecektir.
Kısa lafın uzunu ya da uzun lafın kısası, seçimin akıbeti konusunda karanlık senaryolar çoksa da olağan koşullarda AKP'nin tek başına iktidar isteği ile ona bu koşullara rağmen erişemeyeceği pozisyonunda bir değişiklik yoktur…
Haziran hareketi bu seçime de önem vermekte, ne ki siyasal olarak ete kemiğe dönüşümünde henüz vakit gelmemiş görünmektedir.
Olacak olan, geçen seçimin bir tekrarı gibi görünmektedir.
Özetle soluk almak ve sınıf mücadelesini ve kanadı kırık siperlerini yeniden tahkim etmek için 1 Kasım’da, 7 Haziran yeniden prova edilecektir…
Halkın sandığına sahip olacağına dair kararlılığını pekiştirmesi ve savaşa hayır, barışa evet talebinin Türkiye’nin bütün ilerici kesimleriyle beraber ve kararlılıkla savunulması, saray senaryolarını boşa çıkaracak yegâne araç olarak görülmektedir…
Mutlak direnme gerekmektedir…