Üniversite yıllarında bizim bir başucu kitabımız vardı. “Yaşam Yolu”, Sovyet eğitimcisi Makarenko’nun anıları. Eski bir manastıra yerleşmiş, “Gorki Topluluğu” adını taşıyan okulda sokak çocuklarının eğitim sürecinin nefes kesici öyküsünü anlatıyordu. Güvendiğimiz estetik filozofu Lukacs’ın bir kitabında Makarenko’nun “Eğitbilimsel Destan”ının dünya edebiyatının seçkin bir örneği olduğu saptamasına rastlayınca, bir kere daha okumuştum. Gerçekten de müthiş bir kitaptır. Çamurun içine bir paçavra derkesinde atılmış insanın, binbir emek ve mücadeleyle kendini arıtmasını, toplumsallaşmasını sımsıcak bir yakınlık içinde, kendi kendinize kahkaha attıran bir mizah duyarlığıyla öyküler. Yeni bir düzenin kuruluş çatışmaları içinde, eski düzenin lime lime ettiği çocuklardan yeni insanın doğuş sancılarını sergiler. Yaşamın zengin somutunda, her anın gerçeğine uygun yaratıcı düşünce ve çözümler arayan bir öğretmenin, Makarenko’nun savaşımını anlatır.
Köy Enstitülerinde Sovyet etkisi
Daha sonra Köy Enstitüleri gerçeğiyle karşılaşınca, bizim de en azından beş on “Yaşam Yolu” kitabımız olduğunu gördüm. Talip Apaydın’ın “Köy Enstitülü Yıllar”, Yusuf Ziya Bahadınlı’nın “Öyle Bir Aşk”, Fakir Baykurt’un “Köy Enstitülü Delikanlı” ve Osman Bolulu’nun “Köy Enstitülülerden Biri” bunlardan yalnızca benim okuyabildiklerimdir. Birçok Köy Enstitülünün yoksul köy koşullarını aşarak bilgiyle kucaklaşmasının destanını anlatan kitapları vardır.
İlk başlarda, Sosyalist bir düzenin poli-teknik eğitiminin bir örneği ve Makarenko’nun eğitimci dehasının ürünü olarak gördüğüm ve hayran olduğum “Gorki Topluluğu”yla yarışacak ve bazı yanlarıyla onu aşacak bir eğitim deneyimiyle karşılaştığımı anlamam uzun sürdü. Köy Enstitüleri kapitalist düzen içinde kurulmuş olmalarıyla daha baştan binbir engelle yola çıkmışlardı. Ancak ülke bütününe yayılmış, hızlı, planlı ve enerjik yapılarıyla, “Yaşam Yolu”nda yansıdığı kadarıyla tekil bir örnek olarak kalan “Gorki Topluluğu”nu bazı yönlerden aşıyorlardı.
Gönen Köy Enstitüsü’nde okumuş yazar Sami Gürel’in bana anlattıklarına göre, Makarenko’nun okuluyla Köy Enstitüleri arasında somut bir esinlenme bağı da vardır. Sami Gürel’e göre, Sovyetler Birliği’ne bir inceleme gezisi yapan, aralarında Nafi Atuf Kansu’nun da bulunduğu birkaç yüksek bürokrat “Gorki Topluluğu”nu da ziyaret ederek bilgi almışlardır. Daha sonra Köy Enstitüleri kurulurken bu inceleme gezisinin verilerinden de yararlanmışlardır. Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, Nafi Atuf Kansu ile bacanaktı, Ankara’ya gelip Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışmaya başlamasında Kansu’nun etkisi vardı.
Çok sayıda anı kitabının, yeni bilgi ve belgelerin ışığında yeni araştırmaların yapılması Sovyet eğitimi ile Enstitüler arasındaki bağların varlığını veya yokluğunu ortaya çıkaracak, Köy Enstitüsü gerçeğinin tarihsel ve toplumsal niteliklerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Kommer’in arabasını yakanlarla öğretmeni
Köy Enstitüleri, kısa ömrüne ve iktidar çevrelerinin engel ve kösteklerine rağmen olağanüstü verimli bir deneyim olmuştur. Ülke eğitiminin dönüşümünü sağlayamasa da 1960’ların sol aydınlanmasını başlatacak öğretmenleri yetiştirmiştir. Öğretmen örgütlenmesi ve mücadelesinin öncüleri Köy Enstitülerinden yetişenler olmuştur. Eğitimi çocuğun kişilikli, düşünmeyi içselleştirmiş, eleştirel bakan insanlara dönüştürülmesi olarak gören öğretmenler kuşağının öğrencileri, 60’ların ve 70’lerin sol rüzgârını estirmişlerdir.
Osman Bolulu’nun anılarında bazı ipuçları buluyoruz.
