Demek ki dolarla tüketicinin bir işi oluyormuş!
Tüketici güvenini yeniden tesis etmek için yeni iktisadi politikalara ve işinin ehli kadrolara gereksinim vardır. Ancak güvenilir kişi, kurum ve sistemlerle kalıcı güven tesis edilebilir. Mevcut iktisadi ve siyasi ortamda bunun mümkün olmayacağı gün gibi ortadadır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faiz indirim kararlarının olumsuz etkileri sadece kur artışları ve ülke risk priminin yükselmesi ile sınırlı değil. Bu kararlar eninde sonunda üretimden tutun da tüketim, yatırım, büyüme, istihdam ve enflasyon gibi temel makroiktisadi değişkenler üzerinde de olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu olumsuzluklardan nasibini alan bir başka önemli öncü gösterge de büyümemiz açısından son derece önemli olan tüketim harcamalarındaki değişimi gösteren tüketici güvenidir.
Bilindiği gibi tüketici güveni, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2004 yılının Ocak ayından beri derlenen tüketici güven endeksi (TGE) yardımıyla ölçülmektedir. TGE, 0 ile 200 arasında bir değer alır. Endeksin 100’den büyük değer alması, tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük değer alması ise tüketici güveninde kötümser durumu yani karamsarlığı gösterir. 100 iyimserlik ve kötümserlik sınırı olmaktadır. Bir başka ifadeyle, endeksteki artış tüketim harcamalarında canlanmayı, düşüş ise azalmayı işaret eder. Bu nedenle TGE’deki gelişmeler iç talebin beklenen seyrini gösterir. Ekonominin gelecekteki performansı açısından çok kritik bir göstergedir. Tüketici kendini güvende hissettikçe harcar. Tüketici bir kere güvenini kaybederse, tüketmez, harcama yapmaz. Tüketici harcamayınca da üretim durur. Üretimin durduğu bir ekonomide yatırım da olmaz. Yatırımın olmadığı bir ekonomide ne iş ne aş ne de huzur olur.
TÜKETİCİ GÜVENİ EN DÜŞÜK DÜZEYİNDE
İzleyen grafik, hesaplanmaya başlandığı 2004 yılının Ocak ayından 2021 yılının Kasım ayına kadar TGE’nin seyrini göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
Grafikten rahatlıkla görüldüğü gibi TGE’nin hesaplanmaya başladığı 2004 yılının ilk altı ayı hariç geri kalan tüm aylarda tüketici güveni hep kötümser olarak kalmış. Hatta tüketici güveni Türkiye ekonomisinin kriz içerisinde olduğu, işlerin kötü gittiği dönemlerde hep 80’ler düzeyinin altına düşmüş. Bu dönemlerin başında kapitalist sistemin 2008 global krizi ile birlikte “teğet geçtiği iddia edilen” kriz dönemi ile 2018 sonrası dönem gelmektedir. 2018 sonrası dönemde, 2020 yılının sonralarında görülen kısa süreli yükselme eğilimi dışında tüketici güveni sürekli düşmüş ve nihayet 2021 yılının Kasım ayında, hesaplanmaya başlandığı 2004 yılından bu yana en düşük düzeyine ulaşmıştır. Yani kasım ayında tüketici güveni, 2004 yılından bu yana en olumsuz durumdadır. Bu durumun izleyen dönemlerde tüketim harcamalarını olumsuz etkileme ve bu nedenle de büyüme oranını azaltıcı etki yapma olasılığı yüksektir.
HANENİN MADDİ DURUM BEKLENTİSİ VE GENEL EKONOMİK DURUM BEKLENTİSİ GİDEREK BOZULUYOR
Tüketici güveninde ortaya çıkan düşüşün nedenlerini anlamak için izleyen grafiği inceliyoruz. Grafik, TGE’yi oluşturan dört alt endeksteki gelişmeleri göstermektedir. Bu alt endeksler 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi, gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi, gelecek 12 aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi ile geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksidir.
Kaynak: TÜİK
Grafikten rahatlıkla görüldüğü gibi, 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi (56,1), gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksi (68,9), gelecek 12 aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi (68,2) kasım ayında TGE gibi en düşük düzeylerine ulaşmış durumda. Öte yandan, geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksi de kasım ayında, bir önceki ay değeri olan 96,6’dan %5,4 oranında azalarak 91,4’e düşmüştür. Bu alt endeksler arasında en fazla düşüş ise gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisinde gerçekleşmiştir. Endeks, kasım ayında bir önceki aya göre %8,8 (75,6’dan 68,9’a düşüş) oranında azalmıştır. Yani artık tüketiciler hanelerindeki maddi durumun gelecek bir yıl içerisinde daha da kötüleşeceğine inanmaktalar. Bir başka ciddi düşüş insanlarımızın ülke ekonomisinin geleceğine yönelik ekonomik durum beklentisi endeksinde ortaya çıkmıştır. Bu endekste aylık düşüş yaklaşık %8,1 (74,2’den 68,2’ye düşüş) oranındadır.
