Kar yağdı; elektrikler kesildi, sanayi durdu, esnaf kan ağladı, evlerden çıkılamadı, sözler tutulamadı, salonlar boş kaldı.
Bütün bunlar oldu da, karın yağması boşalmış zembereği geri sarmadı.
Siyasetteki yokuş aşağı iniş ne temmuzun sıcağını dinliyor ne de ocak soğuğunu...
Yıllar önce Ahmet Mete Işıkara Türkiye’nin fay hatları üzerine kurulu bir ülke olduğunu söylemiş, “depremlerle yaşamaya alışmalıyız” demişti. Değerli bilim insanının bu sözleri, siyasi yapı için de pekala geçerli.
***
Önce AKP’yi MHP’ye doğru iten koşulları tanımlamıştık.
Sonra Türkiye’nin kaderinin darbelerle çizileceği bir döneme girildiğini tespit etmiştik.
7 Haziran seçimlerinden bugüne geçen süreci tarif etmek için bu değerlendirmeler yeterli olabilir.
Araya 15 Temmuz darbe şovu girdi.
Patronundan bürokratına, dincisinden ulusalcısına herkesin yaka silktiği Gülen ekibinin tasfiyesi için bu şov gerekiyordu.
Özellikle ordu ve bürokrasi içerisindeki üç güçlü klikten, başını Erdoğan'ın çektiği siyasal İslamcılarla devletin bekasını her şeyin üzerinde tuttuğunu iddia eden ikinci klik ittifak ederek, üçüncü kliği yani Gülencileri berhava etti. Elbette, sermaye sınıfının neredeyse tamamının desteği ve Batı’nın da olur vermesiyle...
Bu büyük şov; içinde türlü ihanetleri, entrikaları, dramları ve yer yer mizah unsurlarını barındıran yüksek bütçeli bir prodüksiyon görüntüsü veriyor.
Birinci perde böyle kapandı.
***
Geldik ikinci perdeye...
İkinci perdenin açılışı bugün TBMM’de AKP ile MHP tarafından yapılıyor.
Her hareketini korkunun belirlediği anlaşılan Erdoğan kendi darbesini başarılı kılmak için “benim bir oyum var” diyen bir parti genel başkanıyla gerdeğe giriyor. Erdoğan’a Bahçeli’nin “bir oy”u yetecek mi, göreceğiz.
Devam edelim...
Birinci perdenin başında başrol oyuncusu gibi duran aktörlerden biri diğer ikisi tarafından katledilmişti. Kaldı iki aktör... Fatih Tezcan denen yobaz bu durumu, “Tayyip Bey ile İlker Başbuğ görüştü...” diye açıklıyor. 15 Temmuz’da ittifak eden bu iki aktör, bundan sonraki kanlı senaryonun başlıca unsurları olacak.
Emperyalist bağımlılık ilişkileriyle ilgili değil Türkiye’nin buradaki vizyonuyla ilgili dertleri olan iki klikten söz ediyoruz.
Şimdi birbirlerine mesaj gönderiyorlar.
İki taraftan da, birbirlerine muhtaç olduklarını, yeni Türkiye’yi birlikte kurmaları gerektiği mesajları geliyor.
Başka?
Mesajlar KHK marifetiyle orduya dönük hamlelerle veriliyor.
Mesajlar Sabah gazetesinin 5 buçuk ay sonra 15 Temmuz’un milli gücü “Doğan Grubu’nu” tekrar hain ilan etmesiyle veriliyor.
Mesajlar kanla, suikastla veriliyor ve verilecek.
Birinci perde kanlıydı; en fazla üç ay sürecek ikinci perdede daha fazla kan akacak.
***
Türkiye’nin birliğine ve kardeşliğine el birliğiyle kast ettiler.
Laikliği birlikte doğradılar.
Faşizm koşullarını birlikte yarattılar.
Emekçilerin tüm haklarını ellerinden almak için birlikte seferber oldular.
Bu iki kliğin kavgasını izleyeceksek, buradan işçiye, emekçiye, yoksula, garibana, Türk’e Kürt’e, kadına gence bir şey çıkmayacak.
Sosyalistler “AKP/Saray faşizmini, bu gerici faşist rejimi durdurmak benim işim” diyerek sahneye çıkmazsa, yüksek tavanı süslü avizelerle kaplı bu şatafatlı salon seyircilerin başına yıkılacak.
Gün sahneye çıkma günüdür.