“İnsanlığın Solmaz Gülleri”nde ODTÜ’de ABD büyükelçisinin arabası yakılırken, Osman Bolulu’nun da orda olduğunu okuyoruz.
“Sözüm ona hibesiyle yardımıyla içimize sokulup damar altından, Mustafa Kemal yörüngesinden saptırma enjeksiyonuna girişmiş bir ülkenin büyükelçisi, dominyon valisi gibi davranmış. Gençler, onun arabasını yakıyorlar. Aralarında buluyorum kendimi. Polis, cop baskınlaşıyor. Ara sokaklara dağılıyoruz. Nefesim daraldı. Kuytuya sığınıp, arkayı kollayacağım.
-Hocayı bırakmayalım, diye bir ses.
Üç dört delikanlı, dört okka edip beni bir kapıdan içeriye taşıyor. Ancak seçiyorum yüzlerini. İkisi eski öğrencim.” 68 Kuşağı ve daha sonrakilerin eğitim gördüğü okullarda Köy Enstitülü öğretmenler de vardı. Sosyoekonomik etkenlerle birlikte Köy Enstitülü öğretmenlerin düşünen, eleştiren, boyuneğmeyen gençler yetiştirmesinin bu kuşakların bilinçlenmesinde önemli katkısı vardır.
Öğretmenliğe edebiyat katkısı
Köy Enstitülü öğretmenler bu insanı yalnızca okulda yetiştirmekle kalmadılar. Mahmut Makal’ın bir deprem etkisi yaratan “Bizim Köy”ü ile başlayarak edebiyata girdiler ve kitaplarıyla okuryazar kitlenin öğretmenliğini de üstlendiler. 1950’lerde ilk ürünlerini veren bu edebiyat köy gerçeğinden başlayarak ve bütün bölgeleriyle Türkiye insanının bilinmeyenlerini ortaya çıkardı. Köy Enstitülerinin kurucusu Hasan Âli Yücel’in deyişiyle, “edebiyata kendi giren köylü”ler, edebiyatın birkaç büyük şehirle sınırlı coğrafyasını da genişletiyor, ülkenin değişik bölgelerinin, köy ve kasabalarının sesini duyuruyorlardı. En çok etkilendikleri yazarlardan birinin, Sabahattin Ali’nin “Ses” öyküsünde, yadırgı bir çevrede, konservatuar sınavında bir türlü kendi sesini bulamayan köylünün yenik öyküsünü yeniden yazmaya girişiyorlardı da denebilir. Bu kez birbirinin sesinden güç alarak, giderek korolaşarak yoksul insanın sesini edebiyatta yükseltiyorlardı.
Osman Bolulu’nun öğretmenlik anılarında beni heyecanlandıran yanlardan biri de, Makarenko’nun “Yaşam Yolu” ile benzerlikleridir. Burada bir sürekli topluluğun gelişim romanı yoktur ama bir öğretmenin nereye giderse gitsin, her yerde çocuğa, insana, topluma sevgiyle ve diyalektik bir bilinçle yaklaşımı vardır. “İnsanlığın Solmaz Gülleri”, doğayı aşan solmayan gülleriyle, insanın düşünsel ve duygusal boyutunu, emek ve eğitimle yaratılan güzelliğini gösterir. Osman Bolulu öğrencileri nasıl eğitip dönüştürdüğünü, zaman içindeki sonuçlarıyla anlatır. Bu kitapta öğretmenlik mesleğinin araştırıcı ve eleştirel bir gözle temel bazı nitelikleri ortaya çıkarılır. Bolulu’nun uzun bir deneyimle süzülmüş öğretmenlik üzerine tezleri de diyebiliriz.
Dağları düz edecek gizilgüç
İnsani bir toplum, bütünleşmiş bir ulus olmanın tabanında insanca bir eğitimin yaratıcılığı vardır. Şöyle diyor Bolulu: “İnsana, kendisini ve dünyasını tanıtarak, insan gibi eğitirseniz yurdunu da sever, barışı da bilir, evrensel insanlık değerlerini de kavrar. İşte bunun içindir eğitim.”
İşte bunun içindir ki, bir öğretmen, Osman Bolulu eğitilmiş insanın dağları yassıltacağı günlerin şiirini yazar:
Gök gözlü çiçeğe vurmuş dağlar
Dibinde ezinçlerim koyaklar
Acılarımla geçmişim sizi
Benden aldınız iri gövdenizi
Yüreğimde kulaç atan
O güneş bakışlı çocuklar
Yassıltacak sizi, hey koca dağlar
Böbürlenmeyin, o kadar.
