Bosna'yla ticaretimiz çok iyiymiş!

Bosna ve Türkiye’nin kardeşliği bilinen bir gerçek. Bunu kimse inkar edemez. Bu gerçekliğin hem Bosna’daki, hem de Türkiye’deki muhafazakar siyaset tarafından istismar edildiği de bir gerçek. Bu istismarın yeni bir boyutu geçtiğimiz ay ortaya çıktı.

Bosna’da ve Türkiye’de ortalama bir muhafazakar siyasetçiye, ya da bir yandaşa sorduğunuzda “iki ülke arasındaki tarihî ve kültürel ortaklığın, siyasî ve iktisadî ilişkilere de yansıdığını, hatta Türkiye’nin her alanda Bosna’yı koruyup kolladığını” işitirsiniz. Doğrudur. Hatta AKP döneminde Bosna ile ilişkilere daha da önem verilmiştir. Ahmet Davutoğlu yeni Osmanlıcı emperyal hayallerini kaleme aldığı “Stratejik Derinlik”te Bosna’ya ayrı bir önem atfeder. Zaten özellikle son dönemde Bosna ve Türkiye arasındaki diplomatik hareketlilik daha da canlanmıştır.

Fakat iki sene önce Mayıs 2014’te hazırlanan bir rapor hayallerin ötesinde farklı bir gerçekliğin varolduğuna dikkat çekiyordu. Bu rapora sayfalarımızda “Siyasi Bir Aşk Hikayesi: Türkiye ve Bosna-Hersek İlişkileri” başlıklı yazıyla yer vermiştik. Raporda özet olarak iki ülke arasındaki ticarî ilişkilerin siyasî söylemin gölgesinde kaldığı, Türkiye’nin Bosna’ya yaptığı ticarî yatırımla, siyasî yatırım arasında bir dengesizlik olduğu ortaya konuluyordu. Dikkat çekilen bir başka nokta da, Türkiye’nin Bosna’daki yardım fonlarının önemli oranda Osmanlı döneminden kalma tarihî eserlerin restorasyonu için kullanıldığıydı. Raporda Türkiye’den gelen özel sektör yatırımlarının istihdam yaratan yatırımlardan ziyade, kâr oranı daha yüksek olan perakende tüketime yönelik yatırımları tercih ettiği de belirtiliyordu.

Yine de ortaya konulan çabaların da hakkını vermek lazım: Türkiye Bosna’daki Türk yatırımlarının artması, Bosna ile ticaretin daha yukarılara çekilmesi için elinden geleni yapıyor, vergi muafiyeti ve benzer birçok kolaylık sağlıyor. Fakat eldeki malzeme belli! Elbette ki bizim müşfik iş adamlarımız sağlanan kolaylıkları kendi çıkarları için kullanmakta beis görmüyor, akıl almaz hinlikler peşinde koşuyor.

Bilindiği gibi, Rus uçağı düşürüldüğünden beri yaş meyve-sebze ihracatı büyük bir sıkıntıya girdi. Aralık başında aklı evveller Rusya’ya satamadığımız yaş meyve ve sebzeyi Bosna’ya satabileceğimizi öne sürdü. Hatta bu parlak fikri hemen bakanlığın web sitesine taşıdılar. 

Rusya’nın 150 milyonluk pazarıyla, Bosna’nın dört milyonluk pazarını karşılaştırmaktan vazgeçtim, Bosna Rusya’dan farklı olarak kendi tarımsal ihtiyaçlarının önemli bir kısmını Hersek bölgesinde ve Panonya Ovası’nda üretebilmektedir. Dahası, eksik kalan ihtiyacının büyük bir kısmını geleneksel olarak Makedonya’dan karşılar. Yakın zamanda artış göstermiş olmasına rağmen Türkiye’den aldığı yaş meyve ve sebze miktarı, dört milyonluk Bosna pazarı için bile çok önemli bir miktarı yakalayabilmiş değil.

Bunu RTE bile farketmiş olmalı ki Bosna-Hersek başkanlık konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç ve Hırvat üyesi Dragan Çoviç’in Türkiye ziyaretleri esnasında düzenlenen basın toplantısında Bosnalı liderlere yöneltilen “Bizden yaş meyve-sebze alacak mısınız?” sorusuna RTE müdahale edip şu yanıtı veriyordu: “Kızım bu sebzeleri nasıl alsın Bosna-Hersek?” (sorunun ve yanıtın tamamının görüntü kaydı burada)

Bu süreçte Rusların dikkatini başka bir şey çekmiş: Bosna-Hersek son iki ayda üretebileceği yaş meyve ve sebzeyle orantısız bir ihracat yapıyor. Bosna nüfusunun %35’inin Sırp kökenli olmasından dolayı Rusya Bosna-Hersek’le ticarete önem veriyor ama bu veri de Bosna-Türkiye arasındaki yakın ilişkiler göz önüne alındığında Rusya’yı işkillendirmiş. Rusya Türkiye’den Bosna’ya gelen yaş meyve sebzenin Bosna üretimimiymiş gibi Rusya’ya ihraç edildiğinden şüpheleniyor. Konuyu takip etmek için geçen hafta Bosna’da bir soruşturma açıldı bile.

Aslında bu tarz bir hinlik yeni değil. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl Bosna’da yaşanan sel felaketinden sonra Türkiye sel felaketinden etkilenen Bosna ekonomisine destek olmak için 15 bin ton karkas eti Bosna’dan alacağını duyurmuştu. Gözlerimiz doldu! Türkiye Devleti yine zor gününde Bosna Hersek’in yardımına koşmuştu. Fakat, daha sonra bazı firmaların bir takım doğa üstü güçlerle ilişkilerinin olduğunu sorgulayacağımız bazı veriler gelmeye başladı. Mesela, bazı hayvan üreticileri Bosna’da sel felaketinin yaşanacağını ve Türkiye’nin de Bosna’dan karkas et alarak Bosna ekonomisine katkıda bulunacağını aylar önceden ilahi güçlerin yardımı sayesinde tahmin etmiş olmalı ki, Türkiye’ye et ihracatı için gerekebilecek belgeleri aylar önce edinmişti. Et ürünlerinin çok kaliteli olmasına rağmen üretimin yeterli kapasitede olmadığı Bosna’da bu açık Karadağ, Sırbistan gibi komşu ülkelerden alınıp, birkaç ay içinde “millîleştirilen” hayvanlarla kapatılmıştı.

Bu arada birçok Bosnalı et üreticisinin Türkiye’ye et ihracatından haberlerinin bile olmadığını eklememize gerek yok sanırım. Atı alan Üsküdar’ı geçmişti bile...

25 yıl önce Bosna’ya yardım ayağına trilyonu iç edenlerin öğrencileri, bugün daha sofistike yöntemlerle ticarî başarılarına yenilerini ekliyorlar.

Bosnalılar bunu daha ne kadar yer. Onu bilemiyoruz.

dirimozkan@gmail.com

http://yugoslavyayazilari.blogspot.ba/