Düşüş sadece bu iki endeksle sınırlı değildir. Halkımızın, evlerindeki mevcut maddi durumlarının ne olduğuna dair düşüncelerinin göstergesi olan geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi de düşme eğilimini devam ettirmiş; ekim ayından kasım ayına %7,5 oranında (60,7’den 56,1’e) azalma göstermiştir. Nihayet, grafikte yer alan son endeks olan ve geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesini gösteren endeks, %5,4 oranlık düşüşle 96,6’dan 91,4’e gerilemiştir. Bu endeksin kasım ayı değeri, en düşük değeri olan 2020 yılının Mayıs ayındaki değerinden (91,2) sonraki ikinci en düşük değerdir. Bu endekste kasım ayında ortaya çıkan düşüş (96,6’dan 91,4’e 5,2 puan), bu endekste ortaya çıkan en sert düşüşe karşılık gelmektedir. Tüketici güveninde son aylarda ve özellikle de kasım ayında ortaya çıkan ciddi azalmaların kaynağında, merkez bankasının zamansız ve iktisadi gerçeklerle örtüşmeyen faiz indirim kararlarının olduğu, ekonomide artan belirsizliklerin olduğunu söylemek mümkündür.
Artan belirsizliklerle birlikte artan ülke risk primi ve kurlar da bu güven azalmasında önemli rol oynamaktadır.
KUR ARTARKEN TÜKETİCİ GÜVEN KAYBI DEVAM EDİYOR
Faiz indirim kararları ile rekorlar kırmaya devam eden ABD doları/TL kuru, ne merkez bankasına ne ekonomi yönetimine ne de ülke ekonomisine “güven” diye bir şey bırakmadı. İzleyen grafik ABD doları ile tüketici güveninde 2018 sonrası gelişmeleri birlikte göstermektedir.
Kaynak: TÜİK ve TCMB
Grafikten görüldüğü gibi kur artışları beraberinde tüketici güveninde ciddi bir erozyona neden olmakta. Tüketici güvenindeki gerileme ile döviz kuru artışları arasındaki yakın ilişki faiz indirim kararları sonrası daha belirgin hale gelmiştir. Tüketici güvenindeki bu düşüşler, tüketim ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir ve etkilemeye devam edecektir. Tüketici güvenindeki gerilemeler tüketimin ve dolayısıyla iç talebin azalmasına neden olacaktır. Bu nedenle, kredi artışı ile tüketim harcamalarını uyararak iç talebi artırmaya dönük “zorlama” faiz indirim kararlarından umulan etkiler gerçekleşmeyecektir. Üstelik tüketici güveninde bu gerilemeler işleri şu anda iyice bozulan perakendeye çalışan esnaf ile üretici sektörlerin işlerinde daha da bozulmalara neden olacaktır. Bu da faiz indirimlerinden beklenen yatırım, üretim ve istihdam artışlarını olumsuz yönde etkileyecektir. Faiz indirim kararlarındaki ısrar, enflasyonla mücadele politikasında “kaytarmalar” ve sadece seçim kazanmaya odaklı kısa erimli politikalarla tüketici güveni yeniden tesis edilemeyeceği gibi, tüketici güvenindeki sert düşüşler korkarım ki Türkiye ekonomisi için yeni bir kırılganlık kaynağı olacaktır. Tüketici güvenini yeniden tesis etmek için yeni iktisadi politikalara ve işinin ehli kadrolara gereksinim vardır. Ancak güvenilir kişi, kurum ve sistemlerle kalıcı güven tesis edilebilir. Mevcut iktisadi ve siyasi ortamda bunun mümkün olmayacağı gün gibi ortadadır. Yeni politikalara, yeni politikalar uygulamayı kafasına koymuş yeni politikacılara, yeni politikaları geliştirecek yeni politika yapıcılarına, yeni politikaları uygulayacak liyakat sahibi, sözüne güvenilir, dürüst, çalma ve çırpma derdi olmayan yeni bürokratlara gereksinim vardır. Kısacası, “moda deyimle”, “yeni bir Türkiye”ye gereksinim vardır.