Bitmemiş kitaplar

Bir önceki yazım(1) için Karamazov Kardeşler’i okurken Dostoyevski’nin Gogol’un Ölü Canlar’da Rusya’yı bilinmeyen bir hedefe doğru doludizgin giden bir troykaya benzeterek şöyle dediğini yazdığını gördüm: “Ey troyka, kuş gibi uçan troyka, kim icat etti seni acaba?” Peşinden, gurur dolu bir heyecanla, uçarcasına giden troykanın yolundan bütün ulusların saygıyla çekildiklerini ekliyor ve ‘saygıyla’ sözcüğünün sansür kaygısıyla yazıldığını, aslında bilinmeze doğru gidişin eleştirildiğini söylüyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, sadece zamanın Rusya’sının değil, romanın kendisinin de, Ölü Canların da, bir bilinmeyene doğru gittiğini söyleyebiliriz çünkü roman bitmemiştir!

Bitmeme öyküsü ilginçtir: Öncelikle konuyu Gogol’a Puşkin vermiş; belki de bitiremeyeceği kaygısıyla. Bence doğru da yapmış çünkü anlatılan öyküyü Puşkin’in yazdığını düşünemiyorum bile; ironi dozu oldukça düşük kalırdı gibi geliyor bana.  Üç cilt olarak tasarlanan romanı aslında Dante'nin İlahi Komedya'sı gibi yazmak istediği, yani kötülük, iyilik ve Araf gibi planladığı söylense de elimizde bütünüyle Gogol’un kaleminden çıkma sadece ilk bölümü var. 1842’de yayınlanan bu ilk bölümden sonra Gogol ikinci bölümü yazmış ama bir ruhsal kriz sırasında 1845’de yakmış. Sonra ikinci bölümü yeniden yazmış ama 1852’de aynı nedenle yine yakmış. Birkaç gün sonra da yaşamını yitirmiş. Elimizdeki ikinci bölüm, elde kalan notlardan başkalarının yazdığı. Şartlanma mı bilmiyorum ama bana sanki ikinci bölüm olmamış gibi geldi. Daha doğrusu bir yazarın notlarının tamamlanabileceğine inanmıyorum; yazarın son anda neleri değiştireceğini, neleri ekleyeceğini kimse bilemez ki! Ben bile bu yazıları yazarken notlar alıyorum, sonra notların kimisini hiç kullanmıyorum veya notlarım dışında yeni şeyler ekleyerek yazıyorum ve en az beş altı kez değiştirdikten sonra editöre yolluyorum. Gogol neler yapmazdı ki?

İkinci bölümün notları var ama üçüncü bölümle ilgili edebiyat tarihçilerinin elinde hiçbir şey yok. Yani neresinden bakarsanız bakın bitmemiş bir roman Ölü Canlar. ‘Keşke bitseydi’ demek bir işe yaramayacağına göre, Kafka’nın neredeyse bütün yapıtlarında olduğu gibi, var olanla yetinmekten başka yapacak bir şey yok. Bence Ölü Canlar’ın ikinci bölümü okunmadan sonrası okura kalmalı. Benim de aklımda bir son var ve bunu elbette paylaşmayacağım ama şöyle bir ipucu verebilirim:

İlk bölümde ciddi bir feodal Rusya eleştirisi var. Bu açıdan bakıldığında biraz Cervantes’in Don Kişot’unu anımsatıyor, diğer yandan da İsmail Kadare’nin Ölü Ordunun Generali’ni yazarken Ölü Canlar’dan esinlendiğini düşünüyorum. İşte benim aklımdaki son, bu iki kitap arasında bir yerde.

