Balkanlar, özellikle de Bosna-Hersek, hem RTE, hem de Davutoğlu için önemli bir coğrafyadır. Kuşkusuz AKP öncesinde de dinci-muhafazakâr retorikte Bosna’ya atfedilen özel bir anlam vardı ama özellikle AKP döneminde “Osmanlı’nın Batı Yakası”, “İslam’ın Avrupa’daki sancağı” olarak tabir edilen Bosna’nın, “Yeni Osmanlı” stratejisinde çok ayrı bir öneme sahip olduğu bilinen bir gerçek. Zaten, Davutoğlu “Stratejik Derinlik” kitabında da Bosna’ya özel bir önem atfetmektedir.
Türkiye: Bosna’nın abisi
Anadolu Ajansı’nın Balkan ofisinin ve TİKA’nın en büyük yurtdışı ofisinin Saraybosna’da bulunması AKP’nin dış politikasında Bosna’ya atfettiği önemi gösterir. AKP’nin Bosna aşkı karşılıksız da değildir. Üçlü başkanlık sistemi ile yönetilen Bosna’da, Bosnalı Müslümanları (Boşnakları) temsil eden Aliya İzzetbegoviç’in oğlu SDA’lı Bakir İzzetbegoviç ile RTE ve Davutoğlu arasından su sızmaz. Bosnalı muhafazakârlar Türkiye’yi abi gibi görür.
Aslında bu algı sadece İzzetbegoviç ve SDA ile de sınırlı değildir. Birkaç sene önce Bosnalı Müslümanlar arasında yapılan bir araştırmada Boşnakların yüzde 56’sı ikinci ülke olarak Türkiye’yi gördüklerini beyan etmişti. Bu da anlaşılmayacak bir durum değil: Ülkenin yaklaşık %35’ini oluşturan Bosnalı Sırplar’ın abisi Sırbistan, %15’ini oluşturan Bosnalı Hırvatların abisi de Hırvatistan ise, Boşnakların da Türkiye’yi abi olarak bellemesi, iki ülke arasındaki tarihî ve kültürel ortaklıklar göz önüne alındığında şaşırtıcı değil.
Dahası, bu “abilik” sıfatı sadece Türkiye için değil, yeri geldiğinde “İsrail’e posta koyan, ABD’ye kafa tutan, IMF borcunu silen bölgesel gücün lideri” RTE’de cisimleşmiş bir algıydı. Türkiye hakkında sadece AA ve TRT kaynaklı haberler sayesinde bilgi sahibi olan Bosna kamuoyu için RTE sevgisi neredeyse bir takıntı haline gelmişti. Bu algının SDA tarafından cilalanması da cabası…
Türkiye’de AKP, Bosna’da SDA
AKP ve SDA arasındaki muhabbet bu algının da ötesinde, ilginç bir işbirliğini ifade ediyor. Sıklıkla AKP Bosna’yı iç siyasette konsolidasyon malzemesi olarak kullanıyor. Bosnalı muhafazakârlar ise bundan hiç gocunmuyor. Bilakis, AKP hükümetinin SDA’ya tam destek vermesi ortaya şahane bir işbirliği çıkartıyor. Daha geçtiğimiz ay SDA kongresinden sadece birkaç gün önce RTE Bosna’ya günübirlik bir ziyarette bulunup SDA’ya verdiği desteği dosta düşmana göstermişti. (1)
Geçtiğimiz yıl, Bosna ve Türkiye arasındaki ilişkinin sadece “siyasî bir aşk hikâyesi” olmaktan öteye gidemediğine dair bir rapor yayınlandı. Raporda, Türkiye’nin Bosna’ya ilgisinin sadece siyasî alanda olduğu, bu siyasî ilginin iktisadî alana yansımadığı verilerle gösterilmişti. (2) Söz konusu raporun sosyal ve siyasal etkisi ise çok sınırlı oldu. Rapor hem Bosna medyası ve Bosnalı siyasetçiler, hem de Türk medyası ve siyasetçileri tarafından, deyim yerindeyse, “sümenaltı” edildi.
Cemaat ve Bosna
Bosna-Türkiye ilişkiler, daha doğrusu AKP hükümeti ile SDA hükümeti arasındaki ilişkiler, özellikle son bir yılda ciddi anlamda sorgulanmaya başlandı. İki siyasî partinin bu derece yakın olması Bosna’daki bazı siyasî klikleri rahatsız etmeye başladı. Bu rahatsızlığın başlangıç noktasını ise AKP hükümetinin Cemaat’e karşı açtığı savaş olarak görebiliriz.
Cemaat’in Bosna’da çok ciddi sosyal ve kültürel yatırımı olduğu biliniyor. Üniversite düzeyinde eğitim kurumları ve birçok Cemaat yanlısı vakıf Bosna’da oldukça etkin. Herhangi bir kitapçıda Boşnakçaya çevrilmiş birçok Nurcu yayın görebilirsiniz.
