2022 büyümesi ve 'timsah kapitalizmi'!
Timsaha yem olmamak için yapılması gereken belli: Kamucu, emekçi dostu, ekonomiyi yeni bir sanayileşme hamlesi ile sürdürülebilir ve kapsayıcı bir biçimde büyütecek; geliri adil dağıtacak bir iktidarı işbaşına getirmektir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’e göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), 2022’nin son çeyreğinde, 2021’in aynı çeyreğine göre -“hacimsel” olarak- %3,52; 2022’nin tamamında ise %5,6 oranında büyümüştür. Orana bakınca “iyi büyümüşüz” dememek elde değil! Oysa büyümeyi detaylı olarak incelediğimizde “şeytan ayrıntıda gizlidir” dedirtecek cinsten: İş, aş yaratmayan (istihdamsız), emeğin milli gelirden aldığı payı azaltan (sömürüyü artıran bir büyüme-bölüşüm şoku yaratan), tek bir pınardan (tüketim harcamaları) beslenen; sürdürülebilir ve kapsayıcı olmayan bir büyüme.
Hem yıllık hem de çeyreklik olarak büyüyoruz:
Okuyucularımız hatırlayacaktır, büyüme analizleri yaparken yıllık yüzde değişim ile çeyreklik yüzde değişim ayrımını ısrarla vurgulamaya çalışırım[1]. Dahası, doğru analizler yapabilmek için çeyreklik yüzde değişime bakmak gerekir derim. Bu yüzden, büyüme oranlarını grafiksel olarak gösterirken her ikisine de yer vermeye çalışırım. Bu sefer de aynısını yapacağım: İzleyen grafik, 1999.Q1-2022.Q4 arası yıllık; 1998.Q2-2022.Q4 arası çeyreklik yüzde değişim olarak büyüme oranlarındaki gelişmeleri göstermektedir.
Grafikten de görüldüğü gibi yıllık yüzde değişimi temel aldığınızda büyüme oranındaki düşüş eğilimi sürmektedir. Buna karşılık çeyreklik yüzde değişime göre 2022’nin son çeyreğinde Türkiye ekonomisi bir önceki çeyreğe göre sadece %0,9 oranında büyümüştür. Hem son çeyrekte hem de yılın genelinde büyümenin yine ana kaynağı hanehalkı nihai tüketim harcamaları, yani sizin anlayacağınız vatandaşın tüketim harcamaları, olmuştur. Bunun sonucunda hanehalkı nihai tüketim harcamaları, 2022’de 2021’e oranla %19,7; 2022’nin son çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre ise %16,1 artmıştır. Vatandaşı daha fazla harcamaya yönelten en önemli etken artan enflasyondur. Vatandaş, fiyatlar daha fazla artacak kaygısıyla elinde avucunda ne varsa onunla tüketmeye çalışıyor. Üstelik 2023 seçimlerini düşünerek hükümet de kesenin ağzını bayağı açtı!
Artan tüketim harcamaları aslında ne ürettiğinizin de aynası:
2022’de GSYH'yi oluşturan faaliyetlere baktığımızda; katma değeri en yüksek artan sektörler finans ve sigorta faaliyetleri (%21,8), hizmet faaliyetleri (%11,7), mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri (%9,9) ile bilgi ve iletişim faaliyetleri (%8,7). Bunlara karşılık sanayi ve tarım sektöründeki artış sırasıyla %3,3 ve %0,6 iken, AKP döneminin gözde sektörü inşaat ise %8,4 azalmıştır.
Sanayi üretimi içerisinde tüketim malları üretiminin parasal değerini ise bize hanehalkı nihai tüketim harcamaları verir. İzleyen grafik ise 1999.Q1-2022.Q4 arası dönemde GSYH ve tüketim harcamalarında yıllık yüzde değişimi göstermektedir.
Grafikten de çok net bir biçimde görüldüğü gibi, 2010 ile 2021’in ikinci çeyreğine kadar GSYH ve tüketim harcamalarındaki yıllık yüzde değişimler birbirine çok yakın. Ama 2021’in üçüncü çeyreğinden sonra olan olmuş! Ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Politika faiz oranlarının düşürülmeye başlanması ile artan enflasyon ve enflasyon beklentileri; daha önemlisi de ekonominin girdiği ücret-fiyat sarmalı[2], tüketim harcamalarını patlatmış. Yani vatandaş tüketimi sayesinde büyümeye başlamışız. İzleyen grafik, 2021-Q3 ile 2022-Q4 döneminde yerleşik ve yerleşik olmayan hanehalkı yurtiçi tüketimi ile onun bileşenleri olan dayanıklı, yarı dayanıklı, dayanıksız mallar ile hizmetlerdeki yüzde değişimleri göstermektedir.
