Yaklaşık bir aydır zorlu Balkan kışı koşullarında açık havada yaşam mücadelesi veren yüzlerce transit göçmenin başına gelenler sadece Bosna’nın sicilinde yeni bir yolsuzluk ve beceriksizlik hikâyesi değil, Batı’nın “insani yardım” konusundaki ikiyüzlülüğünü, haysiyetsizliğini anlatan bir utanç belgesidir.
Avrupa’ya mülteci akınının güzergâhı Balkanlar’a kaydığında, bir süre boyunca Bosna bu güzergahın dışında kalmıştı ve bu durum sarkazmın gündelik hayatın bir parçası olduğu Saraybosna’da Bosna’ya mültecilerin bile gelmeyi düşünmediği şeklinde yorumlanmıştı.
Mültecilerin iliğini sömüren insan tacirleri Bosna’nın dağlık topografik yapısı ve bu coğrafi koşullarda Bosna’nın sınırlarının kontrolünün çok da sıkı yapılamamasını kısa sürede keşfetti. Özellikle Sırbistan’dan ve Karadağ’dan Bosna’ya giren mülteciler buradan AB üyesi Hırvatistan’a daha rahat geçebileceklerini düşünerek Bosna’yı da mülteci güzergâhına dâhil ettiler.
Fakat her şey o kadar kolay değil.
AB’nin taze üyesi, ırkçılığı kendinden menkul Hırvatistan, Bosna’dan gelen mültecilerin Hırvatistan’a girememesi için elinden geleni yapıyor. Yakaladıkları mültecileri dövüp, ellerinde neleri varsa; cüzdanlarını, cep telefonlarını, hatta ayakkabılarını bile gasp edip gerisin geri Bosna topraklarına “salıyor”. “Salıyor” diyoruz çünkü bu geri gönderme işini kesinlikle resmî biçimde ve insana yakışır biçimde yapmıyorlar.
Bosna’da şu an 9000 civarında mülteci var ve sadece yüzde üçü Bosna’ya iltica başvurusunda bulunmuş. Geri kalan binlercesi “transit” mülteci. Mültecilerin büyük çoğunluğu Hırvat polisi tarafından büyük insan hakkı ihlalleriyle Bosna’ya geri gönderilenlerden oluşuyor.
Şu an Bosna’da “geçiş” bekleyen 9000 mültecinin sadece 6000’i “kabul merkezlerinde” kalıyor. Dışarıda kalan yaklaşık 3000 mülteci ise temel gereksinimlerini karşılayamıyor. Aralık ayının sonundan bu yana ise bir trajedi yaşanıyor.
Bosna’nın batısındaki Una-Sava Kantonu’nda, Hırvatistan sınırında bulunan Bihaç’taki Lipa Kampı’nda çıkan yangından bu yana, kampta kalan 1700 transit göçmen zorlu Balkan Kışı koşullarında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yangından sonra Bosna Ordusu yaklaşık 500 kişiyi alabilen 20 çadır kurdu ama geri kalan göçmenler haftalardır ormanda temel ihtiyaçlarından yoksun vaziyette yaşam mücadelesi veriyor.
Lipa kampındaki yangın ise bir muammayı içinde barındırıyor. Yangının göçmenler ya da yerel halk tarafından çıkarıldığından şüphe ediliyor. Peki neden? Bu sorunun yanıtı Batı’nın “insani yardım” konusundaki ikiyüzlülüğü, haysiyetsizliği konusunda yeni bir hikâye anlatıyor bize.
COVID-19 salgınıyla birlikte geçtiğimiz Nisan ayında kurulan Lipa Kampı’nın temel ihtiyaçlarından yerel kanton yönetimi sorumluydu. Temel altyapıdan, elektrik ve ısınmadan yoksun olan kampın bu gereksinimlerinin bir an önce karşılanması için yerel yönetime sürekli uyarıda bulunan IOM (International Organization Migration: Uluslararası Göç Örgütü) en sonunda 23 Aralık 2020’de kampı terk ettiğini duyurdu.
Yanlış okumadınız: IOM yerel yönetime karşı restini 1700 göçmenin hayatı üzerinden göstermekten utanmadı!
Yerel hükümet kamp koşullarını iyileştirmek için kaynakların merkezî hükumet tarafından karşılanmadığını iddia ediyor. Merkezî hükumet ise bunun için bir kaynağı olmadığını belirtiyor. IOM ise 2018 yılından bu yana Bosna’ya tam 88 milyon Avro aktarıldığını söyleyerek soruyor: “O kadar para verdik, 1700 mülteciye bakamadınız!”
Böyle bakınca IOM çok haklı. Bosna-Hersek zaten yolsuzluğa batmış bir ülke. Etnokrasi’nin hâkim olduğu Bosna yolsuzluk ve yoksullukta Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden. Yani bu fırçaları hak ediyor.
Ama görünen şu: Yurtdışından aktarılan paraların kayıplara karıştığı ve bu anlamda zaten sicili kabarık olan Bosna’ya atılan bu şamarda IOM sütten çıkmış ak kaşık mı?
Yolu uluslararası kurumların projelerinden geçenler varsa, dışarıdan çok güvenilir, çok ciddi olarak görünen bu kurumların içindeki yozlaşmayı ve beceriksizliği bilirler. Bosna’daki IOM da bu fotoğrafın bir parçası.
“Size 88 milyon Avro verdik, şu zavallı göçmenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan bile acizsiniz” diye fırça çeken IOM bir şeyi es geçiyor: Bu 88 milyon Avro kaynağın 77 milyon’luk kısmı IOM üzerinden Bosna’ya aktarılmış ve hiç şaşırtıcı olmayacak bir şekilde bu para da AB’ye geçiş sürecinde Bosna’da bir takım teknik ve idarî yenilikler için harcanmış. Biz eminiz ki bu teknik ve idarî harcamaların bir kısmı Londra ve New York’ta ikamet edip, bir iki günlüğüne Bosna’ya şöyle bir uğrayıp 1000 küsur Avro günlük ücretle harikalar yaratan uzmanlara verilen bedellerdir. Ya da şartnamalere uygun yapılan “mükemmel ötesi” teknik araç-gereç için harcanmıştır. Tabii ki “mükemmel bedeller” ödeyerek…
88 milyon Avro ödemenin 77 milyonuna çöken IOM bunun hesabını vermez ama Bosna’dan bunun hesabını sorar ve çoluk-çocuk, yaşlı-kadın 1700 kişiyi kışın ortasında açıkta bırakmaktan çekinmeyecek bir gaddarlıkla kamptan çekilir.
Bu göçmenleri türlü işkencelerden geçirip, cüzdanını, cep telefonunu, üzerindeki giysileri gasp eden Hırvatistan’a sesi çıkmaz, mültecilere kapılarını kapatan AB ülkelerine gıkını çıkarmaz.
Hepsini geçtik; “Kendi bölgemde tek bir göçmen istemiyorum” diyen Bosna’daki Srpska Cumhuriyeti yönetimine ya da aynı şekilde göçmen krizinden kendini muaf tutan Bosnalı Hırvat yöneticilerin idaresindeki kanton yönetimlerine ses çıkarmaz.
Milyonlarca Avro ödeneğe çöken IOM’un gücü sadece Boşnaklara fırça atmaya yeter. İşi gücü Bosna’nın kaynaklarını daha fazla sömürmek olan Boşnak siyasetçilerin bundan rahatsız olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. Yolsuzluk çarkları döndükçe buna seslerini çıkarmazlar bile!
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/