Maraş Katliamı’nı, Aralık 1978’de, göstere göstere gelmiş, örgütlü gericiliğin kin patlamasıyla görülmemiş bir insanlık kıyımı olarak tarihe geçmiş bu olayı 38 yıl sonra tiyatro sahnesine sığdırmak kolay olmasa gerek. Bakırköy Belediye Tiyatroları, Kıran Resimleri oyunu ile bu zor işi başarmayı denemiş. Denemiş ama üstesinden gelebilmiş mi?
Bu tarihsel olayı, bugünden anlamak ve anlatmak için Maraş’ı yapanlar ile yaptıranlar arasındaki ilişkileri araştırmak, açığa çıkarmak ve göstermek zorundasınız. Bu olay, yakın tarihin belirleyici ve tipik aşamalarından birini oluşturuyor. 12 Eylül Darbesi’ni hazırlayanların kitlesel kıyımla bütün toplumu terörize ettikleri bir yeni aşamayı başlatıyor. Halkın kışkırtılmasıyla alevi ve sosyalistlere yönelik toplu kıyımlar Sivas’ta ve Çorum’da da sahneleniyor. Sivas, 1993 yılında 2 Temmuz’da, 25 yıl sonra Maraş’ın bir benzerine sahne oldu. Maraş 1978’e bakarken, 2 Temmuz 1993’ün Sivas’ını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
2 Temmuz’da Maraş 78’i anımsamak
Sivas Katliamı’na giden olayların ilk belirtisinde biz, Maraş’ı anımsamıştık. 2 Temmuz 1993 öğleden sonra olaylar başladığında, İnsancıl dergisi yazarları ve tiyatro topluluğu, rastlantı eseri şehrin dışındaki Türkiye Elektrik Kurumu misafirhanesinde yerleştirildiğimiz için, buraya sığınmış, linçten kurtulabilmiştik. Yazar arkadaşım Cemile Çakır, anımsayacaktır, olaylar henüz protesto aşamasındaydı, kendimizi savunmak için bahçede sopa ararken, bu olayların Maraş’a benzeyip benzemeyeceğini tartışmıştık. Aramızda bu olasılığa şans verenler vardı ama ben hiç beklemiyordum. Bambaşka tarihsel koşullardaydık, 70’lerdeki benzeri bir sol yükseliş yoktu ve dolayısıyla yeni bir Maraş’a da ihtiyaç yoktu. Yanılmıştım. Birkaç saat içinde dünya tarihinde de benzeri az bir katliam yaşandı.
Maraş’a bugünden bakınca, 38 yılda, başka benzerlerini de yaşadığımız, örgütlü ve kışkırtılmış gericiliğin vicdansızlığını, vahşetini her seferinde aşmayı becerdiğini görüyoruz. Daha da önemlisi Maraş 1978’den sonraki tarihimize, bu katliamı tasarlayan ve gerçekleştiren siyasi partinin adım adım iktidara geliş süreci olarak bakmak mümkün. Bugün Maraş 1978’in katliamcı siyasi zihniyeti iktidardadır ve ülke coğrafyasını yeni katliam haberleriyle belleğimize kazımaktadır. Demek oluyor ki, Maraş 78’i tiyatro sahnesine taşıyanlar, Suruç’tan, 10 Ekim 2105 Ankara’dan, Cizre’den, Sur’dan, Suriye ve Irak’ta katliamları gösteri sanatı haline getiren Işid’den o güne bakmak zorundalar.
Bunları görmeden, anlamadan, Maraş 78’i yalıtlanmış bir tarihsel olgu düzeyinde tiyatro sahnesine taşımak, yeterli olmaz.
İnci Aral’ın Kıran Resimleri
Olmamış da… İnci Aral’ın olayın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, Maraş’a gidip katliama uğrayanlarla görüşerek yazdığı aynı adlı kitaptan yola çıkarak oyunlaştırılan Kıran Resimleri ne yazık ki bu yetersizliğin kurbanı olmuş. Maraş’ı yapan siyasi hareketin iktidarda olduğu ve bütün vicdansızlığıyla olağan hayatımızı katliamlarla ve korkusuyla zehir ettiği koşullarda, Kıran Resimleri oyununda, bugünü de içeren bir tarihsel perspektif olmayınca sahnedekiler, olayın gerçeğini canlandırmakta pek hafif kalıyor. Oyunu uyarlayan ve yöneten Emrah Eren, bu eksikliği soyutlamalarla ve simgesel anlatımla kapatmayı denemiş.