Romanlarda durum böyle ama bitmeme durumu şiir kitaplarının yazgısıdır sanki. Çoğu şiir kitabını bu duyguyla kapatırım; sanki şair son sözünü henüz söylememiş gibi gelir bana. Sözüm Var Sarıasmalara Murat Fatih Ülkü’nün ilk şiir kitabı. Zaten kendisi kitabın başında açık açık söylüyor: “Bir şiir var yalnız kaybettiğim, hala arıyorum. Bakışlarında çift mana taşıyan kadınlara dair. Belki hep o kayıp şiiri arıyorum, tüm yazdıklarımda.” Ve devam ediyor:

“Elime kalem alana kadar,

Silinen şiirler yazdım ben.

Onlardan güzelini yazamadım.”

Ülkü’nün şiirleri yaşamıyla birleşmiş gibi duruyor; içtenliği duymamak olanaksız. Umudunu sanki ne zaman gerçekleşeceği belirsiz bir zamana bağlamış gibi ve bu müthiş bir iyimserlik olarak yansıyor dizelerine. Evet, yazdıklarında “garip şiir” kokusunu alıyorum ama bu tehlikeli bir çizgidir, bıçak sırtıdır; yazılanların manzumeye dönüşmesi an meselesidir. Neyse ki, Ülkü bu tuzağa düşmüyor.

Dediğim gibi, şiir kitaplarında bitmemişlik durumu sık yaşanır. Ancak bunun önüne geçmenin yolu çok değil, az şiir yazmaktır gibi geliyor bana. Sanırım bu da şiirin paradoksu olsa gerek; daha az yazarak aradığın şiire yaklaşmak!

Vasıf Turhan Kayacık’ın üçüncü şiir kitabı da çok kısa bir süre önce yayınlandı: Sarmal Düşünceler. İlk iki kitabına daha önce değinmiştim(2,3). Böylece her kitabı için düşüncelerimi aktardığım tek yazar oluyor Kayacık. Çizgisi de artık belirginleşmeye başladı; öncelikle bir mücadele insanı olduğu çok net. Oktay Akbal’ın Tevfik Fikret için söylediği gibi, bir düşünce savaşçısı Kayacık: “Direnmek insanlaştırır…”

Diğer yandan mücadelesini ve mücadeleye çağrısını büyük bir samimiyet içerisinde yapıyor. Örneklemek istemiyorum ama birçok ünlü toplumcu şairin dizelerinde eksik kalan samimiyet, şiiri bir anda slogana dönüştürüyor. Kayacık’ta böyle olmuyor, yaşadıklarını kendine özgü bir duyarlılıkla aktarıyor. Örneğin, düş kırıklıkları:

“Çok cinayetler işlendi

Aslında

Cesedi yoktu hiçbirisinin…”

Veya ameliyat öncesinde anestezinin başlaması:

 “Yerçekiminden kurtulmanın

Tarifsiz hafifliği…”

Sözüm Var Sarıasmalara gibi Sarmal Düşünceler de henüz bitmemiş. Belli ki, Ülkü’den de, Kayacık’tan da yeni kitaplar gelecek. Aslına bakarsanız, çok az şairde “işte bu, tamam aradığını bulmuş” diyebildim. Örneğin Nazım Hikmet’te. Ama bu düşünceye hemen her şiirinde gelmiş olmam, olasılıkla şairin sınırının hep benden çok daha ileride olmasından. Estetik zorlama bu olsa gerek.

Bir de bitmemesi gereken kitaplar var; bilimsel kitapları kastediyorum. Bu durum bilimin bitmemesi ile ilgili bir şey; eğer zaten bir bilimci “evet, bu işin sonuna geldik” diyorsa, sonuna gelinen üzerinde çalıştığı konu değil, olsa olsa kendisinin bilim yaşamıdır. İnsanlık tarihinin en önemli bilim insanlarından biri olan Charles Darwin’in İnsanın Türeyişi kitabı konuya çok iyi bir örnek olabilir artık, ilk yayınlanmasının üzerinden 150 yıl geçmişken. Darwin’in sağlığında bile her baskıda kitapta değişiklikler yaptığını biliyoruz. Bilimsel bir yayının değeri, ister kitap olsun ister makale, kendisinden önce yazılmış ve okumayı gereksiz hale getirdiği makale/kitap sayısı ile ölçülür. Yani bilimsel kitaplar, birbirlerini yıkarak ilerler bir anlamda.  Böyle bakınca İnsanın Türeyişi’nin kendisinin neredeyse bütün öncüllerini sildiğini biliyoruz. Diğer yandan içerdiği tüm bilgilerin bugün daha ayrıntılısına ve bazılarının daha doğrusuna sahibiz artık. Böyle bakıldığında İnsanın Türeyişi nostaljik bir kitap olarak değerlendirilmeli ve değeri bilim tarihinde aranmalı. Zaten İnsanın Türeyişi konusu da bitmiş değil, 150 yıldır üzerine bilgi konulmaya devam ediliyor.

