CHP’nin ve HDP’nin yürüteceği mücadelelerin yeterli olacağı düşünülürse, bugüne kadarki deneyimlerin gösterdiği üzere, engellenemez.
Başkanlığa “hayır” diyecekleri kesin olanlardan oluşan yaklaşık yüzde 40’lık seçmen kitlesine seslenmenin ötesine geçilemez ve bu kitlenin içinde, geri kalan yüzde 60’ı daraltmak için çaba harcayanların sayısı artırılamazsa, geçmişte AKP’ye ve MHP’ye oy vermiş olan yurttaşların tümü karşı cephenin iflah olmaz militanları sayılırsa, engellenemez.
“Başkanlık fiilen uygulanıyor; engellense ne olur, engellenmese ne olur?” denirse, zaten engellenemez...
Oysa bugün gündemde olan biçimiyle başkanlık, fiili duruma yasal kılıf uydurmak için değil, yasaların ve her tür hukuk kuralının çok daha kolay bir şekilde çiğnenebilmesi, her tür toplumsal muhalefet dinamiğinin çok daha kolay bir şekilde bastırılabilmesi ve sindirilebilmesi için isteniyor. Cumhurbaşkanlığı yetkilerini aşmak konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayan biri, bugün kabul ettirebileceği başkanlık yetkilerini aşmaktan neden kaçınsın?
Sosyalist hareketin oy potansiyelinin hayli sınırlı olduğu açık.
Ne var ki, başkanlık tartışmaları, sosyalist harekete, bugünkü oy potansiyeliyle sınırlı olmayan bir müdahale alanı açıyor. Çünkü, “halkın hayır’ı”nı örgütleyebilecek olan tek güç, sosyalist hareket.
Kuşkusuz, başkanlık tartışmalarını sadece kendi örgütümüzü/çevremizi büyütmek için kullanmaya çalıştığımızı, bugünkü biçimiyle başkanlığı engellemek için içtenlikle ve özverilerde de bulunarak çaba harcama niyetimizin bulunmadığını düşündürürsek, biz de engelleyemeyiz.
Saray/AKP rejimiyle etkili şekillerde mücadele etmenin yollarını arayan ya da bu tür yollar tarif edildiğinde mücadele etmekten kaçınmayacak olan kesimlerle bağ kurmanın, onların yaratıcı enerjilerini ortak hedeflere yöneltmenin yollarını bulamazsak, yine engelleyemeyiz.
“Başkanlığı engellemeyi başarsak bile, tıpkı 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında olduğu gibi, adam yeni bir darbe yapar, hiçbir sonuç elde edemeyiz” diye düşünerek taktik ve strateji belirlemeye çalışırsak, yine engelleyemeyiz...
Diğer yandan, bugünkü koşullarda, tek başına “sokak militanlığı”nı öne çıkararak mücadele etmeye çalışmamız durumunda da başarısızlığa uğrayabiliriz. Çünkü Saray/AKP rejimi, özellikle 7 Haziran 2015’ten bu yana, hiçbir hukuk gözetmeden “sokakta ezme” yoluyla toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışıyor ve bu konuda tümüyle başarısız olduğu söylenemez.
Siyaset, hedefe ulaşmanın doğru ve sonuç alıcı yollarını bulma sanatıdır.
Sosyalist siyaset, halkın kendi kaderini kendi ellerine alması hedefine ulaşmanın doğru ve sonuç alıcı yollarını bulma sanatıdır.
Önümüzde iki seçenek var.
“Hele biraz daha bekleyelim, nasıl olsa ortalık er ya da geç bir şekilde durulur, başkanlık gelse de gelmese de daha ‘normal’ koşullar altında siyaset yürütmenin yollarını buluruz” dersek, büyük olasılıkla, daha da etkisizleşir ve önemsizleşiriz... Düzenin karmaşık ve bunalımlı dönemlerinde siyasete müdahale etmenin yollarını bulamayan bir sosyalist hareketin, “normal” kabul edilen/ettirilen dönemlerde güç kazanması daha kolay olabilir mi?
İkinci seçenek, başkanlık karşıtı mücadelenin toplumsal tabanını genişletmek ve halkı bu mücadelenin gerçek öznesi hâline getirmek için elimizden geleni yapmamız...
Başkanlığa engel olmayı başarsak bile, sonrasında, yine Erdoğan tarafından, yeni bir darbe yapılmaz mı?
Soruya soruyla cevap verilebilir: Halkın fiilen karşı çıktığı bir başkanlık rejiminin darbe yoluyla getirilmesine karşı mücadele etmek mi daha sonuç alıcı olur, yoksa mücadele etmeyen bir halka kabul ettirilen bir başkanlık rejimine karşı mücadele etmek mi?