Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son enflasyon verilerinin maşallahı var. Nasıl olmasın ki? Tüketici enflasyonu son 23 ayın (2019 yılı Mayıs ayında %18,71 idi); üretici enflasyonu ise son 29 ayın (2018 yılı Kasım ayında % 38,54 idi) rekorlarını kırdı! Açıklanan son verilere göre, tüketici fiyatları endeksi (TÜFE); Nisan ayında, 2020 yılının Nisan ayına göre %17,14 artarken; daha geçen yılın Nisan ayında %6,71 olan üretici enflasyonu, TÜFE’nin iki katından daha fazla artarak %35,17 oldu. TÜFE’de aylık artış %1,68 olurken, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) %4,34 oranında arttı. TÜFE’nin on iki aylık ortalama artışı %13,79, Yİ-ÜFE’ninki ise %19,44 oldu. Nihayet, TÜFE bir önceki yılın Aralık ayına göre -yani ilk dört ayda- %5,45 oranında artarken, aynı artış Yİ-ÜFE’de %12,91 oldu. Böylece, tüketici enflasyonunda Ekim 2020’de başlayan artış serisi yedinci aya; üretici enflasyonunda ise Haziran 2020’de başlayan artış serisi on birinci aya taşınmış oldu. Üstelik TÜFE sepetinde yer alan toplam 415 üründen 281’inin fiyatının artması, enflasyonun artık belli mal gruplarının fiyatlarının artmasından kaynaklı olmadığını; aksine artışların çok geniş bir yelpazede gerçekleştiğini göstermektedir.
ÜRETİCİ ENFLASYONU İLE TÜKETİCİ ENFLASYONU ARASINDAKİ MAKAS GİTTİKÇE AÇILIYOR!
TÜİK tarafından hesaplanan TÜFE ve Yİ-ÜFE’nin baz yılları aynı ve 2003 yılından bu yana bazı yıllarda, TÜFE, Yİ-ÜFE’nin; bazı yıllarda ise Yİ-ÜFE, TÜFE’nin üzerinde seyretmiş. En son 2018 Nisan ayında TÜFE (342,78); Yİ-ÜFE’nin (341,88) üzerinde gerçekleşmiş. O günden bugüne Yİ-ÜFE, TÜFE’nin üzerinde artmış ve üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki fark, üretici enflasyonu lehine sürekli büyümüş. İzleyen grafik bu iki enflasyondaki gelişmeyi göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
Grafikten de görüldüğü gibi, 2019 yılının Ekim ayında dibe vuran üretici enflasyonu, 2020 yılının Mayıs ayına kadar iniş çıkışlar göstermiş ve ondan sonra da almış başını gitmiş ve gidiyor. Buna karşılık tüketici enflasyonu, 2019 Ağustos ayı ile 2020 Ağustos ayları arasında üretici enflasyonunun üzerinde gerçekleşmiş; 2020’nin Eylül ayı ile birlikte günümüze kadar sürekli olarak, üretici enflasyonunun altında gerçekleşmiştir. Öyle ki, Nisan ayında iki enflasyon oranı arasında tam 18,03 puanlık bir fark oluşmuş durumda. Dahası, Dünya gazetesi yazarlarından Sayın Alaattin Aktaş’ın belirttiğine göre, iki endeks arasında Nisan ayında oluşan fark ise, 2003 yılından beri gerçekleşen en büyük fark ve %20,53’lük bir farka karşılık geliyor. Daha önce de Rahip Brunson krizi nedeniyle ortaya çıkan kur şoku, üretici enflasyonunu 2018 yılının Eylül ayında % 46,15’ya taşımış ve üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 26,63 puan olmuştu.
Grafikten de anlaşılacağı gibi, üretici ve tüketici enflasyonları eninde sonunda birbirine yakınsıyor. Bu yakınsama, üretici fiyatlarındaki artışın durması veya azalması ve/veya tüketici fiyatlarının daha fazla artmasıyla olmaktadır. Bu nedenle bu yüksek üretici enflasyonu aynı oranda olmasa bile belli bir süre sonra tüketici enflasyonu olarak bize yansıyacaktır. TCMB’nin en son yayımladığı enflasyon raporunda yer alan bilgiler de bu öngörümüzü destekler niteliktedir. TCMB’ye göre imalat sanayi fiyat artışlarının tüketici enflasyonuna geçiş oranı ortalama olarak %40-45 aralığındadır. Ancak petrol fiyatlarındaki artışların vergi ayarlamaları ile tüketiciye tam olarak yansıtılmaması geçişkenliğin bu ortalamanın biraz altında olabileceğini göstermektedir. Böyle olsa bile, tüketici enflasyonunun bu nedenle izleyen aylarda %20’lerin üzerinde gerçekleşme olasılığı çok yüksektir. Örneğin, Rahip Brunson krizi ile 2018 yılı Eylül ayında tepe yapan üretici enflasyonunun ardından, tüketici enflasyonu da 2018 Ekim ayında %25,24 ile zirve yapmıştı.
ÇEKİRDEK ENFLASYONLAR BİLE MANŞET ENFLASYONUN (TÜKETİCİ ENFLASYONUNUN) ÜZERİNDE!
Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) uyguladığı para politikasının enflasyonu düşürmede ne kadar etkili olduğunu belirlemek amacıyla izlediği enflasyon, çekirdek enflasyondur. Çekirdek enflasyon oranı hesaplanırken, enerji ve gıda fiyatları gibi geçici, oldukça oynak etkenler göz önüne alınmaz. İzleyen grafikte görüldüğü gibi hem B hem de C çekirdek enflasyonları bile tüketici enflasyonunun üzerinde seyretmeye devam etmektedir.
Kaynak: TÜİK
Grafikten görüldüğü gibi her iki çekirdek enflasyon oranı da bu yılın başından beri, tüketici enflasyonunun üzerinde artmaktadır. Aslında bu da TCMB’nin enflasyonla mücadelede ne kadar başarılı (!) olduğunun bir göstergesidir.
Kur şokları, yükselen emtia fiyatları ve yükselen enflasyon beklentileri enflasyonu artırmaya devam ediyor. Türkiye’de enflasyonun en önemli nedeninin kur artışları olduğu konusunda genel bir oydaşma vardır. Bu konu TCMB’nin enflasyon raporlarında sıkça dile getirilen bir konudur. Üstelik TCMB Başkanı Kavcıoğlu’nun son enflasyon raporunu açıkladığı toplantıda verdiği bilgiye göre, kur artışlarının fiyatlara geçişkenliği %20’nin bile üzerindedir. Bu geçişkenliğin üretici fiyatlarında, tüketici fiyatlarına oranla daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. Nasıl olmasın ki? Üretmek için, sürekli ithal etmek zorunda olan bir ekonomide, kur artışları ithalat üzerinden fiyatları tabii ki artıracaktır. Bir de buna pandemi ile birlikte dünya genelinde artmaya başlayan emtia fiyatlarını da koyarsanız, neden üretici enflasyonunun bu kadar hızla ve yüksek oranda arttığını ve tüketici enflasyonunda da benzer artışların beklenmesi gerektiğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Kaldı ki, son bir yıl içinde yarı yarıya dolar ve avrodan oluşan kur sepetinde %22 civarında bir artışın, kur geçişkenliğinin %25 olduğu varsayımıyla, enflasyonda artışa %5,5’lik ek bir katkı vereceğini söylemek çok da yanlış olmaz. Kurlardaki artış yanında, kurlardaki artışın devam edeceği beklentisi de enflasyonu artıracak bir etken olarak görülmelidir. Çünkü maliyetlerin yüksek tutulmasına neden olmaktadır. Örneğin, Merkez Bankası beklenti anketine göre 2021 sonu dolar kuru beklentisi Mart ayında 7,95 TL iken Nisan ayında 8,57 TL'ye yükseldi. Benzer biçimde, bir önceki anket döneminde %11,54 tüketici enflasyonu beklentisi, en son açıklanan ankette %13,12’ye yükseldi.
Enflasyon beklentilerinin artması, kur artışları yanında enflasyonu artıracak en önemli faktör olarak görülmelidir. Enflasyon beklentilerinin arttığı bir ortamda hiç kimse yapacağı ticari sözleşmelerinde, ücret ve kira artışlarında TCMB’nin açıkladığı hedef enflasyon oranını esas almaz. Onun yerine kendi beklentilerini ve en son açıklanan enflasyon rakamlarını kullanma eğiliminde olur. Ayrıca, daha yüksek enflasyon beklentisi ile hane halkları artan faizlere rağmen kredi alarak bile olsa, bazı önemli satın alımlarını öne alarak talebin canlı kalmasını sağlıyor. Bütün bunlar da enflasyonda bir atalet yaratıyor. Bir de bunlara pandemi nedeniyle aksayan tedarik zincirlerini eklediğimizde, enflasyonun önümüzdeki dönemlerde, stagflasyona evrilme olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor.
Bir ekonomi stagflasyonda ise, o ekonomide büyüme oranı düşüyor, işsizlik ve fiyatlar artıyor demektir. Yani ekonomi durgunluk ve enflasyonu aynı anda yaşıyor demektir. Başta petrol fiyat artışları olmak üzere, emtia fiyat artışlarının bu soruna neden olduğu bilinmektedir. Artan gıda ve petrol fiyatları yanında, sürekli değer kaybeden ulusal paramızın aramalı ve girdi ithalatını pahalılaştırması; ara malı ve girdi ithalatı ile üretim yapabilen sanayimizi üretim yapamayacak duruma getirebilecektir. Umarım bu işin sonu, negatif büyüme oranları ile yüksek enflasyonun bir arada görüldüğü slumpflasyona varmaz.