Her Amerikan Doları artışında benim gibi insanlara bir ilgi çoğalır. İlgi bana değil tabi Amerikan Doları’na. Neden artıyor, kaç lira olacak, 10 lira olur mu? Bacanak’ın arkadaşı Londra’da bankacıymış 13 lira olacak dendi. 2 gün sonra ihtiyacım olan bir para var bugün dolar alsam 2 gün sonra bozsam ne kadar kazanırım? Dolar borcum var ne yapayım vs.vs.
Gündelik hayatımıza giren bir yabancı para birimi hakkında spekülatif fallar açmam imkânsız. Elbette fal açıp tutturanlar vardır. Ama bu kendi kendine giden bir “konu” değil. Birçok parametresi var. Bir tanesinde bile oynaklıkdoları sertçe düşürülebilir ya da katlayarak zıplatabilir.
Neyse ki iktidar üyeleri rahat.
Dolar niye düştü? Biz yaptık.
Dolar niye arttı? Onlar yaptı, dış mihraklar!
Kim bu dış mihraklar? Tek tek sayacağım. Epey tanıdık isimler var aralarında.
Ama öncesinde küçük birkaç not vereyim. 30 ülke parasının USD’ye karşı ortak endeksi var. Endeksin temel birimi 100. Yani her diğer 29 ülkenin ortalaması gibi para cinsiniz hareket ederse endeks değeri 100 olmalı. Bu endekste 2007 yılında, TL 70 seviyesindeydi. Yani USD 2007 ortalamasında 1,3 lira iken aslında olması gereken değer 1,85 TL’ydi. Yani ülkenin para birimi dolara karşı değerli hale gelmişti. Bunun birçok nedeni var ama yazının konusu bu değil. Şimdi aynı endekste son artış öncesi verisi TL 135 endeksindeydi. Yani kaba bir hesapla, ülkedeki tüm veriler diğer ülkelerle paralel gitseydi, Dolar Kuru 5 TL olmalıydı. 5 TL doların aslında şu andaki normal kuru. Bundan dolayı dolar daha ne kadar yükselir diyenlere son 4-5 yıldır verdiğim yanıt hep aynı “zaten yüksek” olduğuydu. Haliyle normal -bakın üstüne basa basa söyleyeyim “normali- değerin zaten üstündeyiz. Ama daha da yükseliyoruz. Şimdi son dönemde bu yükselişe – ve hali hazırda zaten yüksek kalmasına- neden olan dış mihrakları yazabiliriz.
Hazine
Evet bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi. Zaten bir ülkede başkan, Hazine’yi kendi damadına devir ediyorsa orada başka bir sorun var. Bu tip örneklerin hangi ülkelerde görülebileceğini şimdilik es geçelim. Ama Hazine bir dış mihrak olarak nasıl doları yükseltti? Para basarak. Her ne kadar bu yetki Merkez Bankası’nda olsa da buradaki talep Hazine’den gelmektedir.
Şimdi düşünün evinizde sürekli para basan bir matbaa var ve kendi paranızı basabiliyorsunuz. Peki sabah aksam 7/24 para basarsanız çok mu paranız olur? Teorik olarak evet çok zengin olmanız lazım. Evde para basıyorsunuz sonra gidip dolarla satılan her şeyi paranızı dolara çevirerek alabilirsiniz. Ama karşı taraf da enayi değil, sizdeki bu para bolluğunu görünce “ama yeter artık” deyip kendi elindeki doların değişim değerini artırıyor. Özellikle pandemi sürecinde piyasadaki TL miktarı 2 katına çıktı. Son dönem ATM’lerden para çekenleriniz bilir gıcır gıcır paralar. Haliyle para bastıkça karşı taraftaki değişim aracı olan diğer para biriminin de kendi değeri artar ki o da kendi parasını koruyabilsin. Yoksa kapitalizm şahane bir şey olurdu. Herkes sabah akşam para basar ve ülkeler zengin olurdu. Teorik olarak sizin piyasadaki para arzının genişlemesi kadar paranız değer yitirmeli. Hatta Türkiye özelinden bakarsak siz para arzınızı ikiye katladığınız zaman doların da ikiye katlanması 13-14 lira olması gerekirdi. Ama şans işte ABD de, Avrupa Bankası da herkes bu ara para basıyor.
Tıkanan/yavaşlayan ekonomilerini parasal genişlemeyle aşmaya çalışıyorlar. Eğer TL kısa zamanda 13 lira olmuyorsa nedeni budur. Ama misal para basar gibi çoğaltamadığınız başka değişim araçları da değer kazanır. Misal altın. Altının neden son dönem bu kadar değer kazandığını da anlamış oluyoruz.
Bu örneği tersinden verelim. Şayet Türkiye hiç para basmasaydı, parasal genişlemeye değil daralmaya gitseydi. Dolar şu an da teorik olarak 4 lira civarında olurdu.
