Artvin’i dinliyorum; gözlerim kapalı…

Geçen haftanın yazı başlığı şöyleydi:

“Cerrattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez”…

Doğrusu, yazıya konu ettiğim başlığın kendisi alıntı; sahibi, Artvin halkının ta kendisidir. “Cerrattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez”, direniş günlerinde bütün yürüyüşlerin pankartı olmuş, slogan olarak Artvinlilerin hançeresinden ortaya dökülmüştür. Artık unutulmaz ve “direnişin mottosu” diye okumak da yanlış sayılmazdır…

Kısacası, uzun zamandır Artvin halkının yükselen bilinci ve sürdürdüğü hukuk mücadelesi,  geçen hafta itibariyle tavan yapmış ve “Cerratepe’de” başlattığı maden karşıtı direniş, Gezi Parkı-Haziran Direnişinin bir benzeri olarak, neredeyse tüm kentin katılımıyla kent yerelinden Türkiye gündemine yeniden ve kendiliğinden taşınmıştır…

Sosyal medyada yazan-çizen kimi kalemşörlere bakılırsa, Artvinlilere burun kıvıranı ve Belediye seçimlerinde, AKP yatırımcısı diye koca bir kenti suçlayanı haylice olmakla birlikte, sonuçta Artvinliler doğru bildikleri yoldan ayrılmadan mücadelelerini sürdürdüler.

“Dağına, ovasına ve doğanın altın madeni diye delinip, katledilmesine, Artvinliler kendi aralarındaki siyaset, düşünce ve inanç ayrımına bakmaksızın ortaklaşa yanıt…” ürettiler…

Hem de ne yanıt; “Artvin’de ev sahiplerinden kiracı polislere: Halka saldırdın, evimi boşalt” tebligatı yapılıyor…

Cerrattepe mücadelesi tazedir ve 24 Şubat-Çarşamba tarihi itibariyle, Yeşil Artvin Derneği önderliğinde sürdürülen örgütlü mücadele yepyeni bir boyuta ve aşamaya ermiştir…

Başbakan Davutoğlu, Dernek yöneticilerini ve kent yerelini temsil eden bir heyeti Ankara’da kabul edip dinlemiştir. Sonra, "Cerattepe'deki çalışmalar, mahkeme kararı sonuçlanana kadar durdurulacak. Herkes, hukuka saygı gösterecek... Bu konunun istismar edilmesine asla izin vermeyiz. Maden işletmesinde kesinlikle kapalı galeri uygulaması olacak, çıkarılacak maden yerinde işletilmeyecek, teleferikle taşınacak. Cerattepe'nin rengârenk ağaçlarının zarar görmemesine özen gösterilecek. Hukuk devleti kuralları içinde kamu düzenini sağlar, yanlış bir uygulama olursa gereğini yaparız''; beyanatını vererek geri adım atmıştır.

Bu adım, hükümet için geri; oysa Artvin halkı ve kent için ileri bir adımdır.

Gazı, bombayı tadan; kolunun, bacağının ve dahi kafasının kırılmasını korkusuzca göze alan ve hepsinden önemlisi işin kahramanlığında değil, doğanın ve hayatın yanında duran Artvinliler, bir birleşik halk sınıfları mücadelesinin nasıl yapılacağını, bir defa daha ele-güne karşı kanıtlamıştır…

İşin ilginç, ancak hiç de şaşırtıcı olmayan yanı, AKP hükümetinin ders kitaplarına konu olabilecek bir “sınıf tavrı” sergilemiş olmasıdır.

AKP, katıksız bir sermaye sınıfı partisidir. Sınıfının çıkarı ve bekası adına, göze alamayacağı bir siyasal tutum ve karar bulunmamaktadır. Nitekim ruhsat sahibi Cengiz Holding dururken, hükümet meseleyi uhdesine kabullenmiş ve kabinenin diğer bakanları farklı havalar söylerken Başbakan onlardan bir gün sonra, yukarıya alıntılanan beyanatta bulunmuştur.

Kısacası hükümet burjuva siyasetinin her aşamasında, sermaye sınıfının has taşeronu olduğunu bir defa daha göstermiş ve siyaset sosyolojisi bakımından akademide derse konu bir örnek de vermiştir.

