Siyaset tarlası nadasa bırakılmaz

Siyaset, sosyalist kimlik ve sosyalizm hedefi bir yana bırakılmaksızın verili koşullarda gerçekleştirilebilecek bir strateji geliştirmek, bu stratejiyi bir yandan somut durumun somut tahliline dayanan bir siyasete dönüştürmek, bir yandan da sosyalist hareketin kitleselleşmesi için bu koşullardan gelişmelerden yararlanmaktır.

Hayat sosyalistleri ülkenin içinde bulunduğu koşullarda kendi bağımsız varlıklarıyla yani partileriyle ya da kurdukları ittifaklarla iktidara aday olacak güce erişemedikleri koşullarda tek “olumlu alternatife” ya da “ehven-i şer”e yöneltiyor. Bu alternatif son krizde görüldüğü gibi 6 benzemez partinin çok da stabil görünmeyen birliğinin ürettiği siyasi yapıdır.

Birliği oluşturan partilerin düzen konusunda aralarında bir anlaşmazlık bulunmasa da şimdi savundukları, parlamenter demokrasi, tek adam rejimine karşıtlık onları kendilerine ait ideolojilere belli ölçülerde mesafe koymak zorunda bırakıyor. Bu mesafe ne ölçüde sürdürülebilir, en ufak bir tartışmada aslına rücu etmeyi ne ölçüde önleyebilir bilmiyoruz.

***

Ama siyaset var olan durumun somut tahliliyle yapılmak zorunda. Otoriter rejime muhalif düzen partilerinin kendi aralarındaki birliği koruyamadıkları, iktidar bloku karşısında geriledikleri koşullarda da sosyalistlerin kendi varlıklarını güvence altına alacak güç, politik tutarlılık ve esnekliği korumaları, sağlam bir zeminde tutunmaları mümkündür. Bunun koşulu şimdiden bağımsız varlıklarını korumaları düzen partileri ile ilişkide mesafeye özen göstermeleridir. Sosyalistler mesafeyi korumaya özen göstermelidirler ama siyasi mücadelenin özerkliğini de unutmamalı, kendilerini siyasetin dışına itecek, eylemsizleştirecek tuzaklara da düşmemelidirler.

***

Altı benzemez düzen partisi cumhurbaşkanlığı konusunda ortaya çıkan krizi şimdilik bir şekilde çözdüler; insan hakları, özgürlükler, siyasi alanı daraltan uygulamaları sona erdirme, adalet mekanizmasını tek adam rejiminin sultasından kurtarma hedeflerinde ısrarlı olduklarını yinelediler. Bu hedeflerin takipçisi olacağı konusunda güvence veren, sosyalistlerle, HDP ile diyalogdan kaçınmayacağını gösteren Kılıçdaroğlu’nu aday olarak ilan ettiler. Bu durum da sosyalistlerin cumhurbaşkanlığı konusunda kuşkuları bir yana bırakarak Millet ittifakının adayı Kılıçdaroğlu’na oy vermelerini mümkün kıldı. Bu tablo iktidar partisi liderinin seçimi ilk turda yitirmesini sağlayacak bir sonuçtur. Kuşkusuz rejimin kendini korumak ve kurtarmak için elinden geleni gelmeyeni deneyeceğini, yasallık ve meşruiyet sınırlarını aşmakta ikircikli davranmayacağını da biliyoruz. Ama giderek halkın kitlesel itirazı ile karşılaşan korkutma, yıldırma girişimlerinde başarı sağlayamayan, seçmen desteğini hızla yitiren iktidarın çabalarını halkın iktidar blokunun her girişimine kitlesel olarak yanıt vermesiyle boşa çıkarmak mümkündür. Geniş kitleler bunun örneklerini her fırsatta yaratıcı bir şekilde gösteriyorlar. İktidar blokunun yasaları ve meşruiyet sınırlarını aştığı her durumda muhalefetin kararlı bir şekilde karşı çıkması, tuzağa düşme korkusuyla, itiraz eden kitlelerin önünü kesmemesi zorbalığı, provokasyonları boşa çıkaracaktır.

***

Millet İttifakının HDP ile diyalog kurma konusunda eski katılığından uzaklaştığını görüyoruz. Bu konuda katı bir tutum izleyen son krizin baş aktörü İyi Parti’nin bile HDP ile diyalog konusundaki katı tutumunu bir yana bırakmak zorunda kaldığını söylemek mümkün. Bu değişimin temel nedeni seçimler kazanılmak isteniyorsa bunun ancak HDP’nin Emek ve Özgürlük İttifakının, Sosyalist Güç Birliğinin katkısı ile olabileceğinin anlaşılmış olmasıdır. Eğer secim ilk turda sonuçlansın isteniyorsa bu HDP’nin, TİP’in, Sol Parti ve diğer sosyalist parti ve hareketlerin Kılıçdaroğlu’na oy vermesi ile gerçekleşebilecektir. Millet ittifakını oluşturan partilerin bu gerçeği kabul etmeleri gerekmektedir. Yok diyalog kapıları kapatılırsa Emek ve Özgürlük İttifakı kendi adayı ile seçime katılmak zorunda kalacak, bu durum Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda iktidar blokunun seçimi farklı yöntemleri de devreye sokarak kazanması ihtimalini güçlendirecektir.

***

Başa dönelim, sosyalistler açısından konu, siyaset-teori ilişkisinin ne olduğu konusunda açık net bir anlayışın kabulü konusudur. Yineleyelim: Siyaset, sosyalist kimlik ve sosyalizm hedefi bir yana bırakılmaksızın verili koşullarda gerçekleştirilebilecek bir strateji geliştirmek, bu stratejiyi bir yandan somut durumun somut tahliline dayanan bir siyasete dönüştürmek, bir yandan da sosyalist hareketin kitleselleşmesi için bu koşullardan gelişmelerden yararlanmaktır. Siyasetin teori ile ilişkisi, onun özerkliğini unutmadan bugünün verili koşullarında sosyalizmi ve sosyalist kimliği zenginleştirme ve kitleselleşme ilişkisidir,

Unutmamakta yarar var; geleceğin tarlası bugün sürülmeli, ekilmelidir; nadasa bırakmak doğru değildir…