Ali ve Ayşin Büyüknohutçu'nun mirası

9 Mayıs 2017 tarihinde Antalya’nın Finike ilçesinde Ali Ulvi Büyüknohutçu ve Eşi Ayşin Büyüknohutçu uğradıkları silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. Cinayeti önemli kılan Ali ve Ayşin çiftinin yıllardır Alacadağ, Gökçeyaka, Kızılcık ve Adala bölgesinde bulunan asırlık sedir ve çam ağaçlarının ve doğanın tahrip edilmesine karşı çıkarak bölgede yapılmaya çalışılan taş ve mermer ocaklarına karşı çevre halkının da desteğiyle hukuki mücadele vermeleri ve öldürülmelerinin nedeninin de bu mücadeleleri olmasıydı.

Katil zanlısı olarak ele geçirilen Ali Yamuç ilk başta cinayeti evdeki para için işlediğini söyleyip ardından savcılıkta verdiği ifadesinde “Mermer ocağında çalışan, adını bilmediğim, 65-70 yaşlarında, siyah cip kullanan, beyaz saçlı, sürekli kirli sakalla gezen, 1.65 boylarında ‘Çirkin’ lakaplı adam 8 Mayıs günü yanıma geldi. Bana ‘Cebinde paran var mı?’ dedi. ‘Yok’ dedim. ‘Sana bir iş teklif edeceğim’ dedi. Cebinden 3 bin TL çıkarıp verdi. ‘Bizim ocak bunlar yüzünden kapandı, sen bunları hallet, şu 3 bin TL’yi al, 47 bin TL’yi de sonra vereceğim’ dedi. ‘Silah nasıl olacak’ dedim. ‘Silahı kendin bilirsin’ dedi, başka bir şey konuşmadık. ”dedi.

Gayet planlı bir cinayete kurban giden çiftin ve ailesinin çilesi bununla da bitmedi: Kızları Emine Büyüknohutçu tarafından ifade edildiğine göre tehdit edildikleri söylendi. Kızı açıklamasında “Bu davanın üstü kapatılmak isteniyor, iki sene boyunca biz de kandırıldık ve birçok yalana inandırıldık, korkutulduk, tehditler aldık, dünya kadar şey yaşadık ve hiçbirini açıklayamadık. Çünkü her açıklamak istediğimizde yeni sıkıntılar yaşatıldı bize. Dolayısıyla artık korkularımız yok ve sosyal medya hesaplarından yaşadığımız süreci, davanın gelişimini aktaracağız. Dünya kadar tehdit alıyoruz. Hatta 'kardeşlerini paçavra gibi önüne sereriz' diye tehdit telefonları geliyor. Dava her gündeme geldiğinde evimizin önüne plakasız araçlar yanaşıyor ve birtakım insanlar fotoğraflarımızı çekiyor. Bunlar en basitleri. Tabi ki belgelediğimiz tehditleri savcılık aracılığıyla suç duyurusunda bulunacağız ve açıklayacağız. Artık zamanı geldi." diye konuştu. 

Katil Ali Yamuç bir süre sonra cezaevinde intihar etti ancak intiharından bir süre önce eşi Fatma Yamuç’a verdiği bir mektup olayın içyüzünü bütün açıklığıyla ortaya seriyordu. Katil bu mektupta başka bir mermer ocağı sahibini de sorumlu tutuyor ve şöyle yazıyordu: “Anlaşıp konuştuğumuz gibi eğer 10 gün içerisinde 100 bin TL parayı eşim olan (Fatma Yamuç'a) vermez iseniz Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Ayşin Büyüknohutçu cinayetinden en az benim kadar sorumlu olursunuz. Bana vaat ettiğiniz ödemeyi yapın. Aksi takdirde mahkeme gününde isminizi savcılığa altın harflerle yazdırmaktan zevk duyarım. Benim başımı yaktınız, 'Öldür paranı hemen vereceğiz' diye vaatlerde bulunup, neyi bekliyorsunuz. 10 gün içerisinde param gelmez ise görüşürüz. İpleriniz cebinizde haberiniz olsun. O kadar yakarım"

Şimdi 2017’de yaşanmış bu olayı neden bu kadar tafsilatlı olarak yeniden gündeme getirdiğime gelirsek; geçtiğimiz birkaç gün içinde Finike’de açılması istenen taş ocakları ile ilgili konu yeniden tüm doğaseverlerin gündemine tekrar girdi. Doğanın tahribatı pahasına açılmaya çalışılan yerel ve ülke çapındaki iktidar odaklarının da el altından desteklediği doğa katliamları karşısında hem Ali ve Ayşin Büyüknohutçu gibi doğaseverlerin yaşamları pahasına doğayı savunmalarını hem de sermayeleri büyüsün diye cinayet işleyebilecek kapitalizmin gözü dönmüş sermayedarlarını hatırlatmak istedik.

Elbette bu mücadele hem Ali ve Ayşin çifti gibi insanların çoğalmasını, çevre sorununun kapitalizm koşullarında çözüme kavuşturulmasının imkânsızlığını insanların her geçen gün daha da net bir şekilde anlamasını sağlarken diğer taraftan; vahşi tüketim çılgınlığının ve kar hırsının desteklediği doğanın yok edilmesine yönelik kapitalistlerin stratejilerinin boyutlarının da görüldüğü zamanlar olacaktır. O yüzden karşılıklı bu mücadelenin nihai kazanımı ancak kapitalizmin tümüyle ortadan kaldırıldığı bir dünya ile mümkündür. Ali ve Ayşin’in yarattıkları değerler ancak bu şekilde yaygınlaşacaktır.

İktidarın uzun zamandır izlediği çizgi bu olayda da kendini gösteriyor. Önce deniyorlar, eğer başarmazlarsa geri çekilip ortamın soğumasını (o çok ünlü insan hafızasının dayanıksızlığına güvenerek) bekliyorlar. Ve peşinden ilk buldukları fırsatta yeniden kaldıkları yerden saldırıyı sürdürmeye devam ediyorlar.

İşte o yüzden Ali ve Ayşin’in kararlılıkla ve canları pahasına sürdürdükleri işi hatırlatmak istedim. Çünkü yeniden ve daha sonra yeniden denemeye devam edecekler. Eğer her seferinde daha güçlü bir şekilde karşılarına çıkan yeni Ali’ler bulurlarsa yenilecekler. Unutursak doğayı katledecekler.

Adlarına saygıyla unutulmamaları dileğiyle…