Fahrudin Radonçiç
Bosna’nın kendi iç siyasetinde de son yıllarda önemli bir kırılma oldu. Her ne kadar Bakir İzzetbegoviç hala Bosnalı Müslümanları temsil etse de, katılımın sadece %54 olduğu geçen yıl Ekim ayındaki genel seçimlerde, SDA oyların yaklaşık %33’ünü aldı. Ana muhalefetteki Fahruddin Radonçiç ise oyların yaklaşık %27’sini aldı. Seçimden sonra Radonçiç’in açıklaması ise önemli bir kırılmaya işaret ediyor: “Ben sadece Bakir İzzetbegoviç’e karşı değil, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı da mücadele ettim.”
Peki Fahrudin Radonçiç kim?
Kariyerine gazeteci olarak başlayan Radonçiç, 1980’li yıllarda Miloşeviç karşıtı yazılarıyla biliniyor. Bu yazılar sayesinde başta Kosovalı Arnavutların ılımlı önderi İbrahim Rugova olmak üzere birçok Kosovalı siyasetçi ve aydın ile de çok yakın dostluklar kurmuştu. Radonçiç asıl olarak Bosna Savaşı sırasında çıkardığı Bošnjački Avaz (“Boşnyaçki Avaz”: Boşnak “avazı”) gazetesi ile ünlendi. 1995’te de bugün Bosna’nın en çok satan hatta Yugoslavya döneminde Bosna’nın efsanevi gazetesi olarak ünlenen Oslobodjenje gazetesini bile hem satışta, hem de siyasî etkisinde sollayan “Dnevni Avaz” (Günlük “avaz”) gazetesini çıkarmaya başladı. Bununla da yetinmeyen Radonçiç, sadece beş yıllık bir zaman dilimi içinde Bosna’nın Berlusconisi oluverdi. Medyadaki gücünü iş hayatında “akıllıca” kullanan Radonçiç inşaat sektörünün parlayan yıldızı oluverdi. Cem Uzan’ın yolundan giden Radonçiç 2009 yılında medyadaki ve iş dünyasındaki gücünü siyasette kullanmaya karar verdi SBB BiH’i (Savez za bolju budućnost Bosne i Hercegovine – Daha iyi bir Bosna Hersek Geleceği için Birlik) kurdu. Tipik bir sağ-popülist parti kıvamında siyasî hat izleyen Radonçiç kısa sürede İzzetbegoviç’in en önemli rakibi oldu.
Fakat, seçim sonrası demecinde de görüldüğü gibi, Radonçiç ne yaparsa yapsın AKP’nin tam destek verdiği SDA ile baş etmekte zorlanıyordu. Tam da bu sırada yeni bir müttefik ortaya çıktı: Cemaat.
Cemaat-Radonçiç ittifağı
Cemaat’in Bosna’da zaten bir yayın organı var: Novo Vrijeme (Yeni Zaman). Ama Radonçiç gibi bir medya patronu ve ülkenin en önemli ikinci siyasî partisinin lideri ile böyle bir ortaklık kuşkusuz ki her iki tarafın da çıkarlarının çok açık bir kesişiminin doğal bir sonucu olarak görülmelidir.
Özellikle Ekim 2014 seçimlerinden sonra Radonçiç’in AKP ile köprüleri attığı Dnevni Avaz’daki yazılardan belli oluyordu. Büyük bir titizlikle Türkiye karşıtı bir söylem içermekten kaçınan bu yazılar ve haberler, çok açık bir AKP karşıtlığı içeriyor.
Geçmiş defterler yeniden açılmaya başlandı. Türkiye’nin Suriye politikası iyiden iyiye eleştiriliyor. Gezi isyanı yeniden ele alınıyor. Bosna’daki AKP güdümündeki eğitim kurumlarının kalitesi bile tartışılıyor.
Kuşkusuz ki, özellikle Gezi isyanı sonrasında Bosna kamuoyu da AKP’yi ve “bölgesel güç” olma iddiasındaki Türkiye hakkında daha farklı haber kaynaklarından bilgi edinmeye başladı, bu bilgileri kendilerine sunulan fotoğrafla karşılaştırma imkânı buldu. Her ne kadar bu dinamiği genele yayamasak da, en azından aydınların gün geçtikçe özellikle AKP’yi daha çok sorgular hale geldiğini biliyoruz. En azından Bosna televizyonlarında gösterilen Türk pembe dizilerindeki gösterilenden farklı bir Türkiye gerçekliği olduğu birçok Bosnalı tarafından dile getirilmeye başlanmıştı. Cemaat’in Radonçiç’le olan ittifakı ise bu eğilimin tuzu biberi oldu diyebiliriz.
1) RTE Bosna ziyareti hakkında İleri Portal haberi için bkz.:
http://ilerihaber.org/bosna-hersekten-erdogan-gecti-gazeteci-azarladi-trafigi-felc-etti-acilisa-katildi/15646/
2) Söz konusu rapor hakkında bu köşede yayınlanan yazı için bkz.: http://ilerihaber.org/yazarlar/ozgur-dirim-ozkan/siyasi-bir-ask-hikayesi-turkiye-ve-bosna-hersek-iliskileri/247/