Soyutlama ve simgesel anlatım, belki de bu katı gerçekle hesaplaşmadan kaçışın bir çözümü olarak görülmüş. Maraş’ı yapanlar ile yaptıranlar arasındaki ilişkileri açığa çıkarmak ve gösterme gerekliliği, takım elbiseli, simgesel bir kişinin sahneye birkaç giriş çıkışıyla soyutlanmış ve belirsizleştirilmiş. Oyunun başında sahneye giren takım elbiseli, bürokrat, devlet görevlisi simgesi kişi, silahını ateşleyerek olayların startını veriyor. Onu daha sonraki sahnelerde de perde arkasında olayları denetleyen ve yöneten bir iktidarın simgesi olarak görüyoruz.
Maraş’ın gerçeğinden soyutlamayla kaçış
Maraş 78’i yapan siyasi parti bugün iktidar olmuşsa, bu apaçık gerçeği çağrışımı sınırlı soyutlama ve simgeselleştirmeyle anlatamazsınız. Emrah Eren soyutlama yerine sahneye, Maraş 78’in birkaç gazete sayfasını yansıtsaydı, olayın korkunçluğunu bütün çarpıcılığıyla izleyiciye aktarabilirdi. Tersine, tarihsel bir olayı anlatırken zaman ve mekânın somut göstergelerinden alabildiğine kaçınılmış. Yerde ve tavanda paralel iki çember biçiminde ve oyun boyunca birbiri üstüne binerek, ayrılarak pek de işlevsel olduğunu söyleyemeyeceğimiz sahne tasarımı soyutlamayı pekiştiriyor.
Neredeyse yeni kuşakların hiç bilmediği, ama benzerlerinin her kuşağın belleğinde olduğu bir katliamı belgesel bir üslupla değil de soyut ve simgesel biçimde sahneye taşıma olumsuz bir sonuç veriyor. Oyunu birlikte izlediğimiz arkadaşımın lise öğrencisi kızı, bu soyutlama içinde sahnedekileri anlamakta ve anlamlandırmakta çok zorluk çekti. Ancak bizim verdiğimiz tarihsel bilgilerle bazı çağrışımlar yakalayabildi.
Oyun, Maraş 78’i sağlam bir tarih bilinciyle sahneye çıkaramadığı için, tutarlı bir izlek ve bildiri de oluşturamıyor. Bu katliamı yapanların zihniyetinin iktidara geldiği ve 78 Maraş’ında camilerde söylenen kışkırtma sözlerinin, her gün onlarca gazete ve televizyonda daha ağırlarıyla karşılaştığımız bir Türkiye’de, oyun, alevi ve solcu olduğu için katledilen insanların, başkalıklarının tanınması talebiyle yetiniyor. Katliamcılara, beni anla ve hoş gör, düzeyinde seslenmekten öteye gidemiyor. Bu zihniyet ve iktidardan kurtulmak bu kadar yaşamsal olmuşken, onun karşısında “başkalığının” hoşgörülmesi düzeyinde bir beklenti oyunun en temel bildirisi. Bu, oyunu gerçek dışına düşürüyor.
Politikada ve sanatta devrimci perspektif
Bu kadar hayati bir konuyu ela alan Kıran Resimleri’nin tek heyecan uyandıran sahnesi, pazaryerinde, kocasını damdan aşağıya atan soğan satıcısını tanıyan ve katil diye yakasına yapışan kadının ortaya çıktığı sahnedir. Katili teşhis etmek ve yakasına yapışmak, hesap sormak, yeni katliamlarını önlemek için sahneden indirmek, bugünün temel gereksinimi ve politikasıdır. Bunun ipuçlarının görüldüğü sahnede oyun canlanmaktadır. Ne yazık, yönetmen, bu sahnenin önemini ve yerini anlamamış, oyunu azçok kurtaracak bir final olabilecek bu sahneyi oyunun ortalarında harcamıştır. Oyunun finali soyut ve liberal bakışının yetersizliğiyle son derece başarısızdır. Oyun, hesap sormayı, değiştirmeyi savunan kadınların değil, yenilmiş, mahkemede bile hakkını aramaktan aciz, belki de aklını kaybetmiş bir kadının sözleriyle bitirilmiştir. Daha da tuhafı, çemberin içine gerilmiş simgesel bir çarpı alkıştan sonra koparılarak, finalin yetersizliği giderilmeye çalışılmıştır.
Bugün siyasette olduğu kadar, ondan da çok, edebiyatta, tiyatroda, bütün olarak sanatta ve felsefede devrimci olmak, kırıntıların değil bütünün peşinde koşmak zorundayız. Bakış açımızı devrimcileştirmek zorundayız.
Kıran Resimleri, hayati gerçeğimize, Maraş 78’e devrimci bir perspektifle bakamadığı için bir belediye tiyatrosu oyunu olmaktan öteye gidemiyor. Oyuna İnci Aral’ın gerçekçi ve belgesel kitabından gelen olumlu öğeler de, emekçi halkın dili ve gerçeği de, bu sınırlı ufkun içinde kaybolup gidiyor.