Hazır konu edebiyat dışına çıkmışken biraz da benim için özellikle önemi olan bitmemiş bir kitap serisinden söz etmek istiyorum. 1970’li yılların ortalarında, o zamanki adıyla ODTÜ İdari İlimler Fakültesi Öğrenci Derneği “Üniversitenin, burjuva ideolojisinin bilimsel bilgi olarak toplumsal bakımdan geçerli kılınmaya çalışıldığı ayrıcalıklı kurumlardan biri olduğundan, farklı bakış açısı olabileceğini göstermek için” bir yayın dizisine başlamıştı. Ben o sıralarda lise öğrencisiydim, ODTÜ öğrencilerinin yazdığı bu kitaplar bize çok iyi gelmişti. Ekonomi ama özellikle ekonomi tarihi gibi bilmediğimiz bir alanda bizim için çok iyi başlangıç kitapları olmuştu. Sanırım dört beş kitap yayınlandıktan sonra seri birdenbire kesildi, devamı gelmedi. Deyim yerindeyse elimiz böğrümüzde kaldı.

Geçen gün sahaflarda Ahmet Cumhur Aytulun’un bu seriden çıkan Türkiye Ekonomisinin 50 Yıllık Gelişimi isimli kitabına rastladım. Elbette aldım ve okudum ve şunu söyleyeyim, görüşlerimde bir değişiklik olmadığı gibi 1970’li yıllarda üniversite öğrencilerinin nasıl düzeyli kitaplar yazabildiğini ayrımsadım. Hem Kurtuluş Savaşımız vurgusuyla sahip çıkan ama sınıfsal yönünü de ortaya koyabilen, Medeni Hukuk’un tarımda özel mülkiyetin meşrulaştırılmasını gözden kaçırmayacak kertede olgun, bugün bile pek çok kişide olmadığını düşündüğüm bir düzeydeydi. Özellikle gençlerin bu seriyi okumalarını öneririm. Keşke bu kitap serisi devam edebilseydi.

Böyle diyorum ama aslında doğrusu kitaplar bitmemeli; eğer kitaplar biterse ben de biterim,,, biz de biteriz…    


KÜNYE:

-Ölü Canlar. Nikolay Gogol. Çeşitli yayınevlerinden çevirileri var. Etiket fiyatları 11-66 TL arası.

-Sözüm Var Sarıasmalara. Murat Fatih Ülkü. Kanguru Yay., 2021. Etiket fiyatı 23 TL.

-Sarmal Düşünceler. Vasıf Turhan Kayacık. Klaros Yay., 2021. Etiket fiyatı 18 TL.

-İnsanın Türeyişi. Charles Darwin. Çeşitli yayınevlerinden çevirileri var. Etiket fiyatları 22-32 TL arası.

-Türkiye Ekonomisinin 50 Yıllık Gelişimi. Ahmet Cumhur Aytulun. ODTÜ-İFÖD Yay., 1976. Sahaflarda 8-10 TL.


 

 (1)https://ilerihaber.org/yazar/karamazov-kardesler-127365.html

(2)https://ilerihaber.org/yazar/okumanin-keyfi-92333.html

(3)https://ilerihaber.org/yazar/daginik-okuma-69485.html