Acımız içimize uğunmuştur...
Aslında "acımız içimize uğunmuştur" ama "kapçık kıstırmaz"* bir kalemin öyküleriyle gülümsüyor, durup durup "Sultan-ı Yegâh"ı dinliyorum.
Öznur Özkaya
Bir süredir epey neşeli tavırlar sergiliyorum. Böyle içimden geliyor gülmek, coşmak, koşmak. Boşanma yıldönümüm veya kutlu doğum haftam değil, aşık olmadım, bahar gelmedi, hava soğuk; zamlar, yaşananlar, haksızlıklar, korkunç iktisat, eriyen maaş, çığ gibi büyüyen faturalar ise feci halde yakıyor. Yok vallahi manik depresif felan da değilim. Günlerdir evirip çevirip bir öykü kitabı okuyorum. Kitabı baştan sona iki kez okudum. Sonra her gece rastgele bir sayfasını açıp bir öykü okuyup uyudum. Her seferinde yüzümde tatlı bir tebessümle günü bitirmenin güzelliğine vardım.
Ben aslında öykü okumayı pek beceremeyenlerdenim. Dikkati dağınık, biraz tedirgin, çokça kaygılı biriyim; haliyle bunlar okumalarıma, yazma çalışmalarıma hatta gündelik yaşamıma da yansıyor. Kitabı bitirip kapattığım an genelde öyküler silikleşir zihnimde, fakat bu kez bitiremedim kitabı; devam ettim tekrar tekrar okumaya, düşlemeye ve gülümsemeye. Daha ikinci sayfasında "Herkes güzel gülümseyen bir kadının peşinde. Hepimiz aynıyız bir yerde. Gülsünler istiyoruz. Daha doğrusu güldürebilelim." cümlelerini okuyunca bir gülümseme yayıldı yüzüme. Dedim ki "Verin hadi bir kadeh de benim elime."
Yazınsal bir kurgunun uzunluğunun insanı etkilemede ölçüt olarak kabul edilemeyeceğinin kanıtıdır ya öyküler, özenle kurgulanmış olanları, Giray Kemer'in "Ses Veriyorum" adlı kitabındaki öyküler gibi buram buram yaşam kokanları efsunlu bir şölenin kapılarını aralar okura. Neşet Ertaş'ın deyimiyle "çok sözleri az, az sözleri öz" yazan Kemer'in öyküleri duruluğuyla, insana dokunuşuyla, sahiciliğiyle, tınısıyla bize kendimizi anımsatıyor; geçmişe, insana, toprağa, dostluğa, aşka en hassas yerlerinden dokunuyor.
Tomris Uyar; “Kısa öykü tek başınalığa dayanan kişisel bir sanattır. İnsanoğlunun yazgısına yöneltilmiş içli bir çığlıktır,” der Gündökümü’nde. Ne kadar da haklı! "Ses Veriyorum"da, ‘Güvercinli Güvercinli’den ‘Çünkü Begonvil’e uzanan tüm öykülerde usulca yüreğimize dokunuyor içli bir çığlık. “En mutsuz zamanında bile, ölmek isterken bile, en yakının öldüğünde bile acıkıyorsun.” yahut “İnsan heybesine sade yaşını, çocuğunu, parasını pulunu koyar mı?” derken insanlığın yazgısı alev alev dökülüyor kadehlerden.
Giray Kemer
Ankara'yı seyrederken sürekli bir şeyler içip sohbet eden iki arkadaş, Burak ve Avukat birlikte susuyor; hikayeleriyle, müzikle, hayata baktıkları pencerelerle birbirlerini besliyorlar. Şehrin caddelerinde, Eymir yolunda, terasta ses vererek, seslenerek boşlukları doldurmaya çalışıyorlar. Giray Kemer, okuru metafor ve ironi yağmuruna tutup kolay yolu seçmek yerine içtenlikle "kırgınlığı" ve "unut(ama)mayı" anlatıyor bizlere.
Hafıza, kendisiyle yaşanması en zor şeydir, çünkü hafızanız kuvvetliyse anlam yükleme mekanizmalarınız çok hızlı çalışır ve hayatınızdaki insanların size neyi ne zaman, ne üzerine, neden ve nasıl dediğini dahi anımsayabilecek bir hafızaya sahipseniz gündelik yaşamınız epey zorlaşır. Çöp hafızam, gözümü ve gönlümü bolca kanatmıştır. Fakat ben de unutmuşum pek çok şeyi, hep öncelikler ve koşturmacalar yüzünden. Mesela son iki senedir daha çok gülüyorum, sevdiğim şarkıları dinliyorum, bol bol dans ediyorum, gün doğumunu ve batımını izliyor, dostlarımı arıyorum, dahası kendimi de önemsiyorum.
Hani dedim ya en başta, bir süredir epey neşeli tavırlar sergiliyorum. Böyle içimden geliyor gülmek, coşmak, koşmak. Östrojen bolluğundan veya aşktan değil. Bahar gelmedi, hava soğuk, ekonomi felaket. Yok vallahi manik depresif felan da değilim. Aslında "acımız içimize uğunmuştur" ama "kapçık kıstırmaz"* bir kalemin öyküleriyle gülümsüyor, durup durup "Sultan-ı Yegâh"ı dinliyorum. Zira bu öyküler "Şahane bir Ege kasabasında, denizden çıkıp sevgiline hikâye anlatır gibi, zamanlamalı bir tatil gibi, iyi gelen yol gibi, eski güzel günler gibi, denizin dibi gibi, karanlıkta yokuş aşağı yürür gibi." sarıyor içimizi.
* Tutukluk yapmayan, iyi, güvenilir. / Ege ağzı.
Künye: Ses Veriyorum, Giray Kemer, İletişim Yayınları, 2016.