Grafik bize net bir şey göstermekte: Vatandaş artan enflasyon ve artacak enflasyon beklentileri ile vermiş kendini tüketime. Zaten ülkeyi yönetenler de vatandaş ancak daha fazla tüketsin diye asgari ücreti, memur ve emekli maaşlarını -reel olarak artırmasa da- sürekli artırmaktadır. Hayat pahalılığı altında inim inim inleyen vatandaş çareyi harcamakta bulmakta.
Büyümenin bütün foyası meydana çıkıyor: “Timsah kapitalizmi”[3]
Türkiye ekonomisinde 2019 sonrası dönemde milli gelirin bölüşüm dinamiği, sermayenin kârına kâr eklediği dönemlerde emekçilerin daha da yoksullaştığı modelin adı olan timsah kapitalizmi olarak adlandırılabilecek cinsten. İzleyen grafik 1998-2022 arası dönemde milli gelirden emek ve sermayenin aldığı payların gelişimini göstermektedir.[4] Emeğin payı, ücret/net hasıla; sermayenin payı ise ücret-dışı gelirler/net hasıla oranları[5] biçiminde hesaplanmıştır. Daha önceki yazılarımızda da vurguladığım gibi, bu iki oran “sınıflar-arası gelir dağılımının en bütüncül göstergesi” olarak kabul edilmektedir.
Grafikten de net görüldüğü gibi, 2019 sonrası dönemde sermaye kesintisiz olarak milli gelirden daha fazla pay alırken emeğin payı sürekli düşmektedir. Emeğin payındaki düşüşler pandemiye ve son dönem yapılan ücret ve maaş zamlarına rağmen gerçekleşmektedir. Bu da bize AKP iktidarının işçi sınıfı dostu olmadığını, sermaye dostu olduğunu göstermektedir. Bu duruma rağmen AKP iktidarı ezilen, horlanan hayat pahalılığı altında inim inim inleyen kesimlerden büyük destek görmektedir. Ama bu kesimlerin unutmaması gereken önemli gerçeklik var: “Timsah bir kere ağzını açtı mı avını her zaman yer”! Timsaha yem olmamak için yapılması gereken belli: Kamucu, emekçi dostu, ekonomiyi yeni bir sanayileşme hamlesi ile sürdürülebilir ve kapsayıcı bir biçimde büyütecek; geliri adil dağıtacak bir iktidarı işbaşına getirmektir.
[1] Yıllık yüzde değişimde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde değişim hesaplanırken çeyreklik yüzde değişimde bir önceki çeyreğe göre yüzde değişim hesaplanmaktadır.
[2] Burada daha geniş perspektifle vurgulanması gereken kâr-fiyat sarmalıdır.
[3] UNCTAD’ın 2019 raporunda değinilen “Timsah Kapitalizmi” kavramı Türkçe iktisat yazınına, çeşitli vesilelerle sayın Prof. Dr. Erinç YELDAN tarafından kazandırılmıştır. Kavram ilk olarak “Timsah grafiği” olarak kullanılmış; öyle ki emek ve sermaye paylarındaki tam zıt yöndeki eğilim grafiksel olarak bir timsahı andırmaktadır. Rapordaki ifade ile “gelirin emek payını yiyip bitiren şirket kârlarıyla bir timsaha çok benzemektedir.”
[4] Bu grafikte yer alan emek ve sermaye payları, Prof. Dr. Korkut BORATAV’ın “2016-2021’in Bölüşüm Göstergeleri”, Sol Haber, Mart 2022 yazısında kullandığı yönteme göre hesaplanmıştır.
[5] “Ücret-dışı gelirler”, TÜİK’in yayımladığı “Gayrisafi yurt içi hasıla, gelir yöntemiyle cari fiyatlarla değer ve değişim oranı, II. Çeyrek: Nisan-Haziran, 2022” adlı tablosunda “net işletme artığı / karma gelir” başlığı ile yer almaktadır.