Mesele, sadece yürüyüş yapıp, slogan atmaktan çoktan çıkmıştır. Bu hamleyle, Artvinli peşini bırakamayacağı önemli bir kazanım elde etmiştir.

Kazanımın özeti, an itibariyle Artvinlinin madenciye dar ettiği Cerrattepe, mahkeme süreci bitene değin kazılmaktan kurtulmuştur. Değilse şu son bir hafta içinde bile, maden ruhsatı verilen ormanlık arazide kesilmesi öngörülen elli bini aşkın ulu ağaç, aksi bir karar olmazsa tabiatın akciğeri olmaya devam etmektedir.

Başbakanla toplantıdan sonra, İleri Haber portalına, bu görüşmeyi değerlendiren Yeşil Artvin Derneği Yönetimi'nden Nursal Bülbül, ayrıntılara ilişkin şunları demiştir:

"Umuyoruz ortamın uzun bir süre yumuşamasına neden olacak. Bizi uzun uzun dinlediler. Herkes madenin Artvin'e zarar vereceğini düşünüyor. Artvin'de bu konuda başka bir düşünce söz konusu değil. Başbakan bu konuyu incelediğini bundan sonra da incelemeye devam edeceğini söyledi. Çalışmaların mahkeme süreci bitene kadar durdurulacağı sözünü verdi. Kesinlikle açık bir işletme yapılmayacağını bu konuda şirketin yapacağı başvuruların reddedileceğini belirtti. Bundan sonraki süreci takip edeceğiz. Kapılar açık tutuldu. Bilim insanlarına başvuru yapılacak. Hep birlikte bakacağız."

Yani dernek ve Artvin halkı “oh ne güzel” rehavetinde değildir. Gösterimi yaparım, sonra kulağımın üstüne yatarım durumu ise kesinlikle ortada yoktur. Süreci takip edeceklerini ve davalarının, Cerrattepe’de, madencilik işinden külliyen vazgeçilmesine kadar sona ermeyeceğini söylemektedirler.  

Buradan çıkan enerji de, sermaye sınıfına karşı halk sınıflarının kendi sınıf bilinçleri ve çıkarlarının, potansiyel olarak keskin bir biçimde gelişmesini daha da pekiştirmektedir…

Yani “Boyun Eğme” yen Artvinliler bu süreçten “direne, direne kazanmayı” da öğrenerek çıkmıştır.

Kuşku yok ki, hükümet bu kez doğru davranmıştır. Bir taraftan “geri adım” atar gibi yaparken, hepsinden önemlisi, bundan sonrası için ve yeni strateji-taktikler geliştirme bağlamında, yabana atılamayacak bir de “zaman” kazanmıştır. Siyasette, davulu boynunda asılı tutmak ve tokmağı elden hiç bırakmamak çok önemliyse bile, koşullara adaptasyon geliştirmek için, “zaman” kullanımını da bilmek o denli önemlidir.

Hükümetin dış ve iç siyaset belirleniminde, derin bir beceriksizlik ve çöküntünün yaşandığı Türkiye gündeminde, Cerrattepe aymazlığının devam etmesi halinde, kabinenin ve AKP’nin kendiliğinde tuş olma olasılığının ne denli yüksek olduğunu bu kez Davutoğlu görebilmiştir.

Özetle halkın yakaladığı fırsat, en hafif gevşemede sönümlenme ihtimalini içinde taşımaktadır.

***

İşin biraz da Cengiz Holding kısmına bakılmalıdır...

Bu şirketler grubu, 2013 Gezi Direnişinde de, imitasyon Taksim Kışlası AVM’sinin müteahhitlik firması olmaya aday olarak temayüz etmiştir. Kuruluş, günümüzdeki şöhretini sahibi Mehmet Cengiz’e borçludur. Zatın, “milletin anasını şey etme” isteklisi olduğunu beyan etmesinden bu yana, bu onun şahıs olarak bir nefret ikonu haline gelmesine ve öte taraftan da firmanın kamuoyunda aldığı ihalelerle büyük bir ilgi odağına dönüşmesine neden olmuştur.

Holding 1980 lerde inşaat amacıyla kurulmuş bir şirketler grubudur. İnşaatın yanı sıra, bugünkü faaliyet alanlarına enerji, maden, turizm, altyapı, havalimanı, sigorta ve basın yayın sektörlerini de kapsayan her şeyin yap-satçılığı eklenmiştir.