Peki parasal genişleme nasıl oldu? Özellikle finansal borçlandırmayla, enflasyondan düşük faizlerle bireyler ve şirketlere milyarlarca TL kredi çekmeleri teşvik edildi. Sadece son 2 ayda yeni kullanılan kredi miktarının 4 katına çıkması bile bunun göstergesi. Ne garip iktidarın dağıttığı ucuz TL kredileri alanların bir kısmı da bankaya gidip döviz aldılar. Yani Hazine adlı dış mihrak insanlara ucuz para dağıtıp döviz almaya teşvik etti.
Diğer dış mihrak: Merkez Bankası
Bir ülkenin yine parasının değerli olması için o ülkenin Merkez Bankasının diğer değişim araçlarındaki rezervi önemlidir. Aslında paranızı istediğiniz kadar basabilirsiniz değersizleştirmeden, Merkez Bankasında yeterli rezerviniz var ve bastığınız para kadar rezerviniz artıyorsa. Ancak Merkez Bankası artık rezervi öyle bir hale getirdi ki, hesaplamak neredeyseimkânsız. Erdoğan’a göre brüt MB rezervi 115 Milyar Dolar. Ama birçok yorumcu bunun 55 Milyar olduğunu daha kötüsü Swaplar düştükten sonra net rezervin ekside olduğunu belirtiyor. Merkez bankaları rezervlerini korumak için bazen faizi bir enstrüman olarak kullanır. TL’ye uzun zamandır verilen %8,25 gösterge faizi enflasyonun bile altında. Bunun yerine Merkez Bankası Swaplar yapmakta, yani TL faiz değişimli dolar alımı. Bu işlemin nasıl yapıldığı sadece para uzmanlarının anlayabileceği seviyede bir konu. Ancak sürekli Swaplarla takla atan ve bu swapların maliyetini bilmediğimiz (bu da bir ticari sır) Merkez Bankasının aslında net döviz rezervini bilmiyoruz. Bu bilinmezlik de kurların artışına neden oluyor. Çünkü SWAP vadesinde Merkez Bankasının yükümlülüklerini yerine getirip getiremeyeceği bir muamma
Bir dış mihrak: Kamu bankaları
İktidar doları baskılamak için sürekli dolar satıyor ama MB’de bu rezervin olmadığı ve hatta net pozisyonda tam bir muammada olduğu söylemiştik. Bu satış kamu bankaları ile oluyor. İşin garibi kamu bankaları ellerinde olmayan dövizi satıyor. Bankacılık sistemi bu tip fiktif işlemler yapmasın diye denetleme ve düzenleme amacıyla kurulan BDDK ise olanlara seyirci. Bir banka en fazla %20 seviyesinde döviz açığı pozisyonu yaratabilir ki bunun da şartı 2 hafta içinde bu durumu düzeltmesi ve yılda en fazla 6 kez bu durumla karşı karşıya kalması gerekiyor. İhlali durumunda BDDK’nın kamu bankalarına çok ciddi para cezaları kesmesi gerekirken böyle bir şey tabi ki söz konusu bile değil. Ancak bu açık %30 seviyelerinde ve haftalardır bu durum böyle. Haliyle döviz satarak piyasayı baskılayan kamu bankalarının dövize en fazla ihtiyaç olan kurumlar haline gelmesi de döviz üzerinde baskı oluşturuyor.
Çok uzattım yine biliyorum ama bu dış mihraklar lafı konu para olunca beni hep güldürür. Sermaye sahiplerinin bir iktidar zarar görsün diye spekülatif para hareketleri yapması inandırıcı değil. Haliyle onlar iktidarda kim var kim yok ilgilenmez ama belirlenmiş oyunun kurallarının maç başladıktan sonra değiştirilmesiyle epey ilgilenirler. Gol atmak istiyorlar, çünkü ellerinde bolca ucuz TL var ama iktidar kaleyi sırtlanmış sahanın içinde amansız bir şekilde koşturuyor.
Ayrıca bildiğimden değil ama emin olduğum için yazıyorum. Meşhur Londra’daki para piyasalarında Türkiye’deki işlemlerden kar üstüne kar elde edenlerin keşke listesi yayınlansa. Eminiz ki çok tanıdık isimler göreceğiz. Çünkü Türkiye’deki sermaye hareketlerinin kaydığı holdingler ve isimler belli. Yoksa sadece gündelik yaşamını sürdürmeye çalışan emekçiler iktidara isteseler de bir komplo yapamazlar. Peki bu bir komplo değil de danışıklı dövüşse ve bu dövüşten kısa sürede %20-25 kar elde edenler iktidar sahipleri ile "çak bir beşlik" yapıyorsa? Alın size kocaman bir dış mihrak. Ülkedeki köprü tünel hastane, garantili enerji alımı vs. çok az sayıdaki müteahhit azınlığa “dolar garantili” işler veren kimse, doların yükselmesine neden olan baş mihrak odur.