Rennan Hocanın hapishaneye konduğu Foça’dayız
29-30 Kasım 2014’te Foça’dayız; “Köy Enstitülerinden Doğan Edebiyat”ı ele almak, incelemek ve tartışmak için düzenlediğimiz bilimsel çalıştayda. Tarihin ironisine bakın ki, iki gün önce bir büyük öğretmenimizi Prof. Dr. Rennan Pekünlü’yü, “insana kendisini ve dünyayı kavratmak” yolunda çırpındığı için engizisyon mahkemelerinde yargılayıp hapse koydukları yerde, Foça’da, yaşamın içinde doğan ve kültüre etkide bulunan bir özgürleşme deneyimini, Köy Enstitülerinin yarattığı edebiyatı konuşmak için buluşuyoruz. Sömürüyle böbürlenen bütün dağları yassıltacak, insanlığın kapatıldığı bütün hapishaneleri yıkacak güneş bakışlı çocukları yüreğinde taşıyan o edebiyatı hatırlamak ve hatırlatmak için. Yolu yakınları bekleriz.
“Köy Enstitülerinden Doğan Edebiyat” çalıştayı 29-30 Kasım 2014’te Foça’da yapılacak
“Köy Enstitülerinden doğan edebiyat”, Foça’da düzenlenen bilimsel çalıştayda ele alınıyor. Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte üç kurucusundan biri olan Ferit Oğuz Bayır’a 115. Doğum yıldönümünde “Armağan” olarak düzenlenen çalıştayda, 1940-1954 arasında 15 yıl eğitim veren ve öğrencileri arasından 1950’lerden sonraki Türk edebiyatına damgasını vuran yazarların çıktığı Köy Enstitülerinin Türkiye kültürüne edebi katkıları gündeme getirilecek. 29-30 Kasım Cumartesi Pazar günü Foça Belediyesi Reha Midilli Kültür Merkezi’nde düzenlenecek, Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği-KAVEG, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı ve Foça Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği çalıştayın açılış konuşmasını gazeteci, Silivri mahpusu, CHP Milletvekili Mustafa Balbay yapacak. KAVEG başkanı Prof. Dr. Güler Yalçın ile Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı’nın sunuş konuşmalarının ardından Mutahhar Aksarı Ferit Oğuz Bayır’ın Köy Enstitülerinin kuruluşundaki katkılarını ve eğitim çalışmalarını anlatacak.
Açılışın ardından, köy gerçeğinin mektup, hikâye, roman ve anı biçiminde edebiyata sokularak, ülke gündemine getirilmesinde büyük katkısı olan Köy Enstitülerinden yetişmiş yazarların gerçekçilik anlayışlarının ve edebiyata katkılarının ele alınacağı oturumlar yapılacak. 29 Kasım Cumartesi günü saat 13.00’de başlayacak ilk oturumda Adnan BİNYAZAR’ı Doç. Dr. Aynur SOYDAN, Abbas CILGA’yı Doç. Dr. Sevgi Uçan ÇUBUKÇU, Mehmet BAŞARAN’ı Berrin TAŞ, Dursun AKÇAM ile Ümit KAFTANCIOĞLU’nu Metin TURAN, Fakir BAYKURT’u Erdal ATICI ile Hidayet KARAKUŞ inceleyecekler.
Çalıştayın 30 Kasım Pazar günü saat 09.00’da başlayacak Sabah Oturumunda Talip APAYDIN’ı Atilla KÜÇÜKKAYIKÇI, Hasan KIYAFET’i Özge ÇELİK, Mahmut MAKAL’ı Cengiz GÜNDOĞDU, Sami GÜREL’i Mehmet AKKAYA değerlendirecekler.
Bu oturumun sonunda şair-tiyatrocu Ali Ziya ÖĞÜTCEN ve arkadaşlarının hazırlayıp sunduğu, Köy Enstitülü yazarların şiir ve yazılarından oluşturulmuş bir Okuma Tiyatrosu gösterisi sunulacak.
30 Kasım Pazar günü saat 13.00’te başlayacak Öğle Oturumunda ise Ali YÜCE’yi Veysel ÇOLAK, Osman ŞAHİN’i Ahmet YILDIZ, Yusuf Ziya BAHADINLI’yı Müslüm KABADAYI, Osman BOLULU’yu B. Sadık ALBAYRAK tartışacaklar.
Köy Enstitülerinin eğitimde olduğu gibi edebiyatta da büyük bir çığır açtığını belirten KAVEG Başkanı Prof. Dr. Güler Yalçın, enstitülerden yetişen yazarların edebi yaratı ve katkılarının ilk kez bu kadar kapsamlı bir çalıştayla ele alınıp değerlendirildiğini ve tartışmaya açıldığını belirtti. Bu nedenle bu çalıştayda sunulan bildirilerin kitabını da yayımlayacaklarını, Köy Enstitülerinin eğitimde yaptıkları devrimin bir benzerini edebiyatta da yaptıklarını vurgulayan Yalçın günümüzde ülkenin temel sorunlarından çıkışın her alanda Köy Enstitüsü yaratıcılığı ve yönteminin uygulanmasıyla olacağını savunduklarını söyledi.