2001 e değin sürdürdüğü yeni yetmelik, AKP iktidarıyla birlikte adeta atom bombasının bulutu gibi büyümüş ve devletin en büyük ihalelerinde bu Holding’in imzası görülmüştür. 2010 da Maliyeye olan 424,4 milyon liralık vergi borcu silinen ve dünya sıralamasında, en büyük şirketler ağı içinde 127. sırada olan Holding’in şimdiye değin aldığı ihalelerin özeti şöyledir:

2001-2004: Ereğli Limanı, Samsun Mobil Enerji santrali, Yakakent-Gerze Yolu, Giresun Limanı, Sungate Port Royal Hotel ve Yat Limanı, Eti Bakır

2005-2010: Eti Alimünyum, Oymapınar Barajı Samsun Doğal Gaz Şebekesi, Ilısu Barajı ve HES, Köseköy-Vezirhan Hızlı Tren, Yerköy-Yozgat-Sivas Demiryolu, Ankara İş Merkezi, Menge Barajı ve HES, Meram Elektrik, Beyhan barajı I ve HES, Uludağ Elektrik, Çamlıbel Elektrik

2011-2015: Ordu-Giresun Havalimanı, Köstere Deresi-Gümüşhane Yolu, Akdeniz EDAŞ, Kastamonu-Çankırı Yolu, Kiğı-Yedisu Yolu, Yukarı Kaleköy Barajı ve HES, Yusufeli Barajı ve HES, Palu-Genç-Muş Demiryolu, Ovit Tüneli, Maltepe Sahil Düzenlemesi, İstanbul 3. Havalimanı, Ankara Hızlı Tren garı, BEDAŞ, Gümüşhane Çevre Yolu, Kırıkkale-Yerköy demiryolu, Genç-Servi Yolu, Hasankeyf Köprüleri, İstanbul-Şile-Ağva Yolu, Aşağı Kaleköy Barajı ve HES, Gözeler Regülatörü, Akkuyu Nükleer Santrali (liman inşaatı).

Bu listenin muhtemelen eksiği de olabilir. Devletle ve AKP hükümetiyle bu denli içli-dışlı olmuş ve “neden bu Holding’e yığma ihale veriliyor acaba(?)” sorularının akla geldiği büyümenin son ayağı, Cerrattepe altın madeni işletmeciliği olmuştur.

Artvin halkı, “Milletin anasıyla…” meşgul zatı ve holdingini hedef almış ve Cerrattepe’yi ona dar ederek kendi hayatını ortaya koymuştur. Doğal olarak da, devletin valisinden, kolluk gücüne ve her türlü orantısız güç gösterisine karşın, davasından vazgeçmeyen Artvinlilerle muhatap olmak hususunda, Mehmet Cengiz bir başına bırakılamamıştır. Kim bilir; belki de sermayenin taşeronu olan hükümet, bu denli devasa akçeli işlerin içinden Mehmet Cengiz’in kendilerine fatura edilebilecek bir hokkabazlık çıkarmasından korkmuş olabilir ve önlemini, şimdilik geri adım atarmış gibi yaparak ve olası yamuklukların belini yeni tahkimatlarla doğrultarak bundan böyle yol almak istiyor olabilir…

Özetle Cerrattepe, Artvinlilerin kendini denediği yeni bir direniş ve halk hareketi olarak bir köşeye yazılmaktadır. Halk sınıfları, halen top yekûn kendini iktidar edecek bir hareket için, yetkin bir örgütlenme donanımından uzaktır. Bunun için siyaseten öncü bir dinamik lazımdır. Bunun adresi Türkiye Soluna çıkmaktadır. Ne var ki toplumsal kurtuluş yolunda bir dinamik henüz kendini var edememiş durumdadır…

Umutsuzluk mu (?) diye soru varsa;

1.Türkiye halk sınıfları, bütün eksikliklerine karşın son noktayı koyacak bir yetkinliğe kavuşacak ve bunun için gerekli siyasi iradeyi içinden mutlaka çıkaracaktır.

2.Diğer yandan, her daim, “umut saklımızda bayrak/ kırmızı, kırmızı ve dalga dalgadır…”

nuriabaci@gmail.com