Teori, model ve öğretiler gerçek maddi toplumsal ilişkilerin anlaşılabilir, açıklanabilir, müdahale edilebilir kılınması için başvurulan soyutlama yöntemleridir.
Zihin açıcı da, körleştirici de olabiliyorlar.
Nesnel gerçeklik, tarih dışı, ezeli, ebedi ve evrensel bir kategori değildir; tarihsel, somut, dolayısıyla da karmaşık bir bütündür.
Bilme edimini pratikten ve zamandan kopuk, salt bilgibilimsel (epistemolojik) bir sürece dönüştüren yaklaşım teoriciliktir.
Bir inancın, o inanç doğrultusunda belirlenmiş amacın gerçekleştirilmesi için üretilen, öğretilen ve savunulan dinsel, siyasal, hukuksal, askersel vb. ilke ve kurallar dizgesine ise öğreti (doktrin) deniyor. Gerçekliğini araştırmadan, sorgulamadan bir inanca bağlanmak, güneşin altındaki her şeye o bakış açısından yaklaşmak doktrinerlik oluyor.
Bir sistemi ya da karmaşık bir bütünü anlamanın yollarından biri onun basitleştirilmiş örneğini, eski deyimle numunesini esas almaktır. Örnek alınan “model” oluyor.[1] Olgu ve olayları tarih ve somutluk dışı örnek, kalıp ve biçimler üzerinden anlamaya, pratiği de bu örneklerin yinelenmesi ve taklidi üzerinden geliştirmeye çalışmak modelciliktir.
Komünistlerin, günümüzün en çetin “pratiği” olan teoriyi yeniden üretmek, yaşanmış örneklerin ders ve deneyimlerinden sonuna dek yararlanmak, somut durumların somut çözümlenmesi üzerinden yeni siyasal yollar açmak için canla başla çalışırken teoricilik, öğreticilik ve modelcilikten uzak durmaları gerekiyor.
***
Tarihte hiçbir devrim, hiçbir büyük toplumsal dönüşüm kendisinden önceki bir örneğin, modelin tekrarı olmamıştır. Burjuva devrimlerinden sosyalist devrimlere tüm devrimler somut oluşumlarıyla benzersizdirler. Hiçbir devrim, herhangi bir teoriyi, öğretiyi örnek aldığı, önceden belirlenmiş ilkelere uyduğu, ya da kendinden önceki bir örneği taklit ettiği için gerçekleşmemiştir.
Ekim Devrimi ve Bolşevik Parti deneyimini modelleştirmek dünya komünist hareketine zarar vermiştir. 1917 Ekim Devrimi tipinde bir sosyalist devrim bir daha gerçekleşmemiş, Batı’da ve Doğu’da Bolşevik Partisi tipinde etkili bir örgütlülük yaratılamamış, devrimci düşünce ve eylemi Ekim Devrimi ve Bolşevik Partisi modeli üzerinden kurgulamak, ülke partilerini partiyi kendi özgüllüklerinden uzaklaştırıcı bir etki yaratmıştır.
29 yıl önce, Sınıf ve Parti’nin ilk basımında, Leninizmin bir örgütlenme modeli olarak ele alınmasının yanlış olduğunu, Lenin’in örgüt teorisine bir bölümü evrensel bir bölümü yerel katkı ve açılımlar getirdiğini, ancak şemalar, modeller çizmediğini yazmıştım.[2] Lenin’i bir örgüt teorisyeni, hatta teknisyeni olarak algılamak, kanımca kendisine de haksızlıktır. Lenin, somut durumları dahiyane bir isabetle çözümleyen bir siyaset ve strateji ustasıdır…
Şimdi daha açık ve köşeli yazmak gerekiyor: Zamanlar ve durumlar ötesi bir örgüt modeli yoktur! Maddi toplumsal yaşamın üretim ve yeniden üretimindeki, sınıfların karşılıklı yer alımlarındaki değişiklikler, büyük ölçekli sanayi birimlerindeki mekansızlaşma/parçalanma, kentleşme süreçleri vb. siyasetin ve örgütlenmenin içeriğinde ve biçiminde yenilikler gerektiriyor.
Örgütün somut biçimlenmesi, yalnızca nihai amaca değil, ne zaman, nerede, hangi dünya ve ülke koşullarında, sınıfsal ve siyasal dinamiklerin hangi kesişim noktasında olunduğuna bağlıdır. Kendiliğinden yığın çıkışlarını tetikleyen hoşnutsuzluk, itiraz ve taleplerden, sömürülen ve ezilenleri de saran kültürel, toplumsal psikolojik koşul ve koşullanmalara kadar birçok etmeni dikkate almak, filizlenen yeni örgütlülük ve eşgüdüm pratiklerinden ders çıkarmak önemlidir.
Günümüzün yanıtlanması en zor sorusu ise, kaçınılmaz olarak bir öncü azınlık hareketi olarak oluşmaya başlayacak olan devrimci öznenin, nasıl, hangi siyasal mücadele ve örgütlenme biçimleriyle toplumsallaşacağı sorusudur.
Soru ortadadır ve hazır bir yanıtı, reçetesi yoktur.
***
Yine de, olumlu ve olumsuz deneyimlerden yararlanarak tartışılmak üzere yüksek sesle düşünebiliriz.
Engels’in 21 Eylül 1890’da Joseph Bloch’a yazdığı mektuptaki şu satırların, “tarihsel olay” a ve bizim bugünkü sorunumuza ışık tutabileceğini düşünüyorum:
“Tarihte nihai sonuç…birçok bireyin iradeleri arasındaki çatışmaların sonucu olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, ortada, sayısız kesişen güç, sonsuz bir vektörel paralel kenarlar dizisi ve bunların da bir tek bileşkesi vardır: Tarihsel olay…Ancak bireysel iradelerin…istedikleri sonucu elde edemedikleri, ancak bir ortalamada, bir bileşkede kaynaştıkları gerçeği, bizi bunların sıfır hükmünde oldukları sonucuna vardırmamalı. Tersine her biri bileşkeye katkıda bulunmuş ve bu ölçüde de o bileşkeye içerilmişlerdir.”[3]
Bu kıssadan çıkarmak istediğim hisse özetle şöyle: Bugün var olan, toplumsal, sınıfsal, siyasal ve kültürel içerikli toplumsal muhalefet hareketlerinin bileşke gücünü anti-kapitalist, komünizan bir vektörde yoğunlaştırmak olanaklı ve gereklidir. Bileşenlerin her birinin kendilerini aşarak gerçekleştirmelerinin en etkili yolu da bu gibi görünüyor.
Toplumsal proletaryanın, kadın hareketinin, ekoloji hareketinin istemleri, nesnel olarak anti-kapitalist bir içerik taşıyor. Burjuva demokratik karakterli hak ve özgürlükleri kullanma girişimleri bile kapitalist ilişkilerin bugünkü totaliter sınırlarına takılıyor. Dolayısıyla toplumsal hareketler bileşkesi doğrudan kapitalizme yönelme potansiyeli taşıyor. Açık olsun, “bileşke”yle, tabansız örgütlerin bir araya geldiği, bizde “birleşik” denen düzlemleri değil, gerçekten toplumsal ve gerçekten hareket olan dinamiklerin vektörleşmesini kastediyorum.
Kapitalizm gücü, özü itibariyle kapitalist olmayan oluşumları da içerme ve içselleştirme kapasitesinden geliyor. Kapitalizmi sona erdirecek komünizan siyasal bileşke de buna denk bir toplumsal kapsama, içererek dönüştürme kapasitesi göstermek durumundadır.
Bir dünya görüşü ve hareket olarak komünizm, sömürü ve hükmetme ilişkilerinin dokusuna nüfuz edebildiği, toplum tabanından, yerelliklerden yükselebildiği oranda antikapitalist mücadelenin de birleştirici kutbu olabilir.
Somut örgüt biçimlerinin nasıl olacağına ise kafayı takmamak gerekiyor. İhtiyaç keşfin anasıdır. İhtiyaç dayatmasıyla, geçmiş deneyimlerden dersler çıkaran bilinçli insan eylemliliğinin birleştiği noktada yeni biçimler bulunacaktır.
[1] Model sözcüğü, “teorik sistem”, “matematik teorem” “model uçak” vb. örneklerinde olduğu gibi farklı anlamlarda kullanılıyor. Bu yazıda “örnek”, “kalıp” “biçim” anlamlarını esas alıyoruz.
[2] Haluk Yurtsever, Sınıf ve Parti, NK Yayınları, Üçüncü Baskı, İstanbul, Haziran 2004, s. 132
[3] www